Verilen kesin süre içerisinde aciz belgesi sunulamadığından, dava şartı eksikliği giderilmediği gerekçesi ile tasarrufun iptaline ilişkin davanın usulden reddine dair karar verilmesinin hatalı olduğu- Hükmün bozulmasından sonra dahi aciz vesikasının ibrazı mümkün olduğu-
Somut olayda; davacının, davalı aleyhine açtığı davada manevi tazminata hükmedildiği, kararın kesinleştiği davalı aleyhine açılan kamu davasında suç tarihinin 22/12/2008 olduğu, taşınmazların aynı gün aynı akit tablosu ile davalı tarafından kardeşi olan diğer davalıya satış suretiyle temlik edildiği, aracın ise 16/11/2012 tarihinde kardeşi olan davalıya satış suretiyle temlik edildiği, taşınmazların satış değerleri ile gerçek değerleri arasında misli fark olduğu, davalının tapudaki satış bedeli dışında ödeme yaptığını ispatlayamadığı, yapılan işlemlerin muvazaalı olduğu-
Dava 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunun 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olup, bu davaların amacının amme borçlusunun bu Kanunun 27, 28, 29 ve 30.maddelerinde yazılı tasarruf ve muamelelerinin iptali ile alacaklının alacağının tahsilini sağlamak olduğunu- Yönetici ortağın şirketin vergi borcunun ödenmemesi halinde bu borcun tamamından sorumlu olduğu- Davalı şirketin ortağı olan davalı ortak ve dava dışı diğer ortağa haciz varakaları gönderildiği, Ağustos 2010 dönemden 2011 yılına ait borç için düzenlenen ödeme emirlerini de kendisine tebliğ edildiği hakkındaki takibin kesinleştiği, ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğu şirket hakkındaki takibin semeresiz kaldığı, amme alacağının şirketten tahsil imkanı bulunmadığının anlaşıldığı, dava konusu gayrımnekulün takip konusu borçtan sonra borçlu tarafından davalı üçüncü kişiye satıldığı ve davanın süresinde açıldığı alacağın gerçek olduğu dolayısıyla dava ön koşullarının somut olayda gerçekleştiği anlaşıldığından, dava konusu tasarrufun yapılış tarihine kadar doğmuş vergi alacağının bilirkişi marifetiyle belirlenerek 6183 s. AATUHK. mad. 27, 28, 29, 30 ve 31 gereğince tasarrufun iptale tabi olup olmadığının irdelenmesi gerektiği-
Dava konusu bağımsız bölümün borçlu tarafından davalı üçüncü kişiye satılması ve üçüncü kişinin de aynı taşınmazı dava dışı şahsa satması, dava dışı şahsın da taşınmazı davalı beşinci kişiye satmış olması halinde tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için bu satış silsilesindeki dava dışı şahsın da davaya dahil edilmesi gerektiği-
Haciz tutanağının İİK. mad. 105 kapsamında aciz belgesi niteliğinde olduğu, davalı şirketlerin sürekli sermaye aktarımı ile iç içe geçmiş şirketler niteliğinde bulunduğu anlaşıldığından iptal davasının kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu-
Borçlunun aciz hali ispatlanmamış olması halinde, tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği- Tasarrufun iptal davasında, iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olarak haciz ve satış isteyebilme yetkisi verilmesi gerektiği, "taşınmazın borçluya ait olduğunun tesbiti"ne şeklinde karar verilemeyeceği-
İcra takibe konu bonolar nedeniyle takip borçlusunun borçlu olmadığının kesinleşmiş mahkeme kararıyla tespit edilmiş olması halinde, tasarrufun iptali davasının koşulları bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Dava ön koşul yokluğu nedeniyle reddedildiğinden, kendisini vekille temsil ettiren davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerektiği-
İcra müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK. mad. 355 uyarınca bildirilmesi üzerine, İl Müftülüğü’nce düzenlendiği anlaşılan ve maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın "sıra cetveli" niteliğinde olmadığı- Hakim, tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve bunlara bağlı netice-i taleplerle bağlıysa da, hukuki tavsiflerle bağlı olmayıp, kanunları re'sen uygulayıp neticeye vardırmakla yükümlü olduğundan, mahkemece, davanın (TBK. mad. 19) muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğunun kabulü ile ispat yükü yönünden genel ilkelere uygun olarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği-
Tasarruf işleminin iptaline; bu olmazsa (TBK. mad. 19) muvazaa gereği tasarrufun iptali davasının kıyasen uygulanarak haciz ve satış yetkisi verilmesine ilişkin davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği-
TBK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkin davaya konu taşınmaz, davalı borçlu tarafından, takip konusu borcun doğumundan ve aleyhine açılan tazminat davasından sonra borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek olan kardeşinin eşi olan davalı üçüncü kişiye satılmış olduğundan, dava konusu satış işleminin muvazaalı olması nedeniyle davanın kabulü ile İİK. mad. 283 kıyasen uygulanarak tapu kaydının iptaline gerek olmadan dava konusu satış işleminin davacının takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline davacıya alacak ve ferileriyle sınırlı olarak taşınmaz üzerinde cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmesi gerektiği-