Borçlu hakkında başlatılan icra takibinde, İİK. mad. 71 uyarınca, icranın geri bırakılması kararı verildiği ve kesinleştiği anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece davacı alacaklı tarafından İİK. mad. 33a/2 uyarınca açılmış bir dava bulunup bulunmadığı araştırılarak dava açılmış ise sonucunun beklenmesi, açılmamış olması halinde bu takip dosyası ile ilgili tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçlunun dava dışı Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile yaptığı inşaat sözleşmesi gereği yapılacak inşaat karşılığında yüklenici borçluya 5 daire, Vakıflar Bölge Müdürlüğü'ne 4 dairenin düştüğü bunlardan, tasarrufun iptali davasının konusu oluşturan 2 bağımsız bölümün tapusunun yüklenici borçluya verildiği, diğer bağımsız bölüm tapusunun henüz verilmediğinin bildirildiği anlaşıldığından, mahkemece borçlu yüklenicinin üstlendiği inşaat seviyesi ve sözleşme gereği alması gereken 3 adet daireyi hak edip etmediği ilgili Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nden sorularak, gerekirse mahallinde uzman bilirkişi aracılığı ile yapılacak keşif ile bu durum tesbit edilip, hak etmiş ise değerlerinin takip konusu borcu karşılayıp karşılamadığının belirlenmesi ve borçlunun "aciz hali" araştırlarak tasarrudun iptalil davasında karar verilmesi gerektiği-
Takibe dayanak çeklerin keşide tarihine göre iptali istenen tasarruftan sonra düzenlendiği anlaşılmakta ise de bu durumun gerçekten tasarruftan sonra doğmuş bir borç ilişkisini mi yoksa daha önce yapılmış bir ticari ilişkiden kaynaklanan vadeli çek uygulaması olarak da bilinen bir vakıayı mı gösterdiği hususu yeterince araştırılmamış olduğu, yakip dosyasına konu çekler 2009 keşide tarihli olup; iptali istenen tasarruf ise 25/07/2008 tarihinde yapılmış olup, çekte vade olmamasına rağmen ticari hayatta vadeli çek kullanıldığı bilinen bir gerçek olduğundan davacı vekiline takip konusu çeklere dayanan borcun temel ilişkisinin tasarruftan önce doğmuş ise borcun doğumu konusunda varsa delillerini ve ticari defterlerini sunması ve davacı şirket kayıtları ile dava dışı P... Veterinerlik Hayvancılık Hizm. San ve Tic. Ltd. Şirket kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak borcun daha önce doğduğu ispatlandığı takdirde buna ilişkin dava koşulunun gerçekleştiği kabul edilerek işin esasına girilerek iptal nedenlerinin oluşup oluşmadığının irdelenmesi sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, aksi durumun tespiti halinde ise borcun doğumu tasarruf tarihinden sonra ise şimdiki gibi davanın ön koşul yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı üçüncü kişinin, uzun yıllardan beri borçlu-kooperatifin başkanı olduğu ve davaya konu tazminat davasından başından itibaren haberdar olduğu, kendi adına kur'ada çıkan dairenin ferdileşme yolu ile tapuda adına kaydedildiği, dava dışı 3.bir kişiye satıldığı, iptale konu dairenin ise, dava dışı kooperatifin bir kısım işlerini yapan ve kooperatiften alacaklı olduğu belirtilen kooperatif üyesi olmayan, kur'a çekiminde adına daire isabet etmeyen dava dışı bir başkası araya konulmak suretiyle aslında davalı kooperatife ait bir dairenin kooperatif üyelerinden birine ait başka bir daire ile takas edilerek netice itibariyle tapu kayıtlarından da anlaşılacağı üzere kooperatif başkanı adına tescil edildiği, bu halde, kooperatif başkanının davalı borçlu kooperatifin tüm işlemleri ile alacak-borç ve aleyhine açılan davalardan haberdar olduğu ve kooperatifin alacaklılarından mal kaçırma kastını bilebilecek konumda olduğu ve bu nedenle tasarrufun iptaline ilişkin davanın kabulü gerektiği-
Tasarrufların hacizden itibaren 2 yılı aşan bir sürede gerçekleşmiş olması halinde, bedel farkına ilişkin İİK'nun 278/3-2 maddesinin uygulanamayacağı- Diğer tasarrufun iptal sebepleri de iddia ve ispat edilemediğinden,  davanın reddi gerektiği-
Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarruflarının, üç grup altında ve İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlendiği, ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarrufların, sınırlı olarak sayılmış olmadığı, Kanun'un, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bıraktığı, bu yasal nedenle de, davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkemenin bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği-Somut olayda İİK'nun 279.maddesi kapsamına girip girmediği değerlendirilip oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yetersiz gerekçe ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
İster, İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davaları olsun ister BK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali davası olsun amaç, alacaklının alacağını tahsilini sağlamak olduğundan davacının, davası sabit olduğu takdirde, İİK.md.283/1 maddesinin kıyas yolu ile uygulanması sağlanarak, satışın takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olarak iptali gerektiği, mahkemece tapunun iptali ile borçlu adına tesciline karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Sunulan çek bedelinin kimin tarafından ve ne zaman tahsil edildiği, ödemenin taşınmaz satışına ilişkin olup olmadığı araştırılarak, taşınmaz satışına ilişkin olarak borçluya yapılmış bir ödeme olduğunun tesbiti halinde, tapudaki satış + banka ödemesi ve çek bedeli dikkate alındığında toplam ödeme (58.000,00 TL) ile gerçek değeri (107.000,00 TL) arasında fahiş fark bulunmayacağından, davanın bu taşınmaz yönünden reddi gerektiği- Borçlu tarafından düzenlenmiş makbuzların her zaman düzenlenmesi mümkün olduğundan bunlara itibar edilemeyeceği-
Davalı-borçlunun adli yardım talebini haklı kılacak belgeleri sunamadığı ve ayrıca kendisinin aciz halinde olmadığına dair dava açmak suretiyle adli yardım talebinin dayanaksız olduğunu ortaya koyduğu anlaşıldığından bu yöndeki talebinin reddi ile temyiz harçları yatırılmamış olduğu anlaşıldığından temyiz dilekçesinin reddine ilişkin ek kararın onanması gerektiği- 5. kişi konumunda olan davalı birlikte satın aldığı taşınmazın bitişiğinde komşu olarak bulundukları ve bir başka Yargıtay ilamında açıkça bu davalıların borçlunun mali durumunu bildikleri dolayısıyla kötü niyetli oldukları hususu tesbit edilmiş olduğundan ve anılan karar bu davada da güçlü delil özelliği olduğundan, bu davalı yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği- Dava konusu taşınmaz ile ilgili olarak tüm taraflar yönünden dava kabul edildiğine göre, taşınmaz satışının takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerektiği, davalı  4. kişinin bedelden sorumlu tutulmasının hatalı olduğu- Dava konusu bir diğer taşınmaz yönünden davalı 5. kişi yönünden davanın reddine karar verildiğine göre bu taşınmazı ellerinden çıkaran davalıların, taşınmazları ellerinden çıkardıkları tarihteki taşınmazın bedeli kadar tazminattan sorumlu tutulmaları gerektiği, tazminat miktarı belirtilmeden kararın infaz kabiliyeti olmayacak şekilde hüküm tesisinin de isabetsiz olduğu- Davanın bedele dönüşmesi halinde, bu bedelden borçlunun sorumluluğu söz konusu olmayacağı-
Adli yardım talebini haklı kılacak belgeleri sunamayan ve ayrıca kendisinin aciz halinde olmadığına dair dava açmak suretiyle adli yardım talebinin dayanaksız olduğunu ortaya koyan tarafın bu yöndeki talebinin reddi gerektiği- Kötü niyet kanıtlanmadığından davalı 5. kişi hakkındaki davanın reddi yerinde ise de bu taşınmazla ilgili olarak hüküm kurulmamış olmasının hatalı olduğu- Tüm tarafları yönününden dava kabul edildiğine göre taşınmaz satışının takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekirken, tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu- Davanın bedele dönüşmesi halinde, davalıların taşınmazları ellerinden çıkardıkları tarihteki taşınmaz bedeli kadar tazminattan sorumlu tutulmaları gerektiği, tazminat miktarı belirtilmeden kararın infaz kabiliyeti olmayacak şekilde hüküm tesisinin hatalı olduğu- Mahkemece bedele karar verilirken, bu bedelden borçlunun sorumluluğu söz konusu olmayacağı-