Dava konusu taşınmaz bölümlerini davalı uzun yıllardır kullanmakta olup, davacının dava tarihine kadar davalıya bir ihtarname keşide etmediği gibi bir ikazda da bulunmadığı gözetildiğinde, davalının taşınmazı kullanımının muvafakate dayalı olduğu, başka bir ifade ile taraflar arasında sözlü olarak ariyet akdi yapıldığı ve dava açılmakla muvafakatin geri alındığı, yani akdin feshedildiği ve davalının fuzuli şagil konumuna düştüğü kabul edilmelidir. Buna göre, işgal tazminatı ile davalının sorumlu tutulmasına olanak bulunmadığı açıktır. Hal böyle olunca; dava konusu yer bakımından davalının taşınmaza müdahalesinin devam edip etmediğinin açıklığa kavuşturulması ile ondan sonra bir hüküm tesisi, diğer taraftan, ecrimisil isteğinin de reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisinin hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Dava konusu taşınmazı davalının uzun yıllardan beri kullandığı ve davacının buna bir itirazının olmadığı dosya içeriğine göre belirlenmekle, bu durumda taraflar arasındaki ilişkinin TBK.’ nun 399. maddesinde belirlenen ariyet ilişkisi olduğu ve dava açılmakla bunun sona erdiğinin kabulü ile davacının ecrimisil talebinin reddi gerekirken yazılı şekilde karar oluşturulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında, davacının kadastral parselde mülkiyetten kaynaklanan hakkının olmadığı dosya içeriği ile sabit olup, sadece parsel üzerinde bulunan kendisine ait yapılardan doğan hakkı bulunup, davalıların-karşı davacıların- mülkiyetten kaynaklanan hakları gözetilerek davalı istemleri olan elatma, yıkım ve ecrimisil istekleri bakımından bir karar verilmesi gerekirken bu hususlarda istemin reddinin hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istekleri-
Davalı dava konusu dükkânı satın aldığı şekilde kullandığını, kötüniyetli olmadığını savunmuş ise de, elatıldığı saptanan bölümlerin mimari projeye göre davacının bağımsız bölümlerinde kaldığı anlaşılmaktadır. Davacının mülkiyet alanında kalan bölümü davalının kullanmasını iyi niyetli olarak kabul etmek ve buna bağlantılı olarak da ecrimisilden sorumlu tutulmayacağını kabul etmek olanaksızdır. Mahkemece belirlenecek ecrimisilin de hüküm altına alınması gerekirken yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Davalılardan A.T. ve Şirketin 3. kişi konumunda bulundukları, çekişmeye konu taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan, hukuken korunmaya değer üstün hakları bulunmaksızın işyeri olarak kullanmak suretiyle müdahale ettikleri gözetilerek kayda üstünlük tanınmak suretiyle mutlak elatmanın önlenmesine hükmedilmesi gerekeceği- E.tma olgusu haksız bir eylem olup, T.M.K.'nun 683. maddesi hükmünden kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarının haksız fiil kimin tarafından gerçekleştirilmiş ise ona karşı açılacağı, husumetin 6100 sayılı HMK'nun 50. maddesi(1086 HUMK.'nun 38. maddesi) hükmü uyarınca eylemi yapan kişiye yöneltilmesi gerekeceği-
Bir taşınmazla ilgili olarak tapu tahsis belgesi verilebilmesi için, belgeyi verecek merciin taşınmaza müstakilen malik olması gerekeceği-
Dava; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece mahallinde keşif sonucunda alınan fen bilirkişi raporu ile tarafların itirazı üzerine alınan ek bilirkişi raporlarının birbiriyle çelişkili olduğu, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden ve çelişkinin nedeni açıklattırılmadan, ek rapor hükme esas alınmak suretiyle sonuca gidildiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, yerinde 3 kişilik harita mühendisi bilirkişi vasıtasıyla elektronik aletle ölçüm yapılarak tecavüz edilen alanına miktarının belirlenmesi, infazda duraksamaya neden olmayacak biçimde rapor ve kroki düzenlettirilmesi, tecavüz edilen alanın niteliğinin rapora yansıtılması ve önceki raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi ve hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken çelişkili raporlardan birisine itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasının hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Maddi hataya dayalı bozma kararına uyulmasının hukuki sonuç doğurmayacağı ve taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı-