Uygulamada çıkış kodunun gerçeğe aykırı olarak SGK'ya bildirildiği iddiasıyla işveren aleyhine açılan davalar, "çıkış kodunun düzeltilmesi davası" olarak adlandırılmakta ise de davanın SGK’ya yöneltilemediği de dikkate alındığında "tespit davası" niteliğinde olduğu- Davacı tarafından işe iade, bir kısım işçilik alacaklarının tahsili ve işten çıkış kodunun düzeltilmesi talepli açılan davada, mahkemece işten çıkış kodunun düzeltilmesi talebi yönünden tefrik kararı verildiği, temyiz incelemesine konu çıkış kodunun düzeltilmesi talepli davada yapılan yargılamada, bu tespit davasının açılmasında davacının hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verildiği, davacının işten çıkış kodunun düzeltilmesi gerektiğinin tespitine ilişkin davayı açmakta güncel hukuki yararı bulunduğu, mahkemece işin esasına girilerek dosya kapsamına ve yer alan delillere göre bir karar verilmesi gerekirken hukuki yarar yokluğu gerekçesiyle davanın usulden reddi hatalı olup bozmayı gerektirdiği-
İnançlı işleme dayalı iddianın yazılı delille kanıtlanması gerekeceği, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi olmaması durumunda ise delil başlangıcı niteliğinde belgeler var ise iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği, davacı tarafça yazılı inanç sözleşmesi yahut delil başlangıcı nitelinde bir belge sunulmadığı, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle birleştirilen davanın da reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı şirketin sözleşme ilişkisi içerisinde bulunduğu dava dışı şirketten talepte bulunabileceği-
Davacı, olağanüstü hâl kapsamında kapatılan dava dışı şirketten olan alacağı yönünden bir hak iddiasında bulunmadan, kiracısı olan şirketin kapatılıp kiralananın mühürlenerek kullanımının kısıtlanmasından sonraki döneme ilişkin olarak taşınmazın kendisine teslim edildiği tarihe kadar geçen süre için kira alacağı ve tazminat istemiş olduğundan, dava konusu iddia yönünden 670 s. KHK'nın 5. maddesi çerçevesinde başvuru prosedürünün işlerlik kazanmasının mümkün olmadığı ve somut olayda uygulanma yeri olmayan 675 sayılı KHK'nın 16/3. maddesi çerçevesinde dava şartı yokluğundan davanın reddedilmesinin hukuka aykırı olduğu-
İlk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemeleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı bulunması ve bu kapsamda yargı yerinin belirlenmesinin HMK'da düzenlenmediği (yasa koyucunun ilk derece mahkemesi ile bölge adliye mahkemeleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığının çıkmasının mümkün görmediği)- Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar ile, HMK m. 353/(1)-a.4 uyarınca İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine kesin olarak karar verilmesinden sonra İlk Derece Mahkemesince yargılamaya kaldığı yerden devam edilerek karar verilmesi gerekirken görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı- Bu durumda, "İlk Derece Mahkemesinin görevsizlik kararının, Bölge Adliye Mahkemesinin görevsizlik kararının, Özel Dairenin bozma kararının ve Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararının kaldırılmasına", "dosyanın incelenmek üzere İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi" gerektiği-
Takip talebinde yabancı para alacağının harca esas değer olarak TL karşılığı gösterilmesinin takip talebinde bulunması gerekli zorunlu bir unsur olduğu, kamu düzeni ile ilgili bu hususun takibin her safhasında re'sen göz önünde tutulması gerektiği- İtirazın iptali davasının görülebilmesi için geçerli bir takibin varlığı şart olduğundan, takip talebinde yabancı para alacağının TL karşılığının gösterilmediği bir durumda usulüne uygun açılmış geçerli bir takip olmadığından, itirazın iptali davasının da usulden reddine karar verilmesi gerektiği- (Bölge Adliye Mahkemesi Kararları Arasındaki Uyuşmazlığın Giderilmesi İstemi)-
Asıl olan malın gerçek değerinden ihale edilmesi olup malın muhammen değerin üzerinde satılmış olması her zaman zarar unsurunun oluşmayacağı ve malın gerçek değerini bulduğu anlamında yorumlanamayacağı- Covid 19 salgını sonrası taşınır ve taşınmaz değerlerinde büyük artışlar olduğundan, şikâyetçi borçlunun ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunduğu- "Borçlunun kıymet takdirine itiraz etmediği ve kıymet takdir tarihinden makul bir süre olan dokuz ay sonra taşınmazın muhammen bedelin üstünde ihale edildiği gözetildiğinde, borçlunun hukuki menfaatinin bulunmadığı, borçlunun olağanüstü koşullar nedeniyle yeniden kıymet takdiri yapılmasını talep etme hakkı varken bu hakkını kullanmayarak ihalenin feshini istemesinin açıkça hakkın kötüye kullanımı olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Şikayete konu haciz sırasında üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunan şirket çalışanının üçüncü kişi şirketin ortağı ya da temsil yetkilisi olmadığı, yani, üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunmaya yetkili olmadığı- Üçüncü kişi tarafından hacizden itibaren yedi günlük süre içerisinde yapılmış bir istihkak iddiası da bulunmadığından, alacaklının İİK’nın 97-99. maddesinin uygulanmasına ilişkin şikayet isteminde bulunmasında hukuki yararı bulunmadığı, şikayetin usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece şikayetçiye Harçlar Kanunu'nun 30. maddesine uygun şekilde "...Davacı/şikayetçiye ihale bedeli üzerinden (11.460.000,00 TL) hesaplanan 97.854,07 TL 1/2 peşin nispi harcı yatırması için gelecek celseye kadar kesin süre verilmesine, aksi taktirde dosyanın işlemden kaldırılacağının ihtarına (ihtar edildi)" şeklinde oluşturulacak ara kararı ile süre verilmesi ve akabinde Harçlar Kanunu'nun 30. maddesindeki düzenlemeye uygun olarak karar verilmesi gerekirken nispi harç yatırılmamasını HMK'nın 114. maddesinde düzenlenen dava şartı olarak niteleyerek sonuca gidilmesi ve hususun Bölge Adliye Mahkemesince de benimsenmesi hatalı olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ile İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerektiği, mahkemece yapılacak işin, öncelikle şikayete konu taşınmaz ve bu taşınmazın toplam ihale bedeli belirlenerek bu bedel üzerinden hesaplanacak olan nispi peşin harcı tamamlaması için Harçlar Kanunu'nun 30. maddesi uyarınca işlem yapmak ve harç yatırılırsa akabinde teminatı yatırtıp, sonuca gitmek olduğu-
İİK’nın 97-99. maddelerinin uygulanmasına ilişkin şikayet (asıl dava) ile İİK. m. 99'a dayalı istihkak iddiasının reddi talebine ilişkin (birleşen dava)- Davanın adi ortaklık adına ortaklar tarafından açıldığı dikkate alınarak HMK m. 115/2. fıkrası gereğince işlem yapılarak ortakların usulüne uygun düzenlenmiş vekâletnamesinin sunulması için kesin süre verilmesi, bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilirse işin esasının incelenmesi, noksanlık giderilmezse davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği-