Dava konusu senedin 2.500 TL iken önüne 3 rakamı konularak 32.500 lira şeklinde tahrif edildiği ve bedel hanesinin yazı ile olan kısmına da bu şekilde yazıldığının dosya içeriğinden anlaşıldığı, bu durumda mahkemece senedin tahrifattan önceki bedeli olan 2.500 lira ile sınırlı olarak geçerli olduğu gözetilerek 30.000 liradan dolayı davacıların davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken olumlu tespit biçiminde hüküm kurulmasının doğru görülmediği-
Menfi tespit davalarında dava tarihi itibariyle borçluluk durumunun saptanması gerekeceği- Somut olayda dava konusu senedin tanzim tarihinin 30/12/2011 olup, davacı borçlu tarafından 28/11/2011 tarihinde davalıya PTT vasıtası ile 25.000 lira miktarında ödeme yapıldığının dosya içeriğinden anlaşıldığı, aksi kanıtlanmadıkça senedin tanzim tarihinden sonra yapılan bu ödemenin senet bedeline karşılık yapıldığı hususunda karine bulunduğunun kabulü gerekeceği, mahkemece bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi hükmün gerekçesinde ihtiyati tedbir sebebi ile alacağına kavuşması geciktirilen davalı lehine tazminata karar verilmesi gerektiği belirtilmiş olmasına rağmen hüküm fıkrasında tazminatın reddine karar verilmesinin de HUMK'un 297. maddesi hükmüne aykırı olduğu-
Menfi tespit davasında senetlerin tanzim tarihinde davacı kooperatifi kimlerin temsile yetkili olduğunun ilgili ticaret sicil müdürlüğünden sorulup, bu kişilerin tümüne ait senet tanzim tarihlerinden önce ve sonra atılmış, yakın tarihli samimi imza örneklerinin toplanıp, senetlerdeki imzaların davacı kooperatifi temsile yetkili kişilere ait olup olmadığı belirlenerek karar verilemeyeceği-
Feragat sebebiyle bir ek karar oluşturmasının mümkün olmadığı-
Davacı borçlunun önceki alacaklısına karşı ileri sürdüğü ve kesinleşen mahkeme kararı ile saptanmış olan bedelsizlik def'ini temlik alan durumundaki davalı faktoring şirketine karşı da ileri sürebileceği, 6361 sayılı Yasa'nın somut olayda uygulama yeri bulunmamakla birlikte bir an için yerel mahkemenin gerekçesinde belirtildiği üzere uygulanacağı düşünülse bile anılan Yasa'nın 9/3. maddesi hükmünün faktoring işleminin taraflarından olmayan kambiyo borçluları bakımından uygulanabileceğinin, somut olayda ise tarafların kambiyo işlemine dahil olmaları sebebi ile 6361 sayılı Yasa'nın 9/3. maddesi hükmünün uygulanamayacağının, faktoring işleminin hukuki niteliği itibariyle alacağın temliki hükümlerinin uygulanması gerektiğinin Dairemizin istikrarlı uygulaması ile kabul edildiği-
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu yeterli incelemeyi ihtiva etmemekte olup denetime açık mahiyette bulunmadığından tekrar banka kayıtları üzerinde uzman bilirkişi incelemesi yaptırılarak davacıların murisinin borç miktarı belirlenip deliller hep birlikte değerlendirilerek uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacı tarafın "Protokol" kapsamında borçlarına karşılık verilen kambiyo senetlerinin ödendiğini bu çerçevede borçları kalmadığını ileri sürdüğü, davalı taraf da "protokol"ü kabul ederek ödeme yapılmadığını bildirdiği, bu durumda uyuşmazlığın "protokol" kapsamında değerlendirilip çözümlenmesi gerekip, konu teknik incelemeyi gerektirdiğinden protokol hükümlerine göre ödemeler de dikkate alınarak varsa alacağın tespiti konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile tespit olup, davacının buna göre borçlu olmadığı miktarın belirlenmesi gerekeceği-
Davanın kambiyo senedi nedeniyle başlatılan icra takibine karşı menfi tespit istemine ilişkin olduğu, davacının, takibe konu olan 4 adet senet bedelinin ödenmiş olduğunu iddia ederek menfi tespit isteminde bulunduğu, satış ilişkisinde satıcıya çek yada senet verilmesi bu çek yada senedin tahsil edilmediği sürece borcun ödendiği anlamına gelmediği, davaya konu 4 adet senedin halen davalı alacaklı elinde olduğu, davalının defterinde senetlerin bedellerinin tahsil edildiğine dair açık bir kayıt olmadığı gibi bu konuda mahkemeye bir delil de sunulmadığı, mahkemece, açıklanan ilke gözetilerek davacının delilleri değerlendirilip sonucunda göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davanın, tarımsal kredi sözleşmesi kapsamında fazla ödenen kredinin iadesi nedeniyle başlatılan icra takibine karşı menfi tespit istemine ilişkin olduğu, davacı bankanın, davalıya büyükbaş hayvan alımı sebebiyle tarımsal kredi verildiğini, davalı kredi borçlusunun taahhüdüne uymaması sebebiyle fazla ödenen kredinin davalıdan tahsil edildiğini, icra takibinde davalının haklı olmadığını iddia ettiği, mahkemece talimat yoluyla alınan bilirkişi raporunun denetime açık mahiyette olmadığı, mahkemece tekrar banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılmak suretiyle davalı kredi borçlusunun taahhüdüne uygun hareket edip etmediğinin tespit edilerek davalı itirazlarını da karşılar mahiyette uzman bilirkişiden rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece, her ne kadar söz konusu bononun davaya konu çek bedelinin ödenmesi amacıyla verildiği kabul edilmiş ise de dava konusu çekin keşide tarihi, bononun tanzim tarihinden ve vade tarihinden sonraki bir tarih olduğu, davacı tarafından çekin ileri tarihli olarak düzenlendiği iddia edilmekle birlikte bu iddianın davacı tarafından ispatlanamadığı, bu itibarla söz konusu bononun dava konusu çeke karşı yapılmış bir ödeme olarak kabulünün doğru olmadığı-
