İİK m. 89/4 uyarınca açılan tazminat davasında, tarafların göstereceği deliller, ticari defterler ve kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak, "ihbarnamenin tebliğ tarihi" itibariyle, borçlunun, üçüncü kişiden "istenebilir hale gelmiş", "kesin" nitelikte bir alacağının mevcut olup olmadığının genel hükümler çerçevesinde belirleneceği (bu maddeye göre tazminata hükmedilebilmesi için, haciz ihbarnamesinin üçüncü kişiye tebliği tarihi itibariyle borçlunun üçüncü kişi nezdinde "kesinleşmiş", "muaccel" bir alacağının bulunmasının zorunlu olduğu- Somut olayda, uzman bilirkişi tarafından düzenlenen raporda birinci ve ikinci haciz ihbarnamelerinin tebliğ tarihi itibari ile kesinleşmiş, muaccel, istenebilir hale gelmiş, miktarı tam olarak belli likit bir alacağın mevcut olmadığının tespit edildiği, tek başına farklı bir takip dosyasına ödeme yapılmasının İİK m. 89/4.'de geçen tazminatın kabulü koşullarının oluştuğu anlamına gelmeyeceği- Davalı üçüncü kişinin cevap dilekçesinde "diğer takip dosyasına yapılan ödemenin sehven yapıldığının" belirtildiği ve ödeme sebebi ile sebepsiz zenginleşmeye dayalı dava açıldığı, yine dosyada mevcut .. D.İş sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporunda "davalı ile borçlu arasındaki işin tamamlanmadığının sabit olduğu" ve yine her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesi’nin gerekçesinde dilekçede "ikrardan" bahsedilmiş ise de, davalının beyanında aynen “sehven ödeme yapılmış ancak ... borçlu şirketle ilgili henüz her türlü ihtilaftan ari, kesin bir hesap çıkmamış olduğundan sehven yapılan ödemenin sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda geri alınması için ... dava açılmıştır.” ifadesinin herhangi ikrar anlamına gelmeyeceğinin anlaşıldığı-
İlk defa bölge adliye mahkemesince verilen ve CMK 272/3 kapsamı dışında kalan mahkûmiyet kararları hariç olmak üzere, ilk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adlî para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararlarının temyizi mümkün olmadığı-
Üçüncü kişiye gönderilen birinci haciz ihbarnamesine itiraz tarihinde icra takibinin kesinleşmediği görülmekle geçerli bir itiraz bulunmadığından üçüncü kişinin haksız fiilinden söz edilemeyeceği, dolayısı ile haksız fiilden kaynaklı tazminat sorumluluğu da doğmayacağı- İİK'nın 89/4. maddesine göre istenebilecek tazminat miktarının, birinci haciz ihbarnamesi ile istenen miktarı aşamayacağı, ancak 89/1. haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi itibariyle borçlunun 3. şahıs davalıdan alacağı tutarında tazminata hükmedilebileceği-
İİK m. 89 kapsamında haczedilen hak edişlerle ilgili muarazanın giderilmesi istemi- Davacıların iş ilişkisinden kaynaklı ilama bağlı alacaklarının tahsili amacıyla başlattıkları ilamlı icra takip dosyalarında "borçlu şirketin davalı kurumdaki istihkaklarına konulan haczin şirket yetkilisi hakkında yürütülmekte olan ceza soruşturması" nedeniyle "firmanın SGK'daki istihkakları üzerine bloke (tedbir) konulduğu" gerekçesiyle yerine getirilmediği, ancak yargılama sırasında sulh ceza hakimliği tarafından konulan tedbirin ağır ceza mahkemesince kaldırıldığı, ayrıca işveren şirket yetkilisi sanık hakkında devam eden ceza yargılama dosyasının sonucunda da beraat kararı verildiği anlaşıldığından, mahkemece "icra takip dosyalarında borçlunun istihkaklarından / hakediş kesintilerinden borca yeter miktarlarını üzerinde başkaca bir tedbir bulunmadığı takdirde ve rüçhanlı alacaklar gözetilmek kaydıyla icra dosyalarına aktarması gerektiğinin tespiti ile davacılar ve davalı arasındaki muarazanın bu şekilde önlenmesine" dair verilen kararın isabetli olduğu-
Borçlunun üçüncü kişi bankadaki mevduat alacağı, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 106/2. maddesi gereğince menkul hükmünde olduğu- Bankadaki mevduat, menkul haczi gibi icra müdürlüğünce bankaya yazılacak yazı ile haczedilebileceği gibi , İİK'nın 89. maddesine uygun olarak düzenlenen haciz ihbarnamesi ile de haczedilebileceği- Bu takdirde İİK'nın 89. ve bunu izleyen maddelerde yazılı hukuki sonuçların doğacağı- İİK'nin 89. maddesindeki koşulları taşımayan haciz yazısı gönderilmesi halinde, anılan maddedeki sonuçlar doğmaz ve borç bankanın zimmetinde sayılmayacağı- İİK'nın 89. maddesi uyarınca gönderilen haciz ihbarnamesine karşı üçüncü kişi bankanın, "borçluya ait mevduat hesabı üzerinde rehin hakkının olduğunu" ileri sürmesi, itiraz niteliğinde olup, alacaklı İİK'nın 89/4. maddesi uyarınca üçüncü kişinin cevabının aksini icra mahkemesinde ispat ederek üçüncü kişinin İİK'nın 338/1. maddesi hükmüne göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini isteyebileceği-
Üçüncü kişinin İİK m. 89/3 kapsamında dava açabileceği- Menfi tespit davasının (iİİK m. 72) ise takip borçlusunun takip alacaklısına karşı açacağı bir dava türü olduğu, üçüncü kişinin bu davayı açamayacağı-
İcra dairesinin ihbarnamesini (haciz bildirisini) alan anonim şirket, çıplak payın haczedildiğini şirket pay defterine işlemek zorundadır; ancak, çıplak pay haczi, şirket pay defterine işlenmemiş olsa bile, haciz bildirisinin anonim şirkete tebliğ edildiği tarihte yapılmış sayılacağı- Anonim şirket hisselerini temsil etmek üzere çıkarılan geçici pay senedi ilmuhaberlerinin, Türk Ticaret Kanunu'nun 486/2, 490, 645, 647 ve 654. maddeleri uyarınca kıymetli evraktan sayılması nedeniyle, bu evrakın haczi için İİK'nın 88. maddesinin yukarıda belirtilen hükmü uyarınca, evraka fiilen el konulmasının zorunlu olduğu-
Mahkemece, 89/1 haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi olan ............... tarihi itibariyle, davalı üçüncü kişinin, takip borçlusuna, gerek şirket hisse devirlerinden kaynaklanan ve gerekse hisse devirleri dışında herhangi bir borcunun bulunup bulunmadığı varsa, tebliğ tarihi itibariyle ne miktarda olduğu hususlarının tespit edilerek, üçüncü kişi nezdinde haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi itibari ile kesinleşmiş, nizasız çekişmesiz, halihazırda istenebilir, bir başka deyişle muaccel bir alacağın ve o tarihteki alacak miktarının tereddüde mahal bırakmayacak net bir şekilde tespiti açısından, dosyanın uzman bilirkişiye tevdii ile, dosya kapsamında yer alan bozma kararları ve ilkelerimize uygun, Yargıtay denetimine ve hüküm kurmaya elverişli bir rapor aldırılmak suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Tazminat talebi haksız fiile dayandığından, takibin yapıldığı yerdeki icra mahkemesinde açılacak olan davanın haciz ihbarnamesine itirazın öğrenildiği tarihten itibaren iki yıl içinde açılması ve genel yargılama yapılması gerekeceği- Alacaklının haciz ihbarnamesine itirazı öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl içinde icra mahkemesinde tazminat davası açması gerekeceği- İİK'nın 89/4. maddesine dayalı olarak açılan tazminat davası, icra mahkemesince genel hükümlere göre görüleceğinden, Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabi olduğu- Bu Kanun'da da dava zaman aşımına ilişkin bir düzenleme olmadığı, ceza yargılamasına ilişkin zamanaşımı hükümlerinin bu davalarda uygulanmasının mümkün olmadığı-
İİK.89/4' e göre açılan davada; üçüncü kişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu, davacı takip alacaklısının ispat etmesi gerekeceği- Üçüncü kişinin beyanının aksi, İİK'nın 68. maddesinde sayılan belgelere bağlı olmaksızın her türlü delille ispat edilebileceği- Alacaklının icra mahkemesine başvurusu, İİK'nın 89/4 maddesine dayalı tazminat davası olduğu, dava dilekçesinde talep edilen tazminat miktarı ve dava değerinin gösterilmesi gerekeceği- Yargıtay 12. Hukuk dairesinin içtihatlarına göre, tazminat miktarı birinci haciz ihbarnamesi ile istenen miktarı aşamayacağı- Bu durumda, dava dilekçesinde harca esas değer olarak 10.000,00 TL'nin gösterilmesi ve davanın belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmiş olması, alacak tutarının belirli olması karşısında davayı belirsiz alacak davası haline getirmeyeceği- Mahkemece, öncelikle davacıya birinci haciz ihbarnamesindeki borç miktarı üzerinden nispi harcı tamamlaması için uygun şekilde kesin süre verilerek, nispi harcın tamamlattırılması ve sonucuna göre tazminat talebi hakkında anılan eksiklikler giderildikten sonra tazminat talebine konu haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi itibariyle haciz ihbarnamesine itiraz eden üçüncü kişinin takip borçlusuna muaccel hale geldiği, kesin bir borcunun bulunup bulunmadığının tespiti ile oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-