Davacı, taşınmazda paydaş olduktan sonra, haklı ve geçerli bir neden olmaksızın 2 parsel sayılı taşınmaza yapılanan davalılara ihtarname çekerek taşınmazı 10 gün içinde tahliye etmelerini, aksi taktirde haklarında dava açıp ecrimisil isteyeceklerini bildirdiğinden, davalıların ihtarnamenin tebliğinden 10 gün sonrası bakımından taşınmazları kullanmalarının yasal bir dayanağının varlığının söylenemeyeceği ve 3.11.2004 tarihinden itibaren de davalıların taşınmazda fuzuli şagil durumuna düştüklerinin kabulü gerekeceği, o halde, kaim bedel ödenmeksizin, mutlak surette elatmanın önlenmesine ve yıkıma, 3.11.2004 tarihinden dava tarihine kadar süreç için belirlenecek ecrimisile karar verilmesi gerekeceği-
Fuzuli şagillerin 4 ay içinde müracaat etmeleri halinde idare ile kira sözleşmesi yapılabileceğine ilişkin olan 4916 sayılı yasanın 35. maddesi, hazine ile davacı Vakıflar İdaresi arasında yapılması amaçlanan takas ve trampa tescil işlemlerinin gerçekleştirilememesi sonucu akim kaldığından, davalının işgalinin haklı ve geçerli bir nedene dayalı olduğu söylenemeyeceği gibi anılan hükmün uygulama yeri ve olanağının kalmayacağı-
Ecrimisil talep edilebilmesi için Hazinenin işgalden dolayı bir zarara uğramış olmasının gerekmeyeceği ve fuzuli şagilin kusurunun aranmayacağı, Hazinenin, ecrimisil isteyebilmesi için genel mahkemeye dava açma zorunda olmamasının, bu konuda idari işlem düzenleme ve böylece sorunun idari yargıda çözümlenmesi zorunluluğu olarak düşünülmemesinin gerekeceği, somut olayda sadece ecrimisil isteği yer almamış onun yanında elatmanın önlenmesinin de istendiği, Hazine seçimlik hakkını kullanarak, idari yargı yolunu tercih etmeden doğrudan doğruya genel mahkemede dava açmış ise, mahkemenin gerekli araştırma ve soruşturmayı yaparak bir karar vermek zorunda olacağı-
El atmanın önlenmesi ve tescil davalarının taşınmazın mülkiyetiyle (aynıyla) ilgili olduğu ve Kadastro Kanununun 25. maddesi hükmü gereğince kadastroyu ilgilendirdiği, başka bir ifadeyle, taraflar arasındaki çekişmenin Kadastro Mahkemesinin görevine girdiği ve anılan mahkemece uyuşmazlığın giderileceği-
Çekişmeli taşınmazın davacı adına tescil edildiği tarih ile eldeki davanın açıldığı tarih zarfında davacı, davalının kullanımına ses çıkarmadığı, dava tarihine kadar da uyarı mahiyetinde bir ihtar da göndermediği, bu durumda davalının, dava tarihine kadar taşınmazı davacının izni ile kullandığı ve dava açılmakla muvafakatin geri alındığının kabul edilmesi gerekeceği, öyleyse, davalının ecrimisilden sorumlu tutulmasına olanak bulunmayacağı-
Davalının yaptığı dondurma büfesinin pergole diye adlandırılan bölümün davacının kayden maliki olduğu 319 parsel sayılı taşınmazı üzerindeki bina duvarına monte edildiği, fenni bilirkişi tarafından saptandığı gibi, dosyaya ibraz edilen fotoğraflardan da gözlendiğinden, bu husus davacının mülkiyetine müdahale niteliğinde olup, Türk Medeni Kanununun 683. maddesi uyarınca, malikine önlenmesini isteme hakkı vereceği-
Maden arama çalışmasının niteliğine göre özel mülkiyete konu taşınmaz üzerinde kullanma amacına özgü olmak üzere bedeli karşılığı irtifak veya intifa hakkının kurulabileceği, maden arama çalışması, arz sahibinin mülkiyet hakkını kullanmasına engel olmayacak biçimde sınırlı kalıyor veya irtifak ve intifa hakkı kurulmasını gerektirmeyecek kadar az zarar veriyorsa, ruhsat sahibi madencinin, arz sahibine adli mercilerde belirlenecek tazminatı ödemeye ve sahayı (taşınmazı) kullanabilir hale getirdikten sonra terk etmeye zorlanabileceği, ancak, maden yatağı işletme aşamasına gelmişse ve taraflar anlaşamıyorsa, kamulaştırma yoluna gidilmesinin gerekeceği, yetkili mercilerden alınmış olsa dahi maden işletme ruhsatının, hukuk devletinde kutsal olduğu kabul edilen özel mülkiyete el atma hakkını vermeyeceği-
Tapu tahsis belgesi, sahibine mülkiyet belgesine çevrilmek üzere verilen ve kişisel hak tanıyan bir belge olduğundan, durdurma kararından da ancak belge sahibinin yararlanacağı-
Davacının malik olduğu taşınmazın konum ve koordinatlarının düzeltildiği, yeni geometrik durumunu davacının bu konuda dava açmayarak benimsediği, kaldı ki, düzeltme sonucu davacıya bırakılan ve mülkiyeti kapsamında kalan yeri, davacının tasarruf etmesi olanaklı iken tasarruf etmemesinden kaynaklanan zararını Hazineden talep etmesinin de olanaklı olmayacağı, bu nedenlerle davalı Hazine aleyhine açılan tazminat davasının reddedilmesinin gerekeceği-