İtirazın iptali istemiyle açılan asıl davada, asıl davanın davalısı-birleşen davanın davacısı yüklenici şirketin icra dosyalarında gönderilen 89/1 haciz ihbarnamelerine verdiği cevap da gözetilerek davaya konu asıl alacak miktarının likid nitelikte olup olmadığı, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 67/2 nci maddesi uyarınca icra inkâr tazminatı talebinin yasal koşullarının oluşup oluşmadığı, buradan varılacak sonuca göre asıl davada davacı-birleşen davada davalı taşeron şirket lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği- İcra inkâr tazminatına ilişkin somut ve gerekçeli herhangi bir temyiz sebebi ileri sürmediği gözetildiğinde direnme kararının onanması gerektiği-
Özel mahkemede görüleceğine dair açık bir kanuni düzenleme bulunmayan her davanın, genel mahkemelerde görülmesinin esas olduğu, gönderilen haciz ihbarnamesi nedeniyle ihbarnameye muhatap olan üçüncü kişi tarafından açılan menfi tespit davasında görevli mahkeme konusunda Kanun'da özel bir düzenleme bulunmadığı, buna göre davanın tarafları arasında doğrudan bir ilişki bulunmaması ve uyuşmazlığın takip hukukundan kaynaklanması nedeniyle görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu- Tarafların tacir olmasının veya temel ilişkinin ticari nitelikte bulunmasının veyahut borcun temelini oluşturan senedin kambiyo senedi niteliğinde olmasının mahkemenin görevinin belirlenmesinde bir etkisinin bulunmadığının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemeleri arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun üçüncü kişideki doğması muhtemel alacağı olan KDV iadesi alacağına, şikayet olunan ve bedelin tamamının sıra cetvelinde isabet ettiği anlaşılan kişinin alacaklı olduğu dosyalarda İİK.’nin 89. maddesine göre haciz müzekkeresi gönderilmediği, “ilgili kurumda doğmuş, doğacak tüm istihkak bedellerine, alacağı tüm KDV iadesi bedellerine” ibaresinin yazılmasının yeterli olmadığı, bu durumda şikayet olunan tarafından haciz konulduğundan söz edilemeyeceği gerekçesi ile davanın kabulü ile sıra cetvelinin iptaline karar verilmesi gerektiği-
Şikayetçi borçluya usulsüz dahi olsa 89/1-2-3 haciz ihbarnamelerinin sırasıyla 21.12.2020, 22.01.2021, 10.02.2021 tarihlerinde tebliğ edildiği, şikayetçi borçlunun şikayet dilekçesinde, tebligatları E-Devletten icra dosyasını incelediğinde öğrendiğini ileri sürdüğü, Uyap sisteminden yapılmış olan incelemede; borçlu .............'in vatandaş portaldan haciz ihbarnamesi tebligatlarını 17.03.2021 tarihinde okuduğu görülmüş olup, buna göre borçlunun 05.04.2021 tarihinde icra mahkemesine yapmış olduğu başvurunun yasal yedi günlük süreden sonra olduğu-
Mahkemece, birinci haciz ihbarnamesinde belirtilen borç miktarı (187.465,61 TL) üzerinden belirlenecek nispi harcın hesaplanılarak, eksik harcın ilgili tarafça tamamlanması hususunda iki haftalık kesin süre verilmesi gerekirken, 183.652,74 TL üzerinden hesaplanan peşin harcın tefrik edilen dosyaya yatırıldığından bahisle eksik harcın ikmal edilmemesinin isabetsiz olduğu-
Şikayetçinin ticaret sicil kaydına göre Ankaraspor A.Ş. olan ünvanının 18.08.2014 tarihinde 1299 O.lıspor A.Ş. olarak değiştirildiği, her iki şirketin aynı şirket olduğu, şikayetçi adına çıkartılan 89/1 ve 89/3 haciz ihbarnamelerinin Ankara Spor Kulubü adına "şirket yetkilisi iş nedeniyle adres dışında olduğunu ve muhatabın daimi çalışanı olduğunu beyan eden............... imzasına tebliğ edildi" açıklamasıyla, 89/2 haciz ihbanamesinin de "şirket yetkilisi iş nedeniyle adres dışında olduğunu ve muhatabın daimi çalışanı olduğunu beyan eden ................ imzasına tebliğ edildi" açıklamasıyla tebliğ edildiği görülmekte olup, şikayetçi adına kendisine tebligat yapılan şahısların, görev itibariyle şirket temsilcisinden sonra gelen bir kimse olup olmadığının tebliğ evrakında tesbit edilmediğinin, bu durumda şikayetçi şirket adına yapılan haciz ihbarnamesi tebligatlarının 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 12 ve 13. maddeleri ile Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 20 ve 21. maddelerine aykırı olduğunun görüldüğü, o halde İlk Derece Mahkemesince, TK'nın 32. maddesi uyarınca 89/1 haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinin öğrenme tarihine göre düzeltilmesine, usulüne uygun olarak 89/1 haciz ihbarnamesi çıkarılmadan 89/2 ve 89/3 haciz ihbarnameleri çıkarılamayacağından veya çıkarılmış olsa bile hükümsüz sayılacaklarından, İİK’nın 89. madde prosedürü usule uygun şekilde tamamlanmadan yapılan işlemlerin ve 89/2 ve 89/3 haciz ihbarnamelerinin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
............... tarihli 89/1 haciz ihbarnamesinin bila tebliğ işleminde tebligat mazbatasında; ''Tebligat üzerindeki adrese gidildi. Muhatabın taşındığını belirten ...........'ın sözlü beyanından anlaşılmış olup, Muhtarlık kayıtlarında kaydı bulunmadığı, Mahalle Muhtarı ............'ın imzalı beyanı olarak iade'' ibareleri yer almakta olup, tebliğ mazbatasında beyanı alınan .............'ın imzası alınmadığı gibi, imzadan imtina ettiğine dair de bir ibare olmadığı, bu hususun Tebligat Yönetmeliği'nin 30'ncu ve 31'nci maddelerine aykırı olduğu, bu bila tebliğ işlemine dayalı olarak 18.02.2019 tarihli Tebligat Kanunu md. 35/4'e göre yapılan 89/1 haciz ihbarnamesi tebliğ işleminin ve daha sonra çıkarılan 89/2 ve 89/3'e dair tebligatların da usulsüz olduğu, şirkete gönderilen 103 davetiyesinin tebliğ tarihinin 22.06.2019 ve yine şirkete gönderilen temlik muhtırasının tebliğ tarihinin de 22.06.2019 tarihi olduğu görülmekle, şikayetçi şirketin usulsüz tebliğe dayalı şikayet tarihi 19.06.2019 olduğu anlaşılmakla haciz borçlusu şirketin şikayet tarihinden önce hacizden haberdar olduğuna dair dosya kapsamında herhangi bir belge bulunmayıp, haczin öğrenilme tarihinin şikayet tarihi olarak kabulü gerekeceği, borçlunun muttali olduğu kabul edilen tarihten itibaren yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde şikayette bulunduğu anlaşılmakla, 89/1 haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinin muttali olunan tarih (19.06.2019) olarak düzeltilmesine ve buna dayanarak yasal dayanağı kalmayan 89/2 ve 89/3 ihbarnamelerinin iptaline karar verilmesi gerekirken şikayetin reddi yönündeki hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
İİK'nun 338 inci maddesinde düzenlenen suçun oluşabilmesi için, beyanda bulunanın sanık olması gerektiği - Birinci haciz ihbarnamesine karşı itirazın 18.03.2016 tarihinde üçüncü kişi sanığın vekili aracılığıyla yapıldığı, cezaların şahsiliği ilkesinden hareketle bizzat itiraz mahiyetinde beyanda bulunmayan sanık yönünden yüklenen suçun unsurlarının oluşmadığı-
İİK'nın 89/4 üncü maddesine dayalı olarak açılan tazminat davasında, tarafların göstereceği deliller, ticari defterler ve kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak, ihbarnamenin tebliğ tarihi itibariyle, borçlunun, üçüncü kişiden istenebilir, kesin nitelikte bir alacağının mevcut olup olmadığı genel hükümler çerçevesinde belirlenir, diğer bir ifade ile anılan maddeye göre tazminata hükmedilebilmesi için, borçlunun, haciz ihbarnamesinin üçüncü kişiye tebliği tarihi itibariyle, üçüncü kişi nezdinde kesinleşmiş, İİK’nun 89/1 inci maddesi kapsamında haczedilebilecek muaccel bir alacağının bulunmasının zorunlu olduğu- Üçüncü kişi şirketin, asıl borçlu şirkete, haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi itibariyle kesinleşmiş ve muaccel bir borcunun bulunup bulunmadığının tespiti için her iki tarafa ait tüm ticari defter ve belgeler ile 2016 yılına ait ticari defterlerle birlikte banka hesapları ile asıl borçlu ile üçüncü şahıs arasında düzenlenen sözleşme hükümleri de dikkate alınarak, (her iki şirketin 2016 yılına ait defter kayıtlarını oluşturan defter ve belgelerin, Fatura, Çek, Hakediş, Teminat Mektubu, Avansla ödemeleri, Banka dekontları vb. evrakların) üzerinde karşılaştırmalı olarak bilirkişi incelemesi yaptırılıp, 89/1 haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi itibariyle borçlunun üçüncü şahıs şirketten kesinleşmiş ve muaccel bir alacağının olup olmadığının net olarak tespit edilerek sonucuna göre hukuki durumun tayin ve takdiri yerine, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Şikayet tarihinde hesap üzerinde haciz bulunduğu ve hükme esas alınan kararın iş bu dosya yönünden kesin hüküm oluşturmayacağı anlaşılmış olup Bölge Adliye Mahkemesince işin esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-