Orman kadastrosunun bir kadastro işi olduğu ve itiraz halinde ilgili davanın görüleceği mahkemenin Kadastro Mahkemesi olduğu, bu yasal olguya bağlı olarak Kadastro Mahkemesi’nin zaman bakımından görev alanı ve yetkilerini belirleyen 3402 sayılı Yasa'nın 26. maddesinin, açık ve kesin olarak (Kadastro işlerinde 3533 sayılı Yasa'nın uygulanmayacağı) vurgulandığı, görev ve yetki belirleyen yasa hükümlerinin ise kamu düzeni ile ilgili olduğu, ayrıca, 3533 sayılı Yasa gereği görev yapan hakemin, mülkiyetin kime ait olduğu yolundaki uyuşmazlığı çözeceği, oysa aidiyeti ile ilgili çekişmenin çözümlenebilmesi için önce taşınmazın niteliğinin belirlenmesinin gerektiği, nitelik belirleme işinin mahkeme dışında bir başka organa bırakılmadığı ve ormanlarla ilgili her türlü çekişmenin yargı denetimine tabi kılındığı-
6831 sayılı Orman Kanunu’nun 3302 sayılı Yasa ile değişik 2. maddesinde de, belirli koşulların gerçekleşmesi halinde, orman dışına çıkartılan taşınmazlar devlete ait ise Hazine adına, hükmi şahsiyete haiz amme müesseselerine ait ise bu müesseseler adına hususi orman ise sahipleri adına orman sınırları dışına çıkarılabileceğinin hükme bağlandığı-
Davanın, 101 ada 14 parsel sayılı taşınmazın 1981 yalında 9 no’lu orman kadastro komisyonu tarafından yapılan orman sınırlandırmasında, orman sayılmayarak dışta bırakıldığı halde, 1986 yılında ikinci kez 36 no’lu komisyonca yapılan sınırlandırmada orman sayılarak tahdit içine alınmış olması nedeniyle davacı kooperatifin, ikinci tahdidin yasal olmadığı savı ile iptali ve taşınmazın orman sınırları dışına çıkarılması isteğini içerdiği, Yasa’nın, herhangi bir nedenle dışta kalmış ormanların tahdidinin yapılabileceğini amir olduğu, Yasa’dan doğan bu tahdit gerçekleşmiş olup, işin esasının bitirildiği, ilan konusu olayın esası değil, sonucunun duyurulmasıdır ki, bunun, oluşmuş tahdidi yok saymayı gerektirmeyeceği, işlemin yapıldığı tarihte var olan yasal dayanağın işleme geçerlilik kazandırdığı-
Yürürlükte olmayan ve iptal edilen bir yasa hükmünün davanın her aşamasında gözetilmesinin gerekeceği, yerel mahkeme ile Özel Daire arasında, öncesi orman olan bu yerin 1744 sayılı Kanun’a göre orman rejimi dışına çıkartılması durumunda Hazine adına tescili gerektiği hususunda bir uyuşmazlığın bulunmadığı, uyuşmazlığın, ortada davacı yararına bir kesin hüküm bulunup bulunmadığı noktasında düğümlendiği, Hazine’nin tescil istemi reddolunmuş ise de, davacı Mualla Tulga yararına da bir hükmün kurulmadığı, kararın gerekçesindeki sözlerden hareketle davacı lehine bir hak doğduğundan da söz etmenin mümkün olmadığı-
Davanın orman sınırlamasına itiraz olduğu, Orman Kadastrosu Tahdit Komisyonu kararının 27.1.1988 tarihinde askıya çıkarıldığı, temyize konu davanın ise 27.6.1988 gününde yasal süre içinde açıldığı-
Daha önce orman idaresinin açtığı dava reddedilmiş ve karar kesinleşmiş olmasına göre alınan kararın ilgilileri bağlayacağı bir yana maddi hukuk bakımından da kesin hüküm oluşturacağı-
Orman sınırlandırması sırasında bir yerin orman alanı dışında kabul edilip orman tahdit haritası kapsamı haricinde bırakılmasının mümkün olduğu, gerekli inceleme ve araştırmanın yapılarak zilyetlik koşullarının değerlendirilmesi sonucunda karar verilmesinin gerekeceği-
Orman tahdit haritası dışında kalan kısmın 1943 yılından beri davacı tarafın zilyetliğinde bulunduğunun, tarım arazisi olarak kullanıldığının tartışma konusu olmadığı, bu kısımda davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının gerçekleştiği-