Kira alacağından dolayı yapılan takiplere ilişkin davacı borçlunun menfi tespit istemine ilişkin davada, aylık kira bedelinin ne kadar olduğunu ispat külfetinin davalı kiraya veren ait olduğu, yıllık kira miktarına göre tanıkla kanıtlanmasının mümkün olmadığı, buna göre kiraların bankaya ilk yatırıldığı tarihten itibaren ilgili bankalardan hesap dökümünün istenmesi, banka kayıtlarında kira bedelinin ispatının mümkün olmaması durumunda mahkemece davalı alacaklının delil listesinde her türlü yasal delil ibaresinin bulunmasına, bunun yemin delilini de kapsadığına göre davalı alacaklıya yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, davada talep konusu edilen miktarda borcun ödendiği davacı tarafça kanıtlanamadığından davanın reddi gerekeceği-
Kira sözleşmelerinde sözleşmeye el yazısı ile eklenen ibarelerin kiracı tarafından paraf edilmediği zaman itibar edilemeyeceği, kira sözleşmeleri kiracı tarafından haksız şekilde feshedildiğinde kiracının, kira dönemi sonuna kadarki kira parasından sorumlu olduğu ancak kiralayanın da zararın artmasına neden olmaması gerektiği, kiracının sorumluluğu kiralananın kira sözleşmesindeki bedel ve koşullarda yeniden kiraya verilebileceği süre kadar olduğu, kanun koyucu bu kuralı 6098 sayılı TBK 325. maddesi ile kanun hükmü haline getirdiği, kira sözleşmesine konu araçların yeniden kiraya verilip verilmediği üzerinde durularak ve kiralanan araçların aynı şartlarla ne kadar süre içinde kiraya verilebileceği gerektiğinde uzman bilirkişi aracılığıyla tespit edilerek, tespit edilecek bu makul süre kadar kira parasından kiracının sorumlu tutulması gerektiği-
Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, davacının dava konusu çekte sıfatı bulunmamakta olup tek yanlı olarak yapılan çalıntı ihbarı davacının meşru hamil olduğunu göstermeyeceğinden bu durumda, açılmış bulunan bir ceza davası bulunmadığı da gözetildiğinde davanın reddi gerekeceği-
Takip konusu menfi tespit ilamı usul ve kanuna uygun bulunarak onanmış ise de karar düzeltme yoluna başvurulduğu için ilam henüz kesinleşmediğinden infaz edilemeyeceği-
Kira alacağından dolayı yapılan takibe ilişkin menfi tespit (ödemeyle istirdat) istemi-
Yargılamaya son verilen kısa kararda davacı lehine tazminata hükmedilmediği halde gerekçeli kararda hüküm fıkrasında tavzih yolu ile düzeltme yapılarak ek karar ile tazminata hükmedilerek, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmış olup bu durum HMK298/2 (HUMK 388) maddesine aykırılık teşkil ettiğinden kararın bozulması gerekeceği- HUMK'un 455.maddesinde tavzihin ancak hüküm fıkrası içinde çelişki ihtiva etmesi, hüküm fıkrasının müphem olması, hüküm fıkrasının gerçek bir anlam ihtiva etmemesi halinde yapılabileceği öngörülmüş olup tavzih yoluyla hüküm fıkrasına yeni bir ekleme yapılması ve bu suretle hükmün değiştirilmesinin mümkün olmayacağı-
Davacı şirket, her ne kadar davalı belediye başkanına bağlı olsada, kararlarını kurul olarak ve belli bir çoğunluk sağlayarak aldığı, davacı şirketi oluşturan kuruluşların bir kısmının özel hukuk tüzel kişisi niteliğinde olduğu, bu nedenle kurulun aldığı kararın idari bir işlem olmadığı-
Dava, franchise sözleşmesinden kaynaklanan istirdat ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olup; gerekçe ile hüküm birbiri ile çeliştiğinden, verilen kararın yasa ve içtihat hükümlerine aykırı bulunduğu, bu nedenle davalı vekilinin bu yöndeki temyiz itirazlarının kabulü ile kararın bozulması gerekeceği-
Mahkemece Akbank Bartın Şubesi'nin 17.02.2010 tarihli cevap yazısı gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de aynı banka şubesi tarafından aynı tarihli (06.04.2010 havale tarihli) düzeltme yazısında işlemler toplamının 63.166,80 TL olduğu bildirildiğinden, mahkemece bu düzeltme yazısı üzerinde durulup, değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
