İçerik Akışı

Geçici görevlendirme- Yüksek lisans- Mecburi hizmet yükümlülüğü- Yüklenme senedi

Geçici görevlendirme ve devamında yüksek lisans eğitimi için yurt dışında bulunan kişinin mecburi hizmet yükümlülüğünün tamamlanmadığı ve bu çerçevede idarenin yüklenme senedi çerçevesinde alacak iddiasında bulunulan olayda; davacının mecburi hizmetini tamamladığı ve herhangi bir borcunun kalmadığı, bu nedenle ortada yapılandırılması gereken bir borcun varlığından söz edilemeyeceği- 6552 sayılı Kanun’un Geçici 1 inci maddesi çerçevesinde yabancı devletlere gönderilen ve yurda dönüşlerinde yurt dışında kaldıkları süreyle ilgili borçlanması söz konusu olan kişilerin bu borçları ödeme şekli ve usulüne ilişkin borçlu lehine yeni koşullar öngören bir borç yapılandırma düzenlemesi olduğu-

Kooperatif- Tasfiye- Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı)

Tarımsal amaçlı kooperatifler yönünden ilgili Bakanlığın Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı) olduğu ve Bakanlığın kooperatifin feshi için dava açabileceği- Mahkemece Bakanlığın kooperatifin münfesih olduğunun tespiti ile bununla bağlantılı şekilde tasfiye heyeti atanmasına ilişkin talepte dava açma hak ve ödevi ile taraf sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararının isabetli olmadığı-

Ziynet eşyası- Fiili ayrılık- Mal rejimi- Tanık beyanı- Kanun yolu başvuru sınırı-

Kanun yolu başvuru sınırlarının kanun yoluna göre değil de kararı veren mahkemeye göre tespit edilmesi gerektiği görüşünün hukuki bir dayanağının bulunmadığı, yasa gereği sıçramalı temyiz kanun yolunda “istinafa başvuru sınırının kıyasen dikkate alınmasını haklı kılabilecek” açık veya yorum yoluyla ulaşılabilecek bir düzenlemenin de bulunmadığı görüşünün kurul çoğunluğunca benimsenmediği- Davalının evlilik birliği devam ederken satın almış olduğu arabanın nereden elde edilen parayla alındığı hakkında mahkemeye bilgi sunmadığı, davacının düğünde takılan ziynetlerin varlığını ve davalı tarafından alınarak bozdurulduğunu şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtladığı gözetilmeksizin davanın reddine karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği-

Yaşlılık aylığı- Sosyal güvenlik destek primi- Sigortalılık süresinin tespiti- Hukuki yarar-

Mülga 506 s. K. m. 63/(A) uyarınca, yaşlılık aylığı almakta iken çalışmaya başlayanların yaşlılık aylıklarının bu çalışma olgusuna dayalı ve onunla sınırlı olarak kesilmesi gerekmekle birlikte 63. maddesinin (B) bendi uyarınca, sigortalının talepte bulunması hâlinde, yaşlılık aylıklarının ödenmeye devam edileceği, ancak bunlardan sosyal güvenlik destek priminin kesileceği, sigortalı ister sosyal güvenlik destek primine tâbi, isterse tüm sigorta kollarına tâbi olarak çalışsın, bu çalışma kanunun öngördüğü belli bir sosyal güvenlik kuruluşu sigortalısı olması, kamu düzenine ilişkin, kişiye bağlı, vazgeçilmez ve kaçınılmaz hak ve yükümlülük doğuran bir hukuksal statü yarattığı, bu statüye kurumun prim tahakkuk ettirmesi, sigortalının iş kazası geçirmesi veya meslek hastalığına yakalanması hâlinde kendisi ya da hak sahiplerine gelir bağlanması gibi çeşitli sonuçların bağlandığı, bu sonuçlar ile birlikte işçilik alacakları haklarının doğması gibi hususlar da göz önüne alındığında sigortalının bildirim yapılmayan dönemlerdeki çalışmalarının tespitini istemekte hukuki yararının bulunduğu, aksi hâlde yaşlılık aylığı alan kişilerin sigortasız çalıştırılabileceği ve sosyal güvenlik hakkının zorunlu ve vazgeçilemez niteliğine aykırı bir sonuç çıkacağı-

Kadastro tespitine itiraz- Ekonomik amaca uygun zilyetlik-

Kadastro tespitine itiraz istemli eldeki davada, davacının dayandığı 1943 tarihli, cilt no 30, sayfa 89, sıra 1'de kayıtlı tapu kaydının gayri sabit sınırlı olması nedeniyle kapsamının miktarı ile geçerli olacağı dikkate alınarak uygulanıp kapsamının belirlenmesi gerektiği, uygulanan tapu kaydının 1.000 dönüm olduğu, ... yolundan itibaren taşınmazın bulunduğu yere ulaşma imkânının olmadığı, bu nedenle taşınmazın bu tapu kaydı kapsamında kaldığının kabulüne imkân bulunmadığı- Davacının dava dilekçesinde dava konusu taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin eklemeli olarak 100 yıla yakın olduğunu ileri sürerek adına tesciline karar verilmesini talep etmiş ise de yapılan keşifte kardeşleri ile yaptığı taksim sonucu dava konusu taşınmazın kendisine düştüğü, bu yerin babası tarafından kendisine bağışlandığını beyan ettiği, kadastro tutanağına göre taşınmazın miktar fazlası olarak davalı adına tespit edilmiş olduğu, mera parseli ile arada ayırıcı bir unsur olmadığı gibi taşınmazın konumu ve eylemli durumu itibarıyla ve dosyaya ekli fotoğraflara göre üzerinde ekonomik amaca uygun zilyetliğin de bulunmadığı- Davacının dayandığı tapu kaydının dava konusu yeri de içine alacak şekilde geniş bir alanı kapsadığı, mera parseli ile dava konusu yer arasında bulunan kuru derenin ayırıcı unsur olduğu ve davacının ekonomik amaca uygun zilyetliğinin de bulunduğu görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-

Vekalet görevinin kötüye kullanılması- Miras payının devri-

Davacıların murisi tarafından vekil kılınanın, dava konusu taşınmazlarda davacılara ait payları eşi olan diğer davalıya satış yoluyla temlik ettiği somut olayda; davacı tarafça vekâletnamelerin hile ile alındığı ve vekâlet görevinin kötüye kullanıldığının ispat edilemediği- Vekâletnamelerin farklı amaç ve söylemlerle alınarak kötüye kullanıldığının davacılar tarafından ispat edilmesi gerektiği- Devrin kardeşler arasında yapıldığı ve mahkemece tespit edilen bedel gözetildiğinde, vekâlet görevinin kötüye kullanıldığını gösterecek bir farkın da bulunmadığı- Tanık beyanlarının vekâlet görevinin kötüye kullanıldığı olgusunun kabulü için yeterli olmadığı-

Limited şirkette haklı sebeple ortaklıktan çıkarma- Genel kurul kararının geçerliliği- Limited şirketlerde ortak sayısı- Usulden ret-

Davacının davalı-karşı davacı şirketin kuruluşundan itibaren diğer ortakla birlikte müdür olacağı inancıyla şirketin kurucu ortağı olduğu, buna karşın davacı-karşı davalının rızası dışında, müdürlüğüne dayanak ana sözleşme düzenlemesinin değiştirilmesi ile davacı-karşı davalının kurucu ortak olma yönündeki iradesinin temel gerekçesinin ortadan kalktığı, şirketin her iki ortağının da geçinemediği, davalı-karşı davacı şirketin kuruluşundan itibaren ortaklar arasında çekişme olduğu, dava dışı diğer ortak tarafından davacı-karşı davalıya hakaret edildiği, bu anlamda davacı-karşı davalı yönünden davalı-karşı davacı şirketteki ortaklık ilişkisinin çekilmez hâle geldiği belirlendiğinden, davacının asıl davada ileri sürdüğü çıkma talebinin haklı nedenlere dayandığının belirlenmesi ve bu haklı nedenlerin ispat edilmiş olması karşısında davacı-karşı davalının şirket ortaklığından haklı sebeple çıkma koşullarının gerçekleştiğinden çıkma talebinin kabulü ile çıkma payı bakımından yapılacak değerlendirme neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- TTK. m. 621'de önemli kararların alınması sırasında "temsil edilen" ibaresi kullanılmış olup 620'den farklı olarak "toplantıda temsil edilen" ibaresinin bilinçli olarak kullanılmadığı- Limited şirketi, ortak sayısının 20'den az olduğu durumda şahıs şirketi özelliklerine yaklaşacak olması nazara alındığında iki ortaklı limited şirkette her iki ortağın da aynı yönde oy kullanmaması durumunda önemli kararlardan sayılan ortağın haklı sebeple ortaklıktan çıkarılması için genel kurul kararı bakımından öngörülen ağırlaştırılmış nisabın oluşmasının mümkün olmadığı, tek ortak ile diğer ortak aleyhine alınan bu nitelikteki bir kararın yok hükmünde olacağı- Şirket ortağının şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulması konusundaki genel kurul kararlarının temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması hâlinde alınabileceği (TTK. m. 621)- İki ortaklı davalı-karşı davacı şirket ortaklardan sadece birinin iştiraki ile toplanan genel kurulda kanunda aranan nitelikte çoğunluğun sağlanamayacak olması karşısında, genel kurul kararı yok hükmünde olduğundan, davada eksik olan özel dava şartının ikmal edildiğinin söylenemeyeceği ve karşı davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiği (HMK. m. 115/2)-

Tasarrufun iptali davası- Tapu iptal ve tescil davası- Taşınmazın üçüncü kişinin mülkiyetinden Kanun gereği çıkması-Bedele dönüşme- İnfaz kabiliyeti-

Tasarruf konusu olan taşınmaza ilişkin pay, (dava dışı kişi tarafından açılan tapu iptal ve tescil davasının kesinleşmesiyle), üçüncü kişinin mülkiyetinden Kanun gereği çıktığından, tasarrufun iptali davasının İİK 283/2. uyarınca otomatik olarak bedele dönüşeceği, bu düşünülmeden, infaz kabiliyeti olmayacak şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- "Dava konusu taşınmazın ihtiyati hacizle yükümlü olarak devredildiği, taşınmazın tapuda hâlen hakkındaki iptal koşullarının oluştuğu hususu kesinleşen davalı üçüncü kişi adına kayıtlı olduğu, hakkındaki dava taraf sıfatı yokluğu yönünden reddedilen ve bu yönde verilen karar kesinleşen kimsenin malik olduğu taşınmaz üzerindeki ihtiyati haczin davalı hakkındaki davanın kabulü ile kesin hacze dönüştüğü, davacı alacaklının alacağını, tasarrufun iptali kararıyla ihtiyati haczin kesin hacze dönüşmesi üzerine taşınmazın cebri icra yoluyla satışı ile tahsil edebileceği" şeklindeki görüşün ise HGK çoğunluğunca benimsenmediği-

Kurum işleminin iptali- Meslek hastalığı- İlaç temini- İş kazası-

Duchenne musküler distrofi (DMD/kas erimesi) teşhisi sebebiyle tedavi gören davacının yaşayabilmesi için translarna isimli ilacın kullanımının için gerekli olduğu, söz konusu ilacın kullanılmasının hayati önem arz etmesi sebebiyle Sosyal Güvenlik Kurumunun ilaç bedelinin ödenmesinin uygun olmadığına ilişkin işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği-

Kusur tespiti- Evlilik birliğinin temelden sarsılması- Maddi tazminat- Manevi tazminat- Taraf ehliyeti-

Davacı sağ kalan eş tarafından açılan boşanma davasının, davalının ölümü ile konusuz kaldığı, eşlerin evlilik birliği ölümle sona erdiği ve ortada davacı tarafından sürüdürebilir nitelikte bir boşanma davasının kalmadığı, dolayısıyla davacının; talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak ifade edilen feragat dilekçesinin hüküm ve sonuç doğurmayacağı- Birliğin ölümle sona erdiği eldeki boşanma davasının, ölen eşin mirasçılarının 4721 sayılı Kanun'un 181/2 nci maddesi uyarınca davaya devam etmeleri neticesinde kusur tespiti davasına dönüştüğü, taraf ehliyetinin, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisinin aksine, taraf sıfatının dava konusu subjektif hakka ilişkin olduğu, davalının ölümü ile elde kalan kusur tespiti davasındaki dava konusu subjektif hakkın ölen eşin mirasçılarına geçtiği, mirasçıların, devam edilen bu davada artık sadece sağ kalan eşin kusurlu davranışlarını ispatlamaya çalışacaklarına göre, davacının kusur tespiti olarak devam edilen eldeki davada artık feragat edebileceği subjektif bir hakkının da bulunmadığı, öyle ise Bölge Adliye Mahkemesince yapılması gereken işin sağ kalan eşin yetkisizlik kararına yönelik istinaf talebi hakkında bir karar verilmesi iken, eşlerden birinin ölümü neticesinde konusuz kalan boşanma davası hakkında feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığı-