Davalının yazdığı köşe yazılarında kullandığı ifadelerde davacının isminin ve sıfatının belirtilmediği, makul okuyucu çoğunluğunun davalının köşe yazılarındaki sözlerinin muhatabının davacı olduğunu ve yazılarda davacının kastedildiğini anlayamayacağı görüldüğü yani "matufiyet" unsurunın gerçekleşmediği anlaşıldığından, davanın reddi gerektiği-
Manevi tazminat istemine ilişkin; olayın gelişim şekli ve davalının velayet konusundaki boşanma protokolüne uymama şeklinde gerçekleşen eylemi ile ilgili yasa maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, açıklanan yönler gözetilerek manevi tazminat isteminin tümden kabulü gerektiği-
Davacı avukatı, davalının şikayet etmediği, dava dışı kiracının şikayet ettiği, asıl davanın davalısının ceza yargılamasında tanık olarak dinlendiği, Adalet Bakanlığı tarafından davacı avukatın yargılanması için soruşturma izni verildiği anlaşıldığından, davacı hakkında şikayetçi olunmasında az da olsa bir takım emareler mevcut olup şikayetin olağan kuşku üzerine somut emarelere dayandırılarak yapıldığı ve hak arama özgürlüğü kapsamında kaldığı-
Davaya konu olan olayda; olayın oluş şekli, olay tarihi, yaralanmanın niteliği, ceza yargılamasındaki mahkumiyet hükmü ve hükümdeki ceza uygulamaları dikkate alındığında davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının az olduğu-
Davaya konu yayının güncel olduğu, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, davacının kişilik haklarına saldırının gerçekleşmediğinin anlaşıldığı-
Kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınan eşya hakkında hırsızlık suçundan doğan zarar, davacıların iç huzurunu bozacak nitelikte bir olgu olmadığı, manevi tazminatın koşullarını düzenleyen TBK mad. 58'e göre davalının haksız eylemi kişinin sosyal, fiziki ve kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemeyeceği-
Davaya konu edilen yayının yer aldığı gazetenin künyesi bölümünde, yayın sahibi, sorumlu yazı işleri müdürünün kim olduğu açık ve net olarak belirlenebilir nitelikte olduğundan, mahkemece "yayın sahibi" yerine "sorumlu yazı işleri müdürünün" davalı olarak gösterilmesinin makul bir yanılgıya dayandığı gerekçesiyle HMK. mad. 124 uyarınca iradi taraf değişikliğine ilişkin talebin kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu- Dava konusu haberin güncel ve görünür gerçekliğe uygun olduğu, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, edinilen bilgilerin gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekecek nitelikte verilen başlık ile aktarıldığı anlaşıldığından, demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte, basın özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlamanın gerekli olmadığı ve davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığının kabulü ile manevi tazminata ilişkin istemin tümden reddine karar verilmesi gerektiği-
Manevi tazminata hükmederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alınacağından, olay tarihi, olayın oluş şeklide dikkate alındığında davacı lehine hükmedilen manevi tazminat tutarı az olduğu-
Davaya konu yayında kullanılan ifadeler; tarafların konumu, yayın tarihi dikkate alındığında hükmedilen manevi tazminat miktarının az olduğu-
Kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/08/2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda, 670 s. OHAL Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında KHK'nin 5'inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle ret kararı verileceği-