İcra müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK. mad. 355 uyarınca bildirilmesi üzerine, İl Müftülüğü’nce düzenlendiği anlaşılan ve maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın "sıra cetveli" niteliğinde olmadığı- Hakim, tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve bunlara bağlı netice-i taleplerle bağlıysa da, hukuki tavsiflerle bağlı olmayıp, kanunları re'sen uygulayıp neticeye vardırmakla yükümlü olduğundan, mahkemece, davanın (TBK. mad. 19) muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğunun kabulü ile ispat yükü yönünden genel ilkelere uygun olarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği-
Tasarruf işleminin iptaline; bu olmazsa (TBK. mad. 19) muvazaa gereği tasarrufun iptali davasının kıyasen uygulanarak haciz ve satış yetkisi verilmesine ilişkin davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği-
TBK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkin davaya konu taşınmaz, davalı borçlu tarafından, takip konusu borcun doğumundan ve aleyhine açılan tazminat davasından sonra borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek olan kardeşinin eşi olan davalı üçüncü kişiye satılmış olduğundan, dava konusu satış işleminin muvazaalı olması nedeniyle davanın kabulü ile İİK. mad. 283 kıyasen uygulanarak tapu kaydının iptaline gerek olmadan dava konusu satış işleminin davacının takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline davacıya alacak ve ferileriyle sınırlı olarak taşınmaz üzerinde cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmesi gerektiği-
İİK 278/1'e göre “Karı ve koca ile usul ve füru, neseben veya sıhren üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) hısımlar, evlat edinenle evlatlık arasında yapılan ivazlı tasarruflar,” ın bağışlama hükmünde olduğu kabul edilmiş olup, davalı 3. kişinin davalı borçlunun kayınbiraderi olması, İİK 278/1 hükmünde belirtilen akrabalık ilişkilerine göre borçlu tarafından yapılan tasarrufun İİK'nun 278/1.maddesi gereğince davanın kabulüne tasarrufun iptaline karar verilmesi yerine hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
TBK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davada muvazaalı işlemin diğer tarafı olan üçüncü kişinin davaya dahil edilip taraf teşkilinin sağlanması gerektiği- Davalı ile boşanan lehine mali haklara hükmedilen davacının eski eşi olan davalının taşınmazını teyzesinin torununa satması halinde, davacının muvazaaya dayalı dava açmakta hukuki yararının bulunduğu- Lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmiş olan davacının "Keşfe yatıracak parası olmadığı"na ilişkin beyanın adli yardım talebi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği- Davacı, gelinin tanık olarak dinlenmesini talep ettiğinden, HMK. mad. 243/(3) uyarınca, tanığın gerektiğinde telefon, faks veya elektronik posta gibi araçlardan yararlanarak çağrılabileceği hususunun değerlendirilmesi gerektiği- Davalı ile taşınmazı satın alan dava dışı kişi arasında akrabalık bağı olduğu iddia edildiğine göre, anılan şahısların nüfus kayıtlarının çıkartılması masraf gerektirmediği, satılan taşınmazda halen kendisinin oturduğu belirttiğinden bu hususun zabıta marifeti ile araştırılmasının mümkün bulunduğu- Davacı keşif deliline dayanmamış olup mahkemece davanın aydınlanması için resen keşif yapılmasına karar verilmesi halinde HMK'nun 325. maddesine göre davalıdan veya onun yatırmaması halinde ilerde haksız çıkacak şahıstan alınmak üzere hazineden ödenmesine de hükmedebileceği-
Bu tür davalardan amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olup, davacının, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği, bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı-
Davacının lehtar olduğu, dava dışı şirketin keşide ettiği 8 adet çekten kaynaklanan alacağın dava dışı şirketin malvarlığını muvazaalı işlemlerle devraldığı iddia edilen davalılardan tahsilini amaçlayan davada, davacının lehtarı olduğu çeklerde davalıların herhangi bir sıfatı bulunmadığı ve bu itibarla davacının çek bedellerini davalılardan talep edemeyeceği- Davacının, davasına dayanak yaptığı  (muvazaalı devirlere ilişkin) iddiaların tasarrufun iptali davasında tartışılabileceği-
Tasarrufun iptali davasında, davaya konu taşınmazların ... tablosundaki satış değerleri ile piyasa fiyatları farklı ise de; bu karinenin aksi davalıların sunmuş olduğu yazılı belgeler, banka dekontları, kredi kullandıklarına dair belgeler ve tanık beyanları ile sabit olduğundan borçlu şirket ile davalılar arasında muvazaalı işlem bulunduğu ispat edilemediğinden davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Davacının dava dilekçesi ekinde delil olarak ibraz ettiği, haciz tutanağında, dava dışı kişi işyerinde yapılan hacizde istihkak iddiasında bulunulduğu ve sonuçta söz konusu tutanağın geçerli bir aciz vesikası hükmünde olmadığı görüldüğünden, tasarrufun iptali davasının aciz hali ispatlanmamış olduğundan ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi ve maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Davacı alacaklının borçlu hakkındaki aynı borcun teminatı için verilen ipoteğin henüz paraya çevirmediği ve borçlu adresinde yapılmış bir haczin olmadığı ve bu hali ile davanın görülebilmesi için gerekli olan borçlunun aciz halinin gerçekleşmediği anlaşıldığından, tasarrufun iptaline ilişkin davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi ve davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-