Usuli kazanılmış hak olgusunun mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği, bozmaya uymakla taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğacağı-
Bozma ilamından sonra alınan ilk bilirkişi raporunda; davalıya ait taşınmazın davacıya ait taşınmaza tecavüzün bulunmadığı, davalıya ait diğer taşınmazın ise davacıya ait taşınmaza tecavüzünün bulunduğu belirtilmişse de; alınan ikinci rapor ve ek bilirkişi raporunda; davalıya ait taşınmazların davacıya ait taşınmaza fiili olarak tecavüzünün bulunduğunun belirtildiği, bu durumda mahkemece bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Hükmün gerekçe kısmında 155 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davacının taşınmazına müdahalesinin bulunduğu 03/11/2019 tarihli bilirkişi raporuna göre tecavüzün ve müdahalenin engellenmesine, dava konusu 155 ada, 20 parseldeki yapı yönünden talebin reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiş, hükümde 03.11.2019 tarihli rapora atıf yapılarak C, D, F bendinde davalıya ait 155 ada 20 parselin davacı parseline müdahalenin menine karar verildikten sonra, yine hükümde 20 parseldeki yapı yönünden talebin reddine karar verilerek, hem gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmasının, hem de hüküm kendi içinde çelişkili hale getirilmesinin doğru olmadığı- Kal istemli elatma davalarında dava değeri taşınmazların elatıldığı bölümün ve kal'i istenen şeyin dava tarihindeki değerine göre belirlenmesi ve mahkemece alınacak harcında bu miktara göre hesaplanması gerekirken, davalıya ait parsellerin değerinin yarısı üzerinden hesaplanmasının doğru olmadığı-
Davacı-karşı davalıların Türk Medeni Kanunu’nun 683’üncü maddesine dayalı olarak açtıkları bu davalarda davalı-karşı davacının, davacı-karşı davalıların taşınmazından açıktan elektrik teli geçirmek ve elektrik direği dikmek suretiyle oluşan ve bilirkişi raporlarına göre davacı-karşı davalıların taşınmazlarından tasarruf etme imkanını kısıtladığı anlaşılan elatmasının önlenmesine ve bunların kaldırılmasına yönelik istemin kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizliğin olmadığı- Mecra irtifakı kurulmasına ilişkin davada karara esas alınan bilirkişi krokisinin infaza olanak sağlayacak biçimde düzenlenmesinin şart olduğu, mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ve ayrıca kararda mecranın niteliği, nasıl ve hangi araçlarla geçirileceği gibi hususlar belirlenmemiş ve krokide ölçek gösterilmemiş olduğundan, anılan bilirkişi raporuna dayalı olarak verilen kararın infaza elverişli olmadığı- İrtifak hakkının bedelinin, taşınmazların niteliğine göre uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak saptanması ve bedelin hükümden önce mahkeme veznesine depo ettirilmesi gerekeceği, mahkemece, karar tarihinden yaklaşık 3 yıl önce düzenlenen ve irtifak hakkının bedelinin birim fiyatının neye göre ve hangi tarihe göre belirlendiği açıklanmayan denetime elverişsiz ve yetersiz bilirkişi raporuyla belirlenen irtifak hakkı bedeli depo ettirilmek suretiyle hüküm tesisinin hatalı olduğu- Bilirkişilerin, yolun tapuya tescil edilmediği gerekçesiyle bu yerde tesis edilecek irtifak hakkının alanını ve bedelini hesaplamadıkları, mahkemece, bu gerekçeyle söz konusu imar yolundan irtifak hakkı tesisine karar verilmiş ise de bu yerde tesis edilecek irtifak hakkının alanı hükümde gösterilmeyerek kesintisizlik ilkesine aykırı ve infaza elverişsiz hüküm kurulmasının, ayrıca, dahili davalı ............ Belediye Başkanlığı yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesinin doğru olmadığı- Mahkemece, değinilen yönler gözetilerek, mahallinde tarafların iddia ve savunmaları konusunda uzman bilirkişi heyeti ile yeniden keşif yapılarak taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli, tarafların itirazlarını karşılar nitelikte ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınıp, bozma ilamında belirtilen hususlar araştırılarak, tüm alternatifler değerlendirilerek, yukarıda izah edildiği şekilde kapsamlı kroki çizdirilerek, Enerji Nakil Hattı Yönetmeliği gereğince bölgenin bağlı bulunduğu elektrik idaresinden de gerekli görüş alınmak suretiyle oluşacak sonuca göre infaza elverişli bir karar verilmesi gerekeceği-
Taşınmaz maliki ise kural olarak kira sözleşmesi ile bağlı değilse de, davacı malik tarafından, davalı şirket ile düzenlenen asıl kira sözleşmesine dayanılarak, bu kiracı hakkında ........... tarihinde ............. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin ............ Esas sayılı dosyasında, ............ tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kira bedelinin ............ TL olarak tespitine karar verilmesini talebi ile dava açıldığı, mahkemece aylık kira bedelinin ............. numaralı taşınmaz için 10.000 TL; ........... numaralı taşınmaz için 12.500 TL olarak tespitine dair verilen kararın kesinleştiği anlaşıldığından, taşınmaz maliki olan davacının, geçersizliğinin tespitini istemiş olduğu kira sözleşmesini benimseyip kiracılığı kabul ettiğinin kabulü gerekeceği-
Davacının taşınmazına fen bilirkişileri raporunda gösterildiği gibi kırmızı renkli ve 4,01 m²'lik bölümde elatıldığı belirlendiği halde davacının elatmanın önlenmesi isteminin reddine karar verilmesinin doğru görülmediği-
Dava konusu ... taşınmaz, 1960 yılında kadastro tespiti yapılan başka sayılı taşınmazdan 1986 yılında ifrazen oluştuğu ve taşınmaz çapa bağlandıktan sonra dava konusu muhdesatın yapıldığı anlaşıldığından davalı-birleşen dosyada davacı iyiniyetli olduğunu ispat edemediği için ve hal böyle olunca, mülkiyet hakkına üstünlük tanınarak, asıl davada elatmanın önlenmesi ve yıkım talebinin kabulüne, birleşen davada temliken tescil talebinin ise reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinin doğru görülmediği-
Dava, paydaşlar arası elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir. Davacılar vekili, taraflara muris babalarından intikal eden ev, depo ve zeytinlik niteliğindeki ... sayılı taşınmazın murisin ölüm tarihinden bu yana davalı tarafından kullanıldığını öne sürerek elatmanın önlenmesine, her bir davacı için dava tarihinden geriye dönük olarak 6.500'er TL, ihtarnamenin tebliğ tarihinden sonrası için ise aylık 150'şer TL ecrimisilin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.HMK’nın 26. maddesinde; "Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Ancak; taşınmazda bulunan depo yönünden davacılar tarafından dava tarihinden geriye dönük olarak beş yıllık ecrimisil istendiği halde, mahkemece talep aşılmak suretiyle, dava tarihinden geriye doğru 12 yıllık dönem hesaplanarak ecrimisile hükmedilmesi doğru görülmemiş, hükmün depo için hesaplanan ecrimisil bedeli yönünden bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Dosyada yer alan bilirkişi raporlarına göre tecavüzlü yapının yıkılmasının fahiş zarar doğuracak olması nedeniyle, belirlenecek güncel değerin depo ettirilerek hüküm kurulması gerekirken; 2011 yılında alınan bilirkişi raporuna göre ............ TL’nin depo edilip bu miktar üzerinden hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Mahkemece mahallinde keşif yapılarak konusunda uzman bilirkişiye ifraz ve tevhidi gösterir şekilde denetime elverişli bir kroki düzenlettirilmesi; akabinde düzenlenen ifraz krokisinin ilgili belediyeye sunularak ifraz ve tevhidin mümkün olup olmadığı hususunda belediye encümeninden bir karar alınması ve daha sonra oluşacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, taşınmazın ifrazı hususunda onay makamından sorulmadan ifraz kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Taraflar arasındaki uyuşmazlık "satış protokolü" başlıklı sözleşmede kararlaştırılan bedelin ödenip ödenmediğine ilişkindir... Davalı taraf, ihtarname tarihine kadar dahi ödeme yaptığını savunmuş, buna ilişkin liste vermiştir. HMK’nın 31. maddesi uyarınca hakimlikçe davalı taraftan ödemelere ilişkin varsa bilgi ve belgeler sorulması, banka aracılığı ile ödenmişse bankadan sorulmak suretiyle davalının yaptığı ödemeler ve tarihleri tespit edildikten sonra elatmanın önlenmesi ve ecrimisil hakkında bir karar verilmesi gerekir.
Davada davalı sıfatı bulunmayan (ticaret sicilinden resen silinen) taraf hakkında çıkartılan ihtarlı muhtıranın usule uygun olmadığı gibi yok hükmünde olacağı-