Davacı kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği teslim edilmesi gereken dairenin tapusunun verilmemesi üzerine anılan alacak davası açtıklarını, bu aşamada mal kaçırma amacı ile dairenin davalı üçüncü kişiye satışının yapıldığını belirterek, satışın iptali ile tapunun borçlu adına tesciline karar verilmesini talep etmiş olup davalılar arasında mal kaçırma amacı ile muvazaalı yapıldığı ileri sürdüğünden, HMK. mad. 33 uyarınca, hukuki nitelendirmeyi yapmakla yükümlü mahkemenin,  icra dosyasındaki alacağın tahsil edilip edilmediğini araştırarak, tahsil edilmemiş ise olayı TBK'nun 19.maddesi gereğince değerlendirmesi ve sonucuna göre karar vermesi gerektiği-
Davacı alacaklı borcun çeklerin keşide tarihlerinden önce doğduğunu ileri sürmüşse de, davacının bu iddiasını tanık olarak bu davadan menfaati olan diğer takip borçlusunun ifadesine dayalı ispat edemeyeceği- Mahkemece tacir olan ve ticari defter tutmak zorunda olan davacı alacaklı şirket ile borçluların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak dava dayanağı takip dosyasındaki çek dayanağı ticari ilişki ve borcun doğumunun araştırılması gerektiği-
Mahkemece, davalı borçlu aleyhine icra takibi yapıldıktan ve murisin intikal edecek taşınmaz hisselerine 19/04/2013 tarihinde haciz konduktan sonra 06/05/2013 tarihinde açtığı dava ile borçlunun mirası reddettiği ve 24/10/2013 tarihinde davanın kabul edildiği, buna göre İİK'nın 277, 278 ve 280. maddelerinde yer alan şartların gerçekleştiği, borçlunun akraba lehine ivazsız kazandırmada bulunduğundan bahisle davanın kabulüne karar verildiği- Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere mahkeme kararının gerekçesinde ve değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve mirasın reddi yasal bir hak olmakla birlikte, hakkın kötüye kullanımı hukuk düzenini korumayacağı MK. 2.maddesinin bir gereği olup borçlunun alacaklılarına zarar verme kastı ile yaptığı işlemin iptalinin mümkün olduğu-
Davalı kamu borçlusu olduğu iddia edilen kişi hakkında sadece ihtiyati haciz kararı alındığı, hakkında takip yapılmadığı ve dolayısı ile kesinleşmiş bir takip olmadığı anlaşıldığından, bu davalı ve ona ait taşınmazla ilgili olarak tasarrufta bulunduğu 3. kişi ve 4. kişi hakkındaki davanın da dava koşulu yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Muvazaa nedeniyle açılmış olan davalarda asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu-
İİK.nun 282. maddesi gereğince de iptal davalarının borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılacağı, ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabileceği-  Dava sırasında dava konusu malın satılması halinde, davacıya, dördüncü kişi konumunda bulunan kişiyi davaya dahil mi edeceği, yoksa davayı bedele mi dönüştürdüğünün sorulması gerektiği- Ticari hayatta çekler vadeli ödeme aracı olarak kullanıldığından, 10.01.2013 tarihinden başlayan çeklere dayalı olarak açılan icra takip dosyası yönünden, iptali istenilen (09.01.2013 ve 22.01.2013 tarihli) tasarrufların borcun doğumundan sonra gerçekleştiğinin kabulü gerektiği- Borcun dayanağı ile ilgili olarak bilgi bulunmayan icra dosyası yönünden borcun dayanağı araştırılarak gerekirse tacir olan davacı ve borçlunun ticari defterleri üzerinde inceleme yapılarak tasarrufun iptali davası açısından sonuca ulaşılması gerektiği-
Dava, TBK. mad. 19 gereğince açılmış muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali davası olarak değerlendirilmiş ise de, dava dilekçesine, davacı vekilinin yargılama sırasındaki yazılı ve sözlü anlatımlarına göre, dava İİK'nun 277 vd. gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğundan, ve dava dayanağı takip dosyasında yapılmış bir haciz bulunmadığı gibi, İİK. mad. 143 gereğince aciz belgesi de sunulmadığından, davalı borçlunun aciz halinin ispatlanmamış olduğu ve davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği- Davalı üçüncü kişinin davalı borçlunun eşine dava konusu taşınmazı satın alması için vekalet vermesinin tek başına muvazaa olgusu için yeterli olmadığı-
Davacının boşanmadan kaynaklanan alacağı için açtığı takibin semeresiz kaldığı, boşanma davasının açıldığı tarihten sonra davalı borçlunun dava konusu taşınmazları elinden çıkardığı uyuşmazlkta, mahkemece işin esasına girilerek  satış silsilesinin içinde borçlu tarafından ilk satış işleminin tarafı olan kişinin davaya dahili sağlanarak, gerekirse taşınmazların son maliklerinin de tesbiti yapılarak taraf teşekkülü yapıldıktan sonra tüm satışlar yönünden TBK 19'daki muvazaa olgusunun araştırılarak, bu olgunun isbatı halinde davanın kabulü ile borçlu veya davacı adına tesciline gerek olmadan davacıya haciz ve satış isteme yetkisi verilmesine, aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Mahkemece, "davanın TBK 19'a dayalı olarak açılması halinde sadece davacı adına tescilini isteyebileceğini, oysa davacının haciz ve satış yetkisi istediğini, İİK 277 vd. uyarınca tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için ise elinde aciz vesikası olmadığı gibi 5 yıllık hakdüşürücü sürenin de geçtiğinden bahisle davanın reddine" karar verilmesinin hatalı olduğu-
Tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için diğer dava koşullarının yanında alacaklının kesinleşmiş bir alacağının ve icra takibinin bulunmasının zorunlu olduğu, diğer bir deyişle davacının alacağının mevcudiyetine dair tereddütün bulunmaması gerekeceği-
İİK mad. 277 ve devamı hükümlerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin görülen davalarda, borçlu kayıp ve adresi saptanamıyor ise, saptanan ve bilinen adreslerinde de icraca, borçlunun haczi kabil malının bulunmadığı tespit edilmiş ise, bu durumu tespit eden haciz tutanağı geçici aciz vesikası niteliğinde olacağı-