Borçlu hakkında alınan 12.09.2013 tarihli ve 20.000 TL için verilen ihtiyati haciz kararının, 13/09/2013 tarihinde icra müdürlüğüne sunularak takip başlatıldığının, aynı tarihte borçlunun malvarlığına ihtiyati haciz konulmasının talep edildiğinin, dava tarihi itibariyle takibin kesinleşmediğinin görüldüğü, dosyada mevcut icra müdürlüğünün tapu müdürlüklerine yazmış olduğu şikayete konu müzekkereler incelendiğinde "haciz" ibaresinin belirtildiği ve infazının da bu şekilde yapıldığı, tapu sicil müdürlüğündeki şerhlerin de müzekkere uyarınca "icrai haciz" olarak konulduğu ve alacak miktarının 450.000 TL olarak belirtildiği görülmüş olmakla, işlemin niteliği ihtiyati haciz olup müzekkerelerin ihtiyati haciz şeklinde ve 20.000 TL olacak şekilde yazılması gerektiği-
Uyuşmazlık konusunun "para" olduğu gözetildiğinde, dava dilekçesinde İİK'nin 281/2'nci maddesinin uygulanmasını talep etmesine rağmen ihtiyati tedbir talebinde bulunan davacı vekilinin kastının "ihtiyati haciz" olduğu anlaşılmaktadır.İİK'nin 281/2'nci maddesi ile aynı kanunun 257 ve devamı maddelerinde ön görülen ihtiyati haciz kararları, konuları ve sonuçları itibarıyla birbirinden farklıdır. Zira İİK'nin 277 ve devamı maddelerine göre tasarrufun iptali davası sabit olduğu takdirde alacaklı tasarrufa konu mal üzerinde cebri icra yoluyla hakkını alma yetkisini elde eder. Davanın konusu taşınmaz ise 3'üncü kişi üzerindeki kaybın düzeltilmesine gerek olmaksızın taşınmazın satış ve haczini isteyebilir, İİK'nin 281/2'nci maddesi uyarınca verilen ihtiyati haciz kararından sonra ilgili tasarrufun iptali davası kabulle sonuçlandığı takdirde alacaklı ayrıca bir icra takibi başlatmasına gerek olmadan iptal davası açılamadan önce başlatılan icra takibinden alacağını tahsil edeceğinden bu ihtiyati haciz kararı İİK'nin 257 ve devamı maddelerinde yer alan ihtiyati hacizden farklıdır. Hemen belirtmek gerekir ki İİK'nin 257 ve devamı maddelerine göre alınan ihtiyati haciz kararları sonrası dava alacaklı lehine sonuçlandığı takdirde aynı kanunun 264/3'üncü maddesine göre alacaklının 1 ay içerisinde takip talebinde bulunma zorunluluğu bulunmasına karşın, az önce belirtilen nedenlerle İİK'nin 281/2'nci maddesinde ön görülen ihtiyati haciz kararı için böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır.
Açılmış olan tasarrufun iptali davası sırasında mahkemece alacaklının talebi üzerine davalının araçları hakkında verilmiş olan ihtiyati haciz kararının, 'araç kayıtları üzerine yakalama şerhi işlenerek" uygulanmasının mümkün olmayacağı-
Tasarrufun iptali davasında İİK. m. 281/2 uyarınca verilen ihtiyati haciz kararının tapu kaydına işlenmesinden ve dava sırasında taşınmazın dördüncü kişiye satılmasından sonra, borçlu vekilinin talebi ile icra dairesince İİK m. 106 ve 110 gereğince haczin kaldırılmasına karar verildiği anlaşıldığından, bu aşamada, taşınmaz, dördüncü kişiye ait olduğundan, bu taşınmazın borçlunun borcu nedeniyle haczedilmesinin mümkün olmadığı, dördüncü kişi, tasarrufun iptali davasına dahil edilip hakkında bir hüküm kurulmadığından, taşınmaz üzerine haciz konulması şartlarının gerçekleşmediği- "Tasarrufun iptali davasında ihtiyati tedbir niteliğinde olan İİK. m. 281/2. uyarınca ihtiyati haciz kararı konulduğu, ihtiyati haciz kararının verildiği aşamada kesin haciz isteme hakkı doğmadığından, İİK. m. 106 ve 110. maddelerinin uygulanma yerinin bulunmadığı, icra müdürünün 'ihtiyati haczin kaldırılmasına' ilişkin kararının yok hükmünde olduğu, Asliye Hukuk Mahkemesince verilen tedbir niteliğindeki ihtiyati haczin mahkemece kaldırılmadıkça dava sonuna kadar geçerliliğini koruyacağı, ihtiyati haciz baştan itibaren geçerli olduğu, sonraki şerhin bu durumun teyidi olduğu, ihtiyati haciz borçlunun satın alınmasından sonra değil öncesinde var olduğundan kaldırılması talebinin reddine dair yerel mahkeme kararının onanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
İhtiyati haciz kararına dayalı olarak başlatılan icra takibinde borçlunun banka hesaplarındaki paranın ihtiyaten haczedilebilmesi için borçluya ödeme emri tebliğine gerek bulunmadığı- İhtiyaten haczedilen paranın, ihtiyati haciz icrai hacze dönüştürülmedikçe bankadan istenemeyeceği-
Temyiz incelemesinin murafaalı yapılmasının işin ivediliği ve niteliği nedeniyle uygun bulunmadığı- İcra İflas Kanununun 264 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında öngörülen sürelerin gemilerin ihtiyati haczinde bir ay olarak uygulanacağı ve otuz günlük sürenin tebliğden itibaren başlayacağı-
Medeni Usul Hukukunda olduğu gibi; İcra İflas Kanunu ve Harçlar Kanunu'nda da bahsedildiği üzere, harç ve giderler sonuçta haksız çıkan tarafa yükletilmekle beraber Harçlar Kanunu gereği icra dairesince alacağın ödenmesi sırasında yatırılan paradan tahsil edilebilirse de bunun, harç sorumlusunun borçlu olduğunu değiştirmeyeceği; tahsil harcı alacaklıdan tahsil edildikten sonra, kesilen harç miktarı kadar alacaklının takibe devam hakkının olduğu ve borçlunun borcunun, yatırılan paradan kesilerek ödenen tahsil harcı kadar daha devam edeceği-
İhtiyati haciz kararına istinaden ihtiyati haciz uygulanması, genel anlamda bir takip işlemi olmayıp, niteliği itibariyle tedbir vasfında bulunduğundan, mahkemece icra dairesinin yetkisizliğine karar verilmesinin ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını gerektirmeyeceği-
İİK mad. 265/1 uyarınca; kendisi dinlenilmeden ihtiyati haciz kararı verilen borçlu hakkında, verilen ihtiyati haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı 'kararı veren mahkemeye' müracaatla itiraz edebileceği, ancak, ihtiyati hacze konu alacak hakkında dava açılması, ihtiyati hacze itirazı incelemeye bu kararı veren mahkemenin görevli bulunduğuna ilişkin kuralın istisnasını teşkil ettiği- İhtiyati haciz kararından sonra borçlu tarafından menfi tespit davasının dava şartı olan arabuluculuğa başvurulduğu anlaşılmakla, itirazın esas uyuşmazlığa bakan menfi tespit davasının görüldüğü dosyadan incelenmesi gerektiği-
İİK’nın 91'inci maddesi uyarınca ihtiyati haciz kapsadığı alacak miktarı kadar mahcuzları sınırlandırdığından ve borçluların takibin kesinleşmediği aşamada ihtiyati haciz kararında yazılı alacak miktarını ödediğinden icra müdürünün hacizleri kaldırmasında usulsüzlüğün bulunmadığı, dolayısıyla ihtiyati haciz merasimini düzenleyen İİK’nın 264'üncü maddesi uyarınca ihtiyati haczin hükümsüz kalıp kalmadığının araştırılmasına gerek olmadığı, bu nedenle bozma kararında yer alan “…Diğer taraftan bir kısım borçluların ödeme emrine itirazlarının alacaklıya hangi tarihte tebliğ edildiği ve alacaklının İİK.nın 264/2. maddesinde yazılı 7 günlük sürede itirazın kaldırılmasını isteyip istemediği veya mahkemede itirazın iptali davası açıp açmadığı ve böylece ihtiyati haczin hükümsüz kalıp kalmadığı araştırılmamıştır. Alacaklı tarafından maddede yazılı sürelere riayet edilmesi şartıyla, borçluların ödeme emrine itirazı üzerine İİK.nın 66. maddesi gereğince durdurulması ve asıl alacağın ödenmesi hacizlerin kaldırılmasına neden olmaz. O hâlde mahkemece, icra müdürlüğünün hacizlerin kaldırılmasına yönelik kararı yönünden yukarıda açıklanan ilkeler ışığında araştırma yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde şikayetin kabul edilmesi isabetsizdir…” şeklindeki paragrafların, çıkartılarak yerine “…O hâlde mahkemece, şikâyetin reddi yerine yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir…” sözcüklerinin yazılması gerektiği-