İçerik Akışı
Temyiz itirazlarını inceleme görevi- Usulü kazanılmış hak- Maddi hata- Meslek kodunun değiştirilmesi- İdareci primi alacağı-
Özel Dairenin bozma kararı, önceki bozmayı ortadan kaldıracak nitelikte olduğundan bozma kararına uyularak verilen hükmün temyiz incelemesinin HGK tarafından yapılması gerektiği- Birinci veya ikinci bozma kararı lehine bir doğruluk veya kesinlik karinesi ihdas etmemekte olup, düzenleme ile somut olay ekseninde iki zıt bozma kararından hangisinin uygun olduğuna yahut bunların dışında başka bir çözüm seçeneğinin bulunup bulunmadığına üçüncü defa Özel Dairenin değil HGK'nun karar verebileceği- HMK 373/6'ya eklenen hükmün usulü müktesep hakkın istisnalarından biri olduğu (Maddi hataya dayalı bozma sebebi ile davalı yararına usulü kazanılmış hak oluşmayacağı ve bu değişik gerekçe ile ön sorunun bulunmadığı görüşünün ise kabul görmediği)- Davacının meslek kodu değiştirilerek form ve sicil inceleme teknisyeni olarak görevlendirilmesine rağmen fiilen kadro değişikliğinden önceki görevini yapmaya devam ettiği anlaşıldığından uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 25. Dönem İşletme Toplu İş Sözleşmesinin 52/d maddesi uyarınca % 6 oranında idareci primi alması gerektiği-
Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili- Kamu düzeni- İstinaf sebepleri-
Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında; istinaf sebebi olarak sadece zemin bedelinin yüksek belirlendiğine ilişkin itirazların ileri sürüldüğü, buna karşılık davacı idare vekili tarafından yapı bedeline yönelik herhangi bir itirazda bulunulmadığı anlaşıldığı- Davacı idare vekili ve davalılardan ... vekilinin istinaf itirazları reddedilmek suretiyle kamu düzenine ilişkin olan harç yönünden ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmak suretiyle yeniden karar verildiği, bu itibarla istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Haciz mahallinde evrak araştırmasının sınırları-
Haciz mahalline gelindiğinde söz konusu mahal açık olup borçlunun hazır olduğu, ayrıca 3. kişi şirket vekilinin de istihkak iddiasında bulunduğu, ancak adresin kapalı olması nedeniyle çilingir marifetiyle adrese girilerek haciz işlemi yapılması halinde veya haciz mahallinde adresin borçluya ait olup olmadığı hususunda beyan verebilecek kimsenin bulunmadığı durumlarda gelinen adresin ve haczi talep edilen malların borçluya ait olup olmadığının tespiti amacıyla icra memuru tarafından mahalde evrak araştırması yapılabileceği- İİK 80'de icra memuruna tanınan yetkinin borçlu ile istihkak iddia eden 3. şahıs arasındaki organik bağın ispatı ve 3. kişinin istihkak iddiasının reddine yönelik ispat için evrak araştırması yapılmasını kapsamadığı, bu nedenle evrak araştırması talebinin Adalet Bakanlığı'nın konuya ilişkin görüş bildirim yazısı da nazara alındığında usulsüz olduğu-
Konkordato projesinin tasdiki- Tasdik kararını istinaf hakkı-
Konkordato projesinin tasdiki istemli somut uyuşmazlıkta; İİK’nın 305/b maddesindeki tasdik şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle konkordato tasdik talebinin reddine karar veren mahkeme kararına itiraz edildiği- İİK’nın 308/a maddesinde kanun yoluna başvuru hakkı tanınan “itiraz eden alacaklı” deyiminden, “tasdik duruşmasından önce itirazlarını bildiren alacaklı” olduğunun kabul edilmesi gerektiği- Alacaklı ... yetkilisi tarafından İİK’nın 304/1 inci maddesi uyarınca itiraz sebeplerinin tasdik duruşmasından en az üç gün önce ve yazılı olarak bildirilmediği anlaşıldığı, Buna göre İİK’nın 308/a maddesi uyarınca mahkemece verilen tasdik kararını istinaf hakkı bulunmadığı-
Ticari işletmenin devri nedeniyle tasarrufun iptali- Terditli dava- Davaların tefriki-
Alacak ve tasarrufun iptali taleplerinin tefrik edilmesinin gerekip gerekmediğine ilişkin davada, üçüncü kişinin işletmeyi devraldığı iddiasıyla sorumluluğu ve İİK 280/III'üncü maddesi uyarınca ticari işletmenin devri nedeniyle vakıa olarak tasarrufun iptali birlikte ileri sürülmüş ise de davanın terditli dava olarak açıldığı, mahkemece yazılı yargılama usulü uygulandığı ve asıl talep olan alacak davası hakkında kabul kararı verildiği, esasen biri hakkında verilecek karar diğerini doğrudan ilgilendiren uyuşmazlıkta yer alan talepler arasında hukuki ve ekonomik anlamda bağlantı bulunduğu kuşkusuz olduğundan ve birden fazla asli talep bulunmadığından mahkemece tefrik kararı verilmesine yer olmadığı- Tasarrufun iptali davalarının basit yargılama usulüne tâbi olduğu ve asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu, davacının dava dilekçesinde TBK.’nin 202 olmadığı takdirde İİK.’nin 277 ve BK.’nin 19'uncu maddesinin uygulanmasını istediği, talepler arasında terdit oluşturulmasının yerinde olmadığı, davanın açıldığı tarih itibariyle tasarrufun iptali davalarında ticaret mahkemesinin görevli olmadığı, davanın ilk açıldığı tarih ve karar verildiği tarih arasında ticaret mahkemelerinde, TBK.’nin 202'nci maddesine dayalı yargılamasının değere bakılmaksızın yazılı yargılama usulünün uygulandığı, mahkemece de yazılı yargılama usulü uygulanmak suretiyle karar verildiğinden direnme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüşün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Temyiz kesinlik sınırının belirlenmesi-
İşyeri hekimliği ücret alacağına ilişkin davada temyiz incelemesine konu miktar direnme kararının verildiği tarih itibariyle kesinlik sınırının altında kaldığından, temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesinin gerektiği- "Kesinlik sınırı belirlenirken sadece direnme konusu uyuşmazlığa değil hükmedilen tüm alacakların toplam miktarına bakılması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Muris muvazaası- Ölünceye kadar bakma sözleşmesi-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin davada, murisin taşınmazını sadece bir görünüş yaratmak için değil de samimi olarak bakım temini için ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle devrettiği, diğer mirasçılarından mal kaçırma amacını taşımadığı, bakım borçlusu olan davalının da babasına bakarak karşı edimini ifa ettiği anlaşılmakta olup, gerçek bakım karşılığı yapılan sözleşmenin muris muvazaası nedeniyle geçersiz olduğundan söz edilemeyeceği- Karşı oy yazısında miras bırakanın vefatına kadar önemli sağlık problemi yaşamadığı, payını mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak oğlu davalıya temlik ettiği, murisin mal varlığının tamamına yakın bölümünün devredilmiş olduğu dikkate alındığında akitte bakım amacının değil mal kaçırma amacının üstün tutulduğu, murisin mal kaçırma iradesinin tespiti bakımından mutlaka mirasçıları ile arasında bir dargınlık bulunması gerekmediği gibi murisin daha çok sevdiği, korumak istediği mirasçısına kazandırma yapabileceği, mal kaçırma amacıyla temlik yapan muristen sağlığında bakım yapılmadığı yönünde dava açmasının beklenmeyeceği hususuna dikkat çekildiği-
Rekabet yasağı- Hizmet sözleşmesi- Cezai şart
Rekabet sözleşmesine aykırılık sebebiyle cezai şart talepli davada, hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olacağına dair TBK.’nin 420/1 maddesi hükmünün, taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesine uygulanma imkânının bulunmadığı- "Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesi, bünyesinde barındırdığı unsurlar itibariyle davacı ile davalı arasındaki hizmet/iş sözleşmesinin eki/devamı niteliğinde olduğundan, sözleşme metninin hizmet sözleşmesinden ayrı düzenlenmiş olmasının, anılan rekabet yasağı sözleşmesini hizmet sözleşmesinden bağımsız bir sözleşme niteliğinde olduğunu kabul için yeterli olmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca kabul edilmediği-
Menfi tespit davası- Davacının sahte imzayla çek tedavüle koymayı alışkanlık haline getirip getirmediği-
Davacı şirketin müşterek imzalardan birisi sahte olarak atılmış 7 adet çek bedelini imza itirazında bulunmaksızın ödemesinin davacının sahte imzayla çek tedavüle koymayı alışkanlık haline getirip bu durumu benimsendiği şeklinde yorumlanamayacağı- Söz konusu çeklerden her biri davacı şirket adına müstakil bir borç ikrarı niteliğinde olduğundan, davacı şirketin sahtecilik suretiyle düzenlenen davaya konu çek nedeniyle sorumlu addedilemeyeceği ve sahtecilik iddiasının herkese karşı ileri sürülebileceği gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Ödeme emrinin tebliğ edilmemesi- Savunma hakkının ihlali-
Taraflar arasındaki "itirazın kaldırılması ve tahliye” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, borçlunun tüm itirazlarını icra dosyasına sunduğu, itirazın kaldırılması talebinde de kendisine ödeme emri tebliğ edilmediğini, tebliğ edilseydi başka itirazlarını da ileri süreceğini savunmadığı, borçluya ödeme emri tebliğ edilmemesine rağmen kendiliğinden takip dosyasına borca itirazlarını bildirdiğinden itirazın kaldırılmasının istenebileceği gerekçesi ile direnme kararının uygun olduğu görüşünün doğru olmayacağı- Karşı oy yazısında borçlu kiracının, kendiliğinden ödeme emrine itiraz ettiğine ve dosyada da ödeme emri tebliğ edilmediğini, edilseydi başka itirazları da bulunduğunu savunmadığına göre, savunma hakkının ihlâl edildiği de söylenemeyeceğinden, borca itirazın kaldırılması ve tahliye talebinin değerlendirilebilmesi gerekeceği hususuna dikkat çekildiği-