Ticaret şirketlerinde ortaklıktan çıkmaya ilişkin ilamların kesinleşmesinin sadece Kooperatifler Kanunu mad. 16/son gereği arandığı, bunun dışında ortaklıktan çıkma, pay bedelinin ödenmesi ve pay mülkiyet değişikliği sonucu doğuran ilamların kesinleşmeden takibe konulabileceği-
İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında mahkemece özel hüküm olması nedeniyle İİK’nun m.72/3 hükmü gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, HMK’nun 389’uncu maddesine dayalı olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davaya konu faturanın iptal edilip edilmediği hususunun araştırılması ve bu fatura yönünden sonucuna göre karar verilmesi, iptal edilmemiş olması halinde davacının menfi tespit talebinin iki adet faturaya ilişkin olduğu nazara alınarak, davacının eyleminin yönetmelik hükümleri kapsamında kaçak elektrik kullanımı olarak değerlendirilmesi, tutanak tarihinde yürürlükte bulunan Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği ve atıf yapılan kurul kararı kapsamında denetime elverişli, ayrıntılı hesaplama yapılarak kaçak elektrik tutarının tespiti konusunda aralarında elektrik mühendisi bilirkişilerin de bulunduğu üç kişilik yeni bir uzman bilirkişi kurulundan rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Takibe konu kira tutarının ispatının kiraya verene ait olacağı, davalının tek yanlı kira oranı ve kira bedeli belirlemesine itibar edilemeyeceği, davalı kiraya veren kira miktarını ispat edemediğine göre, sözleşmelerde kararlaştırılan kira bedelleri ve yine sözleşmede kira bedellerinin aydan aya peşin olarak ödeneceği de dikkate alınarak mahkemece, talep edilen kira bedeli ve icra takip tarihine kadar işleyen faiz toplamı üzerinden inceleme yapılarak kira borcunun belirlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Davacının ........... TL borçlu olmadığı yönündeki talebi karşısında mahkemece faturadan kaynaklı bakiye borcun ............ TL olarak tespiti ile takibin asıl alacak olarak bu miktar üzerinden devamına şeklinde olumlu tespit hükmü kurularak karar verilmesinin HMK'nın 297/2. maddesi hükmüne aykırı olduğu, o halde, mahkemece, davacıların talebi üzerinde durularak, borçlu olmadıkları miktar yönünden menfi tespit hükmü kurulması gerekeceği- Menfi tespit davasında borçlu olunmayan kısım üzerinden hüküm kurulması gerektiğinden yargılama giderinin de bu miktar üzerinden “davanın kabul ve ret oranı dikkate alınarak” bir başka deyişle tarafların haklılık durumuna göre paylaştırılmasına karar verilmesi gerekeceği- Hüküm sonucu oluşturulabilmesi için davanın kısmen kabulü halinde harcın yargılama giderlerine dahil edilerek haklılık oranında paylaştırma yapılmasının mümkün olmadığı, bu durumda mahkemece davacı iş sahibince yatırılan peşin harcın tamamının aleyhine hüküm kurulan davalıdan tahsiline karar verilmesi yerine haklılık oranında paylaştırılarak peşin harcın bir kısmının davacı üzerinde bırakılmasının doğru olmadığı-
Davacının bononun tehdit ve psikolojik baskısı ile düzenletildiği iddiasında bulunulduğu, davacı tarafın dava dilekçesinde belirttiği vakıalarla bağlı olduğu, TBK'nın 39. maddesi gereğince korkutma sonucunda sözleşme yapan tarafın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde sözleşme ile bağlı olmadığı, davalı tarafa usulüne uygun olarak bildirmediğinden ve bu süre de geçmiş olduğu anlaşıldığından davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesinin gerektiği- Davacının, dava konusu bononun dava dışı şirkete verdiği zarar sebebiyle tehdit altında alındığını ve söz konusu zarardan işe iade davası sonucunda davacının sorumlu olmadığının ortaya çıktığı böylece bononun bedelsiz kaldığını iddia ettiği, bu durumda davacının bedelsizlik iddiası yönünden araştırma ve inceleme yapılarak toplanan tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiği-
6100 sayılı HMK’nda belirtilen usul kuralları uygulanmak suretiyle imza örnekleri alınması için ilgili şahsın bulunduğu mahal mahkemesine yeniden talimat yazılması, ıslak imza örnekleri alınarak söz konusu belgedeki imzanın davalının eski avukatına ait olup olmadığı ve belge üzerindeki tarihte sonradan düzeltme yapılıp yapılmadığına dair bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından tebligatın yapıldığı adresin otel olması nedeniyle 1. ve 2. haciz ihbarnamelerinin Tebligat Kanunu’nun 18. maddesine aykırı olduğu bu nedenle 3. haciz ihbarnamesi gönderilme şartları oluşmadığından davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesi ile davanın esası incelenmeksizin reddine karar verilmişse de; Tebligat Kanunu'nun 18. maddesinin otelde geçici konaklayanlar yönünden uygulanabileceği, davacının otelde ortak olduğu, konaklayan olmadığı, haciz ihbarnamelerinin usulüne uygun şekilde muhatabın bilinen en son adresinde tebliğ edildiği ve davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunduğu kabul edilerek işin esasının incelenmesi gerekeceği-
Davaya konu asıl alacak üzerinden başlatılan icra takibinde,, davacıların sorumlu oldukları borç miktarı daha az olarak tespit edildiğine göre, tespit edilen miktar kadar davacıların davalarında haklı çıktığı anlaşıldığından, asıl ve birleşen davada davayı vekil ile takip eden davacılar lehine haklı olunan miktar üzerinden ayrı ayrı nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin isabetli olmadığı-
Mahkemece, sözleşmenin dava dışı şirket ile yapıldığı, şirketin tek temsile yetkili kişisi davacının şahsi sorumluluğu olmadığı değerlendirilerek davanın tümden kabulü gerekeceği-