Öncesi orman olan fakat çeşitli nedenlerle nitelik yitiren yerler, orman toprağı karakteri taşıyacağından bu gibi yerlerin orman sayılacağı ve 6831 sayılı Yasa'nın 17. maddesinin koruması altında olacağı, öncesi orman olmadığı saptanan taşınmazların tapu ve zilyetlik yoluyla sahiplerince kazanma haklarına itibar edilmesi gerekeceği-
Orman tahdidi ile genel kadastronun içiçe girdiği olaylarda, birisi için kesinleşme, diğeri için işlemlerin devamının söz konusu olamayacağı, yasal dayanak olan 3402 Sayılı Kanun'un 4. maddesi uyarınca yapılan işlemlerin sonuçlarına karşı, orman yönetiminin taraf ehliyetine sahip olup itiraz ve dava edebileceği, orman yönetiminin ormanların intifa hakkına sahip olup 3402 Sayılı Kanun'un 11/1. maddesi uyarınca ilgili taraf olduğu, orman tahdidinin ikmal edilmiş olmasının, işlemlerin yapılıp tamamlanması anlamını taşıyacağı; kesinleşmeyi belirtmeyeceği, bu durumda orman tahdidinin kesinleşmiş olmayacağı, ilan ve varsa itirazlar sonucu kadastro mahkemesince verilecek hükümlere yargı yolundan geçerek kesinleşeceği, her hal ve şartta, kural olarak yasalarda herhangi bir kurumun dava hakkını yok edici açık bir hüküm mevcut değilse orada o kurumun dava hakkı var sayılmak icap edeceği, kaldı ki, 3402 Sayılı Kanun'un 4. maddesinde işlemlerin genel kadastro komisyonuna devri ve bu komisyonlarca
3116 sayılı Orman Kanunu'nun değişik 1/e maddesine göre çıkarılan “Makilik ve Orman Sahalarının Birleştiği Yerlerde Orman Sınırlarının Tesbitine Ait Yönetmelik” ile bu yönetmelik uyarınca kurulan maki komisyonlarının ve yaptıkları işlemlerin geçerli olduğu, söz konusu komisyonlar tarafından makilik olarak belirlenen taşınmazlar hakkında Özel Kanunlar gereğince oluşturulan tapulara değer verilmesinin icap edeceği-
Orman sınırlandıran işlemlerine karşı ilgilileri tarafından açılacak davalar için tanınmış olan sürelerin hak düşürücü süreler olduğu, kadastro yasalarındaki hak düşürücü sürelerin kabulünden amacın, kamu düzenini korumak olduğu, belli bir süre geçtikten sonra kadastrodan önceki haklara dayanarak dava açılmasının önlenmesinin, uyuşmazlıkların sona erdirilmesinin istendiği, hak arama özgürlüğünün sınırsız olarak kabulünün kamu düzenini aksi yönde etkileyeceği, hak düşürücü süre ile mülkiyet hakkı değil hak arama özgürlüğünün belli bir süre ile sınırlandırıldığı, bu sürelerin doğrudan doğruya kamu düzenini ilgilendirmeleri nedeniyle davanın hangi aşamasında olursa olsun mahkemece kendiliğinden gözetilmelerinin gerekeceği, bu nitelikleriyle dava engellerinden olup ilk önce incelenmesinin icap edeceği-
Bugün eylemli olarak orman sayılan taşınmaz için 1953 yılında hangi nedenle olursa olsun oluşturulmuş tapunun hukuki değer taşımayacağı, öncesi ve halen orman sayılan taşınmazın özel mülk olarak kabulüne yer olmadığı-
6831 sayılı Yasa'nın değişik 2/B maddesine göre, öncesi devlet ormanı olan taşınmazların, ancak Hazine adına çıkarılabileceği, gerçek kişilerin özel orman dışında adların yer çıkartamayacağı için, bu tür işlerde hukuki yararı ve dava ehliyeti bulunmadığından, Hazine adına dışarı çıkarılması yolunda istekte bulunmalarının olanaksız olduğu, kesinleşen orman tahdit sahası içerisinde kalan taşınmazlardan, bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım arazisine dönüştürülmesinde fayda olduğu tesbit edilen yerlerin, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun değişik 2/B maddesi uygulamasıyla, orman sahasından çıkarılmasının tamamen idareye ait bir iş olduğu-
Bu uygulama sonucunda, 1948 yılında yapılan Orman tahdidi sırasında Orman içerisinde alınmış bulunan yerlerden; ancak, 70 ve 71 numaralı zeytincilik parselleri itibarıyla dayanak tapu kapsamı içerisinde bulunan yerleri 6831 sayılı Orman Yasasının 2896 sayılı Yasa ile değişik 1/i maddesi uyarınca tapu malikleri adına ve tesbit ve tescilinin mümkün olabileceğinin; özel yasayı uyarınca dağıtıma ve tapuya tabi tutulmayarak kaydı açık bırakılan yerin, Orman niteliğini korumakta bulunması sebebiyle gerçek veya özel hukuk tüzel kişileri adına tapuya tescilinin mümkün bulunmayacağının; 1948 yılında yapılan Orman sınırlaması sonucu düzenlenen haritanın sonra yapılan çalışmalara tekaddüm etmesi sebebiyle uyuşmazlığın çözümünde bu haritanın esas alınmasının ve daha sonra düzenlenen zeytincilik haritası, genel kadastro paftası ile 1986 yılında yapılan Orman sınırlaması sonucu düzenlenen haritanın bununla irtibatlandırılmak suretiyle sonuca gidilmesinin gerekeceği-
Ormanların zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığı, orman tahdidinin kesinleşmiş olmasının değişebilir nitelikteki tapu kaydı sınırını sabit hale dönüştürmeyeceği, orman tahdit tarihinden önceki zilyetliğin hukukça bir değer taşımayacağı-
Tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 Yasa’nın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesi’nin 1.6.1980 gün ve 31/13 E..K.: 14.3.1989 gün ve 35/13 E..K., ve 13.6.1980 gün ve 7/25 E.,K., sayılı kararları ile iptal edilmiş olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğunun düşünülmesinin ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesinin gerektiği-
Tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasa’nın 45. maddesinin ilgili fıkraları Anayasa Mahkemesi’nde 1.6.1988 gün ve 31/13 E.K. 14.3.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.6.1989 gün ve 7/15 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş olduğundan; bu yollarla ormandan yer kazanılmayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının, orman sayılan yer olduğunun düşünülmesi, uzman ve fenehli bilirkişilere tahdit hattı ile irtibatlı kroki çizdirilmesi ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesinin gerekeceği-