Şikayetçi-borçlunun İİK'nun 82/1-12 maddesine dayanan haczin kaldırılması isteminin, aynı yasanın 16. maddesi kapsamında kalan haczedilmezlik şikayeti olduğu, icra mahkemesinin, taraflar gelmeseler de bu istemi inceleyip sonuçlandıracağı-
Şikayetçinin takip talebinde ve bu talebe dayanılarak düzenlenen ödeme emrinin ön yüzünde, rehnedilenin ve malikinin belirtilmesi istenilen beş nolu bentte, adı-soyadı ve adresinin yazılı olduğu, anılan ipotekli taşınmaz malikine de ödeme emrinin tebliğ edildiği görülmekle, malikin de borçlu olarak takip talebinde ve ödeme emrinde gösterildiğinin kabulü gerektiği, aksi görüşün aşırı şekilcilik olup, hak kaybına sebebiyet vereceği- İleride gerçekleşecek veya gerçekleşmesi muhtemel bir alacağın teminatı olarak tesis edilen ve MK.nun 851 ve 881.maddelerinde ifadesini bulan azami had (üst sınır) ipoteğinde borcun ulaşacağı miktar belirsiz olduğundan taşınmazın ne miktar için teminat oluşturacağının ipotek akit tablosunda limitle sınırlanabileceği, ipoteğin üst sınır ipoteği olması halinde, borçlunun sadece ipotek akit tablosunda belirtilen miktar ile sınırlı olmak üzere sorumlu olacağı-
İhtiyati tedbirin infazına ilişkin şikayeti inceleme görevinin, kararı veren mahkemeye ait olduğu-
kamulaştırmasız elatmadan kaynaklanan tazminatlara ilişkin ilamların, icra takibine konu edilmesi halinde, elatma tarihi 04.11.1983'den sonra olan el koymalarda, 6111 sayılı Yasa'nın Geçici 2. maddesi haciz yasağı getirse de, anılan hükmün Anayasa Mahkemesince iptal edildiği, ilam tarihi (27.12.2012) yeniden haciz yasağının getirildiği 11.06.2013 tarihinden önce olduğundan, borçlu idare aleyhine haciz uygulanmasında hukuka aykırı bir yönün olmadığı-
Kamulaştırmasız elatmadan kaynaklanan tazminatlara ilişkin ilamların, icra takibine konu edilmesi halinde, elatma tarihi 04.11.1983'den sonra olan el koymalarda 6111 sayılı Yasa'nın Geçici 2. maddesi haciz yasağı getirmekle birlikte ilgili Yasa maddesi Anayasa'ya aykırı görülerek 01.11.2012 tarihinde Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmiş olmakla uygulanırlığının kalmadığı, ilam tarihinin yeniden haciz yasağının getirildiği 11.06.2013'den öncesine ait olduğu da nazara alınarak, borçlu aleyhine haciz uygulanmasında hukuka aykırı bir yön bulunmadığı-
'Takip konusu senedin sahteliği’nin iddia edilmesi (senetteki yazı veya imzanın inkar edilmesi) halinde, HMK.’nun 209/(1) maddesi uyarınca takibin durup durmayacağı-
Borçlu ve alacaklı vekilinin aynı miktar üzerinden borç miktarının düzeltilmesine karar verilmesini istediği, mahkemece rapora karşı taraf vekillerince verilen beyan ve kabuller nazara alınmadan şikayetin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece, tebliği çıkaran mercice, tebliğ evrakı üzerine tebligat çıkarılan adresin, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğuna dair kayıt düşülmeden, yapılan tebligatların usulsüz olduğu nazara alınarak, Tebliğat Kanunu 32. maddesi hükmü de gözetilerek iddia edilen öğrenme tarihinin tebliğ tarihi olarak kabulüne karar verilmesi yerine, şikayetin reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Hisse senetlerinin mülkiyetinin iktisabının geçerli olup olmadığının tespitinin yargılamayı gerektireceği ve bu kapsamda dava açılmış bulunduğu göz önüne alındığında, icra müdürlüğünün kararının usul ve yasaya aykırı olduğu-
İlamda açıkça net alacağa hükmedilmemesi halinde, hükmedilen alacağın brüt kabul edileceği, alacaklının ilam konusu bedelden bu kesintilerin düşülmesinden sonra kalan net miktar için ilamlı takip yapabileceği-