Takibe itiraz edilmesinden sonra, gerek borçlunun itirazdan vazgeçmesi ve gerekse alacaklının itirazı kabul etmesi yahut icra dairesine başvurulup takipten feragat edilmesi tazminat talebinin reddini gerektirmeyeceği-
Uyuşmazlık İİK'nun 169/a maddesinde düzenlenen borca itiraz niteliğinde olup, aynı maddenin 6. fıkrası uyarınca borçlunun itirazının esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde, kötüniyeti veya ağır kusuru bulunan alacaklının takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminatla sorumlu tutulacağı-
Usulsüz tebliğe ilişkin şikayetin, İİK.nun 16/1. maddesi uyarınca borçlunun tebligatın usulsüzlüğünden haberdar olduğu tarihten itibaren yedi günlük süre içerisinde icra mahkemesine bildirilmesi gerekeceği-
İİK'nun 169-a/1. maddesi gereğince borçlu icra mahkemesinde, borcun olmadığını veya itfa yahut imhal edildiğini resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ettiği takdirde itirazın kabulüne karar verileceği, ödeme belgesinin takip konusu senetten doğan borca ilişkin olarak verildiğinin kabul edilebilmesi için, belgede takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması gerekeceği-
İİK. mad. 169/a-6 uyarınca, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklının, kötü niyetli kabul edileceği- 17.07.2003 gün ve 4949 sayılı Kanun’un 46. maddesi ile yapılan değişiklikten önce hem alacaklı hem de borçlu için tatbiki gereken tazminat oranı yüzde kırk iken, bahsi geçen bu yasa değişikliğinden sonra alacaklı için oranın yüzde yirmiye düşürülmesine rağmen borçlu için yüzde kırk olarak aynen bırakılmış olduğu ve daha sonra 02/07/2012 gün ve 6352 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle borçlu için de bu oranın yüzde yirmi olarak alacaklıyla eşitlenmiş olduğu- Alacaklı (davalı) tarafından borçlu (davacı) aleyhine yapılan takibe konu bonoda tahrifat yapıldığı bilirkişi raporuyla belirlendiğinden; takipte kötüniyetli olduğu anlaşılan alacaklının, fazladan talep ettiği asıl alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminatla sorumlu tutulması gerektiği-
Borçlunun borca itirazının esasa ilişkin nedenlerle kabulüne karar verilmesi halinde, senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunan alacaklının, takip konusu (asıl) alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edileceği-
Keşideci borçlunun, lehtara ve cirantalara karşı ileri sürebileceği şahsi def'ilerini, iyiniyetli hamile karşı ileri süremeyeceği gibi, keşidecinin, lehtar ciranta ile hamil arasındaki ilişkilere dayanarak def'ide bulunamayacağı-
Borçlu her ne kadar lehtar şirkete karşı menfi tespit davası açıp takibe dayanak çekten ötürü borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş ise de bu şahsi defi çeki temlik cirosu ile devralan iyiniyetli hamil olan alacaklı bankaya karşı ileri sürülmemesi gerekeceği-
Borçluya gönderilen ödeme emri tebliğ edilemese dahi alacaklının takibi sürdürme iradesi mevcut olduğundan borçlunun itirazda bulunmasının mümkün olduğu-
Borçlunun icra mahkemesine yaptığı başvurunun kabulü ile "icranın geri bırakılması"na kararı verilmesi halinde, anılan karar kesinleşmiş ise alacaklı tarafından İİK. mad. 169/6 gereğince genel hükümlere göre dava açılıp açılmadığının belirlenmesi, açılmış ise bu davanın sonucunun bekletici mesele yapılması; icranın geri bırakılmasına ilişkin karar kesinleşmemiş ise bu kararın kesinleşmesinin beklenerek sonuca göre karar verilmesi gerektiği-