İlamın hüküm fıkraları bir bütün olup aynı ilamda istirdat yanında menfi tespite de hükmedildiği ve ilam vekalet ücreti, yargılama giderine de tümü üzerinden hükmedilmiş olduğu da görülmekle istirdata ilişkin bölüm ile fer'ilerin, ilam kesinleşmeden takibe konu edilemeyeceği-
İİK'nın 72. maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davasında verilen ihtiyati tedbir talebinin reddi kararının kaldırılması talebi-
Dava konusu çekin istirdatı talebine ilişkin davada, davalı bankanın çeki kötüniyetli veya ağır kusurla iktisap ettiğine ilişkin herhangi bir delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararın onandığı- Karar düzeltme isteminin de HUMK'un 440. maddesindeki hallerden biri oluşmadığından reddedilmesi gerektiği-
Değişen delil durumuna göre yargılamanın her aşamasında tedbir kararı verilmesi, tedbirin kaldırılması veya değiştirilmesi mümkün olduğundan, delil durumuna göre tedbirle ilgili yeniden karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, ilk Derece Mahkemesinin davacının sahtecilikle ilgili iddialarının açılan ceza davalarıyla somut hale geldiğini değerlendirmeden davacının HMK 209. maddesi uyarınca icra takibinin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermesinin yerinde görülmediği-
Bonolardaki geçersizlik iddiasının imza inkarı dışında bir nedene dayanması durumunda İİK'da özel bir düzenleme bulunmadığından HMK'nun 209/1. maddesi ile HMK'nun 389 vd. maddeleri nazara alarak takibin tedbiren durdurulmasına karar verilmesinin mümkün olduğu- Eldeki davada, HMK'nun 209. maddesinin uygulanması için iddianın somutlaşmadığı gerekçesiyle istinaf isteminin reddine karar verilmiş ise de, değişen delil durumuna göre yargılamanın her aşamasında tedbir kararı verilmesi, tedbirin kaldırılması veya değiştirilmesi mümkün olduğundan, delil durumuna göre tedbirle ilgili yeniden karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı- İlk Derece Mahkemesinin davacının sahtecilikle ilgili iddialarının açılan ceza davalarıyla somut hale geldiğini değerlendirmeden davacının HMK'nun 209. maddesi uyarınca icra takibinin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir talebinin reddine karar vermesinin yerinde görülmediği-
Dava; menfi tespit, istirdat, tapu iptal ve tescil davası olup, her ne kadar mahkemece, davacı ile aynı durumda bulunan ortaklara tapularının devredilmediği ve davacının da kooperatife olan edimlerini tam olarak yerine getirmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, karar tarihinden önce davacı tarafın kooperatife olan borçlarını ifa ettiğinden menfi tespit ve istirdat taleplerinin reddine, tapu iptal ve tescil talebinin kabulüne, ancak davanın açılmasına davacı kendisi sebebiyet verdiğinden yargılama masraflarının davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerektiği-
Menfi tespit davasından dönüşen istirdata ilişkin ilam ile; borçlunun bir ilamlı takip yapmasına olanak ve gerek olmadığı, borçlunun ilamı icra dosyasına ibraz ederek İİK. mad. 72/5, c: 2 uyarınca, icranın eski hâle getirilmesini istemesi gerektiği, fakat icranın eski hâle getirilebilmesi için istirdat davasının kabulü kararının kesinleşmesi gerektiği-
Poliçenin davalı bankaya alacağın temliki yoluyla devredildiğinden bedelsizlik definin alacaklıya karşı ileri sürülebileceği, davanın dayanağı olan .......... tarihli temlik sözleşmesinin mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 162 vd. maddelerinde yer alan alacağın temliki hükümlerine göre düzenlendiği, aynı Kanunun 125. maddesi uyarınca kanunda başka surette hüküm mevcut olmadığı takdirde her davanın 10 senelik zaman aşımına tabi olduğu, temlik tarihi olan 2008 yılından davanın açıldığı tarihe kadar 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmediği-
Davacının gerçek bir alacağı yoksa tasarrufun iptal davasının dinlenemeyeceği- Menfi tespit davasında "tefecilik suçundan cezalandırılmasına karar verilen alacaklı hakkında verilen 'hükmün açıklanmasının geriye bırakılması' kararı hukuk mahkemesini bağlamayacağından ve davacı-borçlunun dava konusu senet bakımından borçlu olmadığını ispat edemediği" gerekçesiyle davanın reddine kesin olarak karar verildiği anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasında davacı konumunda olan alacaklının alacağının kesinleşmiş olduğu ve bu durumda mahkemece, davacının alacağının gerçek olduğunun kabulü ile tasarrufun iptali davasının esasına girilmesi gerektiği-
Önleyici tedbir niteliğinde olan ödeme yasağı kararı, iptal davasının ilk aşamasını teşkil ettiği, ancak iptal davası ve ödemeden men kararı verilmesinin kıymetli evrak niteliğindeki çekler için mümkün olduğu- TTK m. 818/1-s atfı ile TTK m. 757-763 ile 764/1 gereğince ve TTK m. 661 vd. uyarınca; bir çekin iptalini çek üzerindeki hak sahibi lehtar veya senedin devri halinde yetkili hamilinin isteyebileceği- Keşidecisinin çek iptal davası açmaya hakkının olmadığı- Keşideci duruma göre menfi tespit davası veya senedin iadesi (istirdat) davası açabileceği- TTK m. 651/2 uyarınca, davacının imza inkarı ile keşideci sıfatıyla dava açtığı anlaşılmakla; işbu durumun yasaya uygun olmadığı, saptanan hukuksal durum karşısında davacının davasının aktif husumet yokluğu nedeniyle "sıfat" yokluğundan reddine karar vermek gerektiği-