Birlik görevlerinin yerine getirilmemesinin kişilik haklarına saldırı teşkil etmeyeceği-
İki evi ve düzenli maaşı bulunan davacı eş boşanmayı doğuran olaylarda daha fazla kusurlu olduğuna göre , boşanmanın yarattığı sonuçlara katlanmasının gerekeceği- Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusur derecesi, paranın alım gücü gözetilerek, mevcut veya beklenen menfaati boşanma yüzünden ihlal edilen davalı kadın yararına daha uygun miktarda maddi tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
Tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak ve davacı kocanın askerde bulunduğu dönemler haricinde kalan süre için davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekeceği-
Tarafların evliliği hukuken devam ettiğinden, mal rejiminin sona ermediği bu sebeple davanın görülebilirlik koşulunun gerçekleşmeyeceği-
Sokağa bırakılan ve kurumca koruyucu aile olarak davacılara verilen küçüğün davacılar ile duygusal bağının oluştuğu, evlilik dışı ilişkisi sonucu küçüğü doğuran davalı annenin, küçüğün babasının kim olduğu yönünde açıklamada bulunmadığı, davalı annenin çocuğa karşı özen yükümlülüğünü yerine getiremediği anlaşıldığından, davalı annenin evlat edinmeye rızasının alınmasına gerek olmadığı -Davalı anne gerek yargılama sırasında ve gerek davadan sonraki dönem için küçük ile şahsi ilişki kurulması yönünde karar verilmesi isteminde bulunmuş olduğundan bu isteme yönelik temyiz incelemesinin tamamlanması için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekeceği-
Kesinleşmiş mahkeme kararı ile tarafların kusurları belirlendiğinden bundan sonra bu konuda kesin hükmün bağlayıcılığı kuralı gereği, yeniden inceleme yapılamayacağı ve boşanma davasındaki belirlenen kusur olgusunun tarafları bağlayacağı- Boşanma yönünden kabul edilip, kesinleşen, kocanın ağır kusurlu, kadının hafif kusurlu olduğu olgusunun, manevi tazminatın belirlenmesinde kesin hüküm oluşturacağı-
TMK. mad. 166/2’nin tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlanamayacağından, eşini ve müşterek çocuğunu evden kovan ve tutum ve davranışları ile evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan kocanın açtığı boşanma davasının reddi ile hiçbir kusuru gerçekleşmemiş olan kadının lehine uygun miktarda tedbir nafakası takdiri gerekeceği-
Velayeti düzenlenen çocuğun, idrak çağında olması halinde, kendisini yakından ilgilendiren bu konuda ona danışılması ve görüşünün alınması gerekeceği, çocuğun kendi çıkarına ters düşmediği takdirde, buna önem verilmesi ve gerektiğinde uzman bilirkişiden de görüş alınmak suretiyle birlikte değerlendirme yapılarak kararı verilmesi gerekeceği-
Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerektiği- Eşin hastalığının (MS), evlilik birliğinden doğan görevlerini yerine getirmesine engel olmadığı ve evlilik birliğini diğer taraf için çekilmez hale getirmediği resmi sağlık kurulu raporu ile tespit edilmiş olduğundan sözü edilen hastalığın başlı başına boşanma sebebi olarak kabul edilemeyeceği-
Nüfus kayıtlarının davacının talebi gibi düzeltilebilmesi için öncelikle gerçek anne-babanın, dolayısı ile soybağının tespit edilmesi gerekeceğinden, gerçek anne ve babanın tespitine ve soybağının kurulmasına dair istemin çözümünün öncelik taşıması nedeniyle, her iki davanın birlikte açılması halinde görevli mahkemenin aile mahkemesi olacağı-