Davacı tarafın alacağının kaynağı kesinleşmiş ilam olup, söz konusu ilamda dayanak yapılarak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilen icra takibi tarihinin borcun doğum tarihi olarak kabulü gerektiği-
Davacının dosyaya geçerli bir aciz vesikası ibraz etmediği gibi, borçlunun adresinde de haciz yapılmadığı, İİK 105 kapsamında dosyaya geçici aciz belgesi niteliğinde haciz tutanağı ibraz edilemediği, bu durumda dava şartı olan geçerli bir aciz vesikasının bulunmaması sebebi ile davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amacın, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu, bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması, bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği, özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığının inceleneceği, aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılması gerektiği, keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemlerin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastının irdelenmesi, öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenlerinin sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin de takdir olunması gerekeceği- Taşınmazın 4.kişiye devredilmesi nedeniyle talebin bedele dönüştürülmüş olup, İİK 283. maddesi gereğince bedele dönüşen davada, taşınmazın davalı-3.kişi tarafından elden çıkarıldığı tarihteki değeri olan bedelin, davanın dayanağı olan takip dosyasındaki davacı alacağı ve ferileri ile sınırlı olmak üzere davalı-3.kişiden tahsili ile davacıya ödenmesini sağlayacak karar verilmesi yerine, davacıya cebri icra yetkisi tanınması şeklinde karar verilmesi, başka bir deyişle İİK'nun 283 maddesine uygun olmayacak şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı- Yapılacak işin konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak, takibe konulan senedin tanzim tarihinden önce borçlu şirkete verilen kredilerden kaynaklanan borcunun bulunup bulunmadığı, takip dayanağı senedin önceki kredi sözleşmesinden doğan borca karşılık mı yoksa son verilen 22/01/2015 tarihli kredi sözleşmesinin teminatı olarak mı verildiğinin araştırılarak, tasarrufun borçtan sonra yapılması gerektiğine ilişkin dava ön koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi olduğu-
Hakimin, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumlu olduğu- Davacılar vekili, davalı-borçlu aleyhine açılan davada hükmedilen alacağının tahsilinin engellemesi amacıyla davalı-borçlunun mallarını kaçırdığı iddia ettiğinden, mahkemece anılan dosyanın kesinleşmesi beklenerek, davanın TBK. mad. 19 gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken "davacının tasarrufun iptali davası açmakta hukuki yararı olmadığı"ndan bahisle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davalarında, davalı olarak borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan kişiler arasında mecburi dava arkadaşlığının bulunduğu, davalı olarak borçlu ile birlikte lehine tasarrufta bulunan üçüncü kişi ve bunlar tarafından devir halinde diğer üçüncü kişilerin yasal hasım olmalarının açık olduğu- Taraf ehliyeti dava koşullarından olup mahkemece öncelikle ve resen incelenmesi gereken hususlardan olduğu-
Davalı tarafından hacizli bir taşınmazın satın alınmasının hayatın olağan akışına aykırı olması nedeniyle tasarrufun iptaline ilişkin mahalli mahkemece verilen kararın onanması gerektiği-
Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bıraktığı- Kesin veya geçici aciz vesikasının bulunması, iptal davası için ön koşul ise de bunun davanın açılmasından önce alınmasının zorunlu olmadığı-
Davacı-karşı davalı üçüncü kişi vekili tarafından açılan istihkak davasının kabulüne karar verilmiş olmakla karşı dava olarak açılan tasarrufun iptali davasının esastan incelenerek çözümlenmesi gerekse de, istihkak davasının süresinde açılmadığından bahisle reddine karar verilmesi sonucunda başlangıçta mevcut olan hukuki yarar ortadan kalktığından, tasarrufun iptali davasının reddi gerekeceği-
Muvazaaya dayalı tasarrufun iptali davasında, yargılama sonrasında dava konusu gayrimenkulde davacının da katkısı olduğu kabul edilerek davacı lehine davanın kabulüne karar verilmesine göre katkı payı davasının kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılarak karar içeriğine göre alacağın doğum tarihi belirlenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken katkı payı dava dosyası incelenmeksizin hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Tasarrufun iptali davaları basit yargılama usulüne, alacak davası ise yazılı yargılama usulüne tabi olduğundan, alacak davasının tefrik edildikten ve ayrı esasa kaydı yapıldıktan sonra karar verilmesi gerekirken taleplerin tefrik edilmeksizin esasa girilerek karar verilmeyeceği- Kabule göre alacaklı tarafından davalı borçlu firma aleyhine takip yapıldığı ve söz konusu takip davalı borçlu tarafından itiraz edilmeksizin kesinleştiğinden, davacı alacaklının kesinleşmiş bir alacağı mevcut iken mahkemece kesinleşmiş alacak için yeniden TBK mad. 202'ye dayalı olarak tahsil kararı verilmesinin doğru olmadığı-