Ticari işletme devri konusunda herhangi bir ilan yapılmadığı gibi davalı şirketin alacağına mahsuben bu hisseyi satın aldığının ileri sürüldüğü - Mali müşavir bilirkişi raporlarında davalı şirketin böyle bir alacağının mevcut olduğunun açıklandığı ; ancak ticari kurallara göre böyle bir alacak var ise icra takibine girişilip cebri ihale yöntemiyle satın alınması gerekirken böyle bir usule uyulmadan satın alınması işleminin iptale tabi olduğu, zira satın alanın, taşınmazı bir süre davalı borçluya kira karşılığı bırakması işleminin de bunu gösterdiği, devralan alacaklının ızrar kastını bilmesi gerektiğinden İİK nın 280. maddesindeki iptal koşullarının oluştuğu-
Davacı tarafından dosyaya İİK 105 kapsamında geçici aciz vesikası hükmünde haciz tutanağını veya kesin aciz belgesinin ibraz edilmediğinden dava şartı yokluğundan tasarrufun iptali davasının usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçluların alacağı karşılayacak mal varlığının bulunmadığı, aciz halinin bulunduğu, davaya konu taşınmazlardaki hisselerin önceden davalı borçlular adına kayıtlı olup daha sonra devirlerinin diğer davalılar adına yapıldığı, dava konusu taşınmaz ve hisselerin pek aşağı değerde devredildikleri, davalı 3. kişilerin borçluların durumunu bilebilecek durumda oldukları, davaya konu tasarrufların davalılar arasında danışıklı işlem ile yapılmış olduğundan tasarrufların iptaline karar verilmesi gerektiği-
Davalının en yakın mirasçıları mirası reddettiğinden terekenin iflas hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden dolayı mirasın reddi kararının mahallin Sulh Hukuk Hakimine bildirilerek mirasın iflas kurallarına göre tasfiyesinin sağlanması için anılan mahkemece atanacak ve yetkilendirilecek tereke temsilcisinin huzuru ile davaya devam olunması gerektiği, zira mirasın tasfiyesi işlemlerinin mirasın reddedildiğinin anlaşılması ile res'en yapılması gereken işlemlerden olduğu-
Kararın hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup aralarında çelişki bulunamayacağı - Karardaki çelişkinin bozma nedeni oluşturacağı ve bozmadan sonra mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi gidermek koşuluyla vicdani kanaatine göre karar verebileceği-
İİK 277 vd. uyarınca açılan davanın hem İİK'nın 277 vd hem de TBK 19 koşulları yönünden birlikte değerlendirilmesi hatalı olmakla birlikte davalı üçüncü kişiler borçluların mali durumunu bilebilecek derece de akraba olduklarından davanın kabulüne ilişkin kararın isabetli olduğu-
Dava dayanağı olan icra takip dosyasında İİK'nun 105. maddesinde belirtildiği şekilde borçlu davalı şirketin adresinde yapılmış bir haciz bulunmadığı gibi İİK'nun 143.maddesinde belirtilen aciz belgesi de sunulmadığı - Her ne kadar davalı borçlu şirketin kredi sözleşmesinde belirtilen adresinde haciz yapılmış ise de, bu adreste başka bir şirketin faaliyet gösterdiği, bu şirketin faaliyet gösterdiğine ilişkin olarak vergi levhası ile kira sözleşmesinin sunulduğu, yani davalı borçlu şirketin bu adresle bir ilgisi kalmadığı, davalı borçlu şirketin ticaret siciline kayıtlı olan adresinde ise haciz yapılmadığı - Bu durumda, davalı borçlu şirketin aciz hali ispatlanmamış olduğundan davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacının alacağını ihtiyati haciz konulan taşınmazların satışından tahsil etme olanağı bulunduğundan dolayı davacının ihtiyati haciz konulmak suretiyle icrayı haciz aşamasına geçilmesi olanağı bulunan taşınmazları sattırıp paraya çevirme olanağı varken, tasarrufun iptali davasını açmakta hukuki yararı bulunmadığı - Tasarrufun iptali davası açmakta hukuki yararı bulunmayan davacının yargılama giderinden ve vekalet ücretinden sorumlu tutulması gerektiği-
Dava tarihi itibariyle davacının alacağına konu ettiği İstanbul Anadolu 3. İcra Müdürlüğünün 209/2028 sayılı icra takibinin kesinleşen İstanbul Anadolu 8. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2013/607 sayılı dosyasından zamanaşımı sebebi ile icranın geri bırakılması kararı verildiği, davacı alacaklı tarafından icra dosyasının ve alacağın zamanaşımına uğramadığının tespiti açısından İİK 33/a-2 maddesine dayalı olarak İstanbul Anadolu Mahkemesinin 2014/323 E.2015/145 K sayılı dosyasında açtığı davanın reddine dair verilen kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, ortada geçerli bir icra takibi olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği-
Borcun doğum tarihinin taraflar arasında yapılan ilk sözleşme tarihinin 27.02.2009 tarihi olduğu, alacağın gerçek olduğu ve takibin kesinleştiği, tasarrufun bu tarihten sonra 13.01.2016 tarihinde yapıldığı- Dava konusu taşınmazı devralan davalı üçüncü kişinin taşınmazı devreden davalı borçlu şirketin yetkilisi ile evli olduğu ve İİK m. 280/1 gereğince borçlu şirketin mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilebilecek kişilerden olduğu-