Davalarda vakıaları anlatmak taraflara, tarafların dayandığı vakıaların hukuki tasnifinin mahkemeye ait bir görev olduğu- Açılmış olan davanın davacı tarafından İİK’nun 97. maddesine göre açılmış istihkak davası olduğunu, davacının davanın adını istirdat olarak belirlemesi davanın istihkak davası olduğu gerçeğini değiştirmeyeceği-
Mahkemece; malen kaydı bulunan senedin, nakden düzenlendiğini savunan davalı tarafın senedin ihdas nedenini talil ettiği ve böylece ispat külfetinin davalıya geçtiği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuşsa da somut olayda çift taraflı talil söz konusu olup, çift taraflı talilde ispat külfeti yer değiştirmeyeceğinden davacı ispat yükü altında olup senede karşı ileri sürdüğü iddiayı yazılı delille ispat etmesi gerektiği iddiasını isbat edemeyen davacının teklif ettiği yeminin davalı tarafından eda ettiği hususu da gözetilmeden davanın reddi gerekeceği-
Mahkeme kararıyla inşaat sözleşmesinin feshine hükmedildiği, çek tarihi ve sözleşme tarihlerinin aynı olduğu, sözleşmenin feshi nedeniyle yapılan ödemelerin iadesinin gerekeceği, ödeme hesabına yapılmış olsa dahi çek lehtarı olmaması nedeniyle davacıya borçlu sıfatı yüklenemediği gerekçesiyle, davacı yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Acentalık sözleşmesinden kaynaklanan borcun bir kısmına ilişkin borçlu olunmadığının tespiti istemi-
Davacının, dava dışı şirkette çalışırken, davaya konu senedi bu şirkete teminat senedi olarak verdiği, davacının dava dışı şirkete karşı açtığı işçi alacağına ilişkin davayı kazandığı, bu davadan borçlu olan dava dışı şirketin davaya konu senedi tır araçlarının pazarlanması konusunda bir ticari ilişkisi bulunan davalıya verdiği, takibe konu senetteki tutar ile davacının işverenden kazandığı işçilik alacağı tutarının birbirine yakın olduğu, dava dışı şirketin, davalı aracılığı ile senedi takibe koyarak dava konusu takibi başlattığı gerekçesiyle kabulüne karar verilen davada; bir kambiyo senedi olan bononun, keşideci tarafından bazı unsurlarının eksik olarak düzenlenmesi ve bu eksikliklerin bonoyu elinde bulunduran kişi tarafından doldurulmasının, TTK'nun 778/2-f maddesi ve TTK'nun 680. maddesi gereğince mümkün olup; davacının keşideci olarak imzalayıp verdiği bononun, sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasını kanuni delillerle ispatlamak zorunda olduğu-
İcra takip dosyasından sonra menfi tespit davası açılmış, davalı hakkında Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2015/... E., 2015/... K. Sayılı dosyasında davaya konu senet nedeniyle davalı hakkında nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından ayrı ayrı mahkumiyet kararı verilmiş, böylece sahtecilik iddiasının soyut bir iddia olmadığı, bu durumda mahkemenin 6100 sayılı HMK'nın 209/1. maddesi ile HMK 389 vd. maddeleri nazara alarak takibin tedbiren durdurulmasına karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 79. maddesi uyarınca açılan menfi tespit istemi-
Kambiyo hukuku ilkeleri ve hayatın olağan akışı kavramı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davaya konu kambiyo senedinin alacaklı ve borçlu dışında bir şahıs tarafından düzenlendiği, senedin rakam ve yazı ile yazılan bedelleri ile alacaklı ve borçlu isimlerinin tek bir seferde bu şahıs tarafından yazıldığı, senette herhangi bir tahrifat bulunmadığı, davalının, bankadan kredi çekmek suretiyle kendisinden toplam 67.000,00TL bedel ile daire satın alan davacıya 900.000,00TL gibi davacının mali durumu ile izah edilemeyecek yüksek meblağı herhangi bir teminat olmaksızın elden verdiği iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, hayatın olağan akışına dayanan kişinin, artık iddiasını ispatla yükümlü olmadığı, senedin tanzim edildiği 2009 tarihi itibariyle 900.000,00TL miktarında bir paranın genellikle banka aracılığıyla el değiştirdiği, 5083 s. Kanun uyarınca 01.01.2009 tarihinden itibaren YTL kullanımından vazgeçilerek yeniden TL ibaresine geçildiği, bu nedenle senetteki bedelin tanzimi sırasında kavram karışıklığı nedeniyle senetteki yazı ile gösterilen bedelin, rakamla gösterilen bedelden bin kat fazla olduğu dikkate alındığında mahkemece menfi tespit davasının kabulüne yönelik kararda direnilmesinin yerinde olduğu-
Davacılardan bir kısmı tarafından iş mahkemesine dava açılmış ise de, Kurum'un davacıya gönderilen ödeme emrinde itiraz yolu olarak 7 gün içerisinde iş mahkemelerine dava açılabileceği ihtarında bulunulmadığı, Kurum'un kanun yollarını açıkça gösterici işlem tesis etmeyip, bir anlamda davacıyı yanıltması karşısında, davacının hak arama özgürlüğünü zedelediğinin, mahkemeye erişim hakkını engellediğinin ve bu doğrultuda 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesinde belirtilen (7) günlük hak düşürücü sürenin geçmediğinin kabulünün zorunlu olduğu-