Mahkemece bozma sonrası verilen kararda yapılan yargılama giderlerinin ayrıntılı dökümünün yapılmamasının ve bozma öncesi yapılan yargılama giderlerinin temyizin kapsamı dışında bırakılarak kesinleştiği nazara alınmaksızın yeniden kadına yükletilmesinin doğru olmadığı-
İlk kararda davacı kadın yararına hükmedilen 10.000 TL manevî tazminat davacı kadın tarafından temyiz edilmeyerek, bu miktar yönünden davalı erkek lehine usulî kazanılmış hak oluştuğu, bu sebeple bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda usulî kazanılmış hakka aykırı olacak şekilde davacı kadın yararına hükmedilen manevî tazminatın arttırılmasının doğru olmadığı- İlk kararda ortak çocuk için hükmedilen aylık 250,00 TL tedbir nafakası, 250,00 TL iştirak nafakası davacı kadın tarafından temyiz edilmeyerek, bu miktarlar yönünden davalı erkek lehine usulî kazanılmış hak oluştuğu, bu sebeple bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda usulî kazanılmış hakka aykırı olacak şekilde ortak çocuk için hükmedilen tedbir ile iştirak nafakalarının arttırılmasının doğru olmadığı-
İlk derece mahkemesi kararına müdahale ettiği noktalarda Yargıtay’ın bozma kararı vermesi durumunda dosyanın karar verilmek üzere bölge adliye mahkemesine gönderildiği, bu noktada bölge adliye mahkemesinin alt derece hüküm mahkemesi olarak ilk derece mahkemesiyle aynı sıfatla yargılama yaptığı, denetim görevini kullanmadığı, temyiz incelemesi sonucunda verilen Yargıtay bozma ilamına yönelik karar vermek üzere alt derece hüküm mahkemesi olarak hukuki dinlenilme hakkı kapsamında aynen ilk derece mahkemesi gibi duruşma açmak zorunda olduğu, açılan bu duruşmada istinaf kanun yolu incelemesi yapmadığı, alt derece hüküm mahkemesi sıfatına uygun şekilde boşanmanın eki niteliğindeki istemler nedeniyle taraflar yararına ayrıca vekâlet ücretine hükmedilemeyeceği gözetilmeden, davalı erkek yararına istinaf incelemesi sırasında duruşma açıldığından bahisle vekâlet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen ortak çocuk yararına verilen tedbir nafakası bozmanın kapsamı dışında kalıp kesinleştiği halde miktar arttırılarak yeniden tedbir nafakasına karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu-
Kadının feragat tarihi erkeğin reddedilen ve kesinleşen davasından önce olup, erkeğin reddedilen davasında erkeğe yüklenen eşine karşı şiddet uyguladığı ve bağımsız konut açmadığı vakıalarının da erkek eşe kusur olarak yüklenmesi gerekirken; mahkemece hatalı değerlendirme ile kadının önce açtığı davadaki feragati sebebiyle erkeği affettiğinin kabulü ve kesinleşen vakıaların erkeğe kusur olarak yüklenmemesi doğru olmayıp hükmün kusur belirlemesi yönünden bozulması gerekeceği- Mahkemece verilen ................ tarihli kararı sadece davalı kadının temyiz ettiği ve bu sebeple kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakası yönünden usuli kazanılmış hak oluştuğu gözetilmeksizin yoksulluk nafakası talebinin kabulü yerine yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davalı kadın lehine takdir edilen tedbir nafakasının az olduğu, mahkemece Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekeceği-
Her ne kadar, davalı-karşı davacı kadının istinaf başvuru dilekçesinde “Katılma yolu” ifadesi kullanılmışsa da, ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararının tebliğinden itibaren süresi içinde istinaf başvurusunda bulunan kadının talebinin katılma yolu ile istinaf başvurusu olarak nitelendirilerek bazı taleplerinin incelenmemesinin doğru olmadığı-
"Asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmediği-
Davacı-davalı kadının adli yardım talebinin kabulüne karar verildiği, 6100 sayılı HMK’nm 365. maddesi gereğince, temyiz dilekçesinin, temyiz edenin bulunduğu yer ilk derece mahkemesine de verilebileceği hususları gözetilmeksizin temyiz başvuru dilekçesinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Anılan karara karşı davalı-davacı erkek tarafından her iki dava yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, istinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince verilen kararın gerekçesinde, davacı-davalı kadının ayrı yaşamakta haklı olduğu bu nedenle yararına tedbir nafakasına hükmedilmesinin doğru olduğu gerekçesiyle davalı-davacı erkeğin tedbir nafakasına yönelik istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiği belirtildikten sonra hüküm sonucunda davacı-davalı erkeğin istinaf başvurusunun kabulüne karar verilerek hüküm ile gerekçe arasında çelişki yaratıldığı, gerekçe ve hüküm arasında yaratılan bu çelişkinin tek başına bozma sebebi oluşturduğu-
Somut olay incelendiğinde; davacı ile davalının dört çocuğunun olduğunun, bunlardan üçünün davacının yanında kaldığının, tarafların da kabulünde olduğu, ne var ki, davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde, davacı anne yanında kalmaları nedeniyle nafaka talep edilen çocukların isimleri bildirilmediğinden, mahkemece; hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında, davacı anne yanında kalan çocukların isimleri hakkında, davacı annenin (ve gerektiğinde davalı babanın) beyanı alınarak iddianın açıklığa kavuşturulması ve ulaşılacak sonuca göre bozma kararı doğrultusunda bir karar verilmesi gerekeceği- Bozma sonrasında yapılan yargılama sırasında davalı tarafından; eşi olan davacı ile barıştıklarının, çocukları ile birlikte ortak konutta oturduklarının bildirilmiş olması nedeniyle bu savunmanın doğruluğunun araştırılması, tarafların barışmış olması halinde dava tarihi ile aile birliğinin yeniden sağlandığı tarih arasındaki dönemle sınırlı olarak çocuklar lehine nafakaya hükmedilmesi, ayrıca dava ehliyetinin dava şartı olması nedeniyle davacının dava ehliyetinin bulunmadığı yönündeki itirazın re’sen incelenmesi, bu bağlamda vesayet makamına ihbarda bulunularak sonucunun bekletici mesele yapılması ve ortaya çıkacak sonuca göre işlem tesis edilmesi gerekirken, sadece verilen kararda davacı hakkında vesayet makamına ihbarda bulunmakla yetinilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-