Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminatın az olduğu- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı kadın yararına verilen yoksulluk nafakasının çok olduğu- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre 2005 doğumlu çocuk M. ve 2010 doğumlu çocuk G. Duru yararına verilen iştirak nafakasının çok olduğu- Davacı kadının dava dilekçesinde; düğünde kendisine seksen adet çeyrek altın ve onyedi-onsekiz adet onikişer gramlık burma bilezik takıldığını, altınları erkeğin aldığını ve kendisine iade etmediğini beyan ettiği, davalı erkeğin ise ziynet alacağına ilişkin cevabında; ziynetleri borçları ödemek için evliliğin ilk yıllarında kadının rızasıyla bozdurduklarını beyan ettiği, böylece ziynetler yönünden ispat yükünün erkeğe geçtiği-
2. HD. 02.05.2018 T. E: 2016/17625, K: 5907-
İcra takibinin haklılık durumunun takip tarihi itibariyle değerlendirilebileceği, dava konusu kiralananın aile konutu olması halinde dahi fer’i müdahil talep eden eş takip tarihine kadar kiralayana bir bildirimde bulunmadığından kira sözleşmesinin tarafı haline gelemeyeceği-
Davalı kadının evden ayrılmış olması veyahut gelirinin bulunmasının "tedbir nafakası" verilmesine engel olmadığı-  Evlilik dışı birliktelik yaşayan eşe tedbir nafakası verilmeyeceği benimsenmişse de, davalının başka bir erkekle evlilik dışı birliktelik yaşadığı hususunun da kanıtlanmamış olduğu-
Yargıtayın düzelterek onama kararına karşı karar düzeltme yoluna gidilmediği ve bu suretle kararın kesinleştiği anlaşıldığından, mahkemece kesinleşen bu karar hakkında yeniden bir inceleme yapması mümkün olmadığı ve direnme kararı verilemeyeceği- Yargıtay bozma kararının birinci bendinde davacı erkek eşin ağır kusurlu olduğu hususu "düzeltilerek onama" kararı verilerek kesinleştiğine göre, TMK. mad. 174/2, 4 ve TBK. mad. 50, 51, 52, 58 dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, manevi tazminat talebinin reddi yönünde direnme kararı verilmesinin hatalı olduğu-  Boşanma ve ayrılık davalarında eşlerin kusur durumunun, geçici tedbir nafakası takdir edilirken dikkate alınmayacağı- Eşlerin ekonomik güçlerinin birbirine yakın olması durumu söz konusu ise bu durumda geçici tedbir nafakası verme zorunluluğunun ortadan kalkacağı- Tedbir nafakasının geçici önlem niteliği dikkate alındığında, davalı kadın için tedbir nafakası verilmesi gerektiği- Mahkemece tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkin yapılan araştırma sonucu dosya içine giren bir tutanakta "davalı kadının ev hanımı olduğu" bildirilmesine karşın, diğer bir tutanakta ise "bir peynir fabrikasında aylık asgari ücretle çalıştığının" belirtildiği, bunun yanında bir kısım tanıklar da davalının çalıştığı yönünde beyanlarda bulunduklarından, davalı kadının sürekli ve düzenli bir gelirinin bulunup bulunmadığı hususunun tam olarak açıklığa kavuşmadığı, o hâlde mahkemece, davalı kadının çalışıp çalışmadığı, çalışıyor ise bunun sürekli mahiyette olup olmadığı, gelirinin düzenli ve yeterli olup olmadığı hususu araştırılarak yoksulluk nafakası istemi hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
8. HD. 28.03.2018 T. E: 2015/22186, K: 10163-
Davalının küçük Z. Derin Y.'ın babası olduğunun tespiti ve doğum giderleri ile tedbir/iştirak nafakası alacağının tahsili istemi-
Davalı kadın, boşanma davasından önce açtığı bağımsız tedbir nafakası davasından feragat etmekle tedbir nafakası isteğinden geriye dönük olarak vazgeçmiş olduğundan, tedbir nafakası istemediği yönünde iradesini bildiren davacı yararına iradesinin aksine dava tarihinden itibaren tedbir nafakasına hükmedilemyeceği, ancak tedbir nafakası her an doğup işleyen alacak niteliğinde olduğundan, feragat tarihinden itibaren nafakaya hükmedilmesi gerektiği-
Direnme hükmü, davanın reddine ilişkin olduğundan, tedbir nafakası hususunu kapsamadığı, TMK. mad. 169 uyarınca hükmedilen tedbir nafakasının talebe bağlı olmaksızın (re’sen) takdir edildiği, geçici bir önlem olarak davanın başından itibaren, karar kesinleşene kadar hüküm altına alınabilmesi özelliği karşısında ilk karar ile direnme kararı arasındaki bu farklılığın bir çelişki yaratmayacağı- Evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmış olması durumunda, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı bulunmaktaysa da, bu hakkın kötüye kullanılamayacağı- Davalı erkek tarafından bağımsız bir konut açılmadığı, davalının annesinin davacı eşe karşı olumsuz söz ve davranışlarda bulunduğu, en son davacı kadının baba evine bırakıldığı, bu suretle davalının birlikte yaşamaktan kaçındığı ve tüm bu olguların tanık beyanlarıyla doğrulandığı anlaşıldığından, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin bulunduğu-
Davacı kadının başka erkekle evliymiş gibi fiilen birlikte yaşadığı, infak ve iaşesinin bu kişi tarafından karşılandığı, yapılan yargılama ve toplanan delillerden anlaşılması durumunda, yararına tedbir nafakası tayin edilemeyeceği-