Borçlu Belediye Başkanlığı tarafından yapılan şikayette, Kamulaştırma Kanunu Geçici 6. maddesi nedeniyle Belediyenin hesaplarının haczedilemeyeceğinden bahisle haczin fekkine karar verilmesinin istendiğinin, ancak yapı denetim hesabına konulan hacizlerin kaldırılması talebinde bulunulmadığının anlaşıldığı, mahkemece şikayetin esası incelenmesi gerekirken, derdestlik nedeni ile şikayetin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Bilirkişi raporunda borçlunun haline münasip evin, hangi semtlerden bulunabileceğine dair bir tespitin yapılmadığı, daha mütevazi koşullara sahip semtlerde, haline münasip ev değerinin belirlenmesi konusunda açık ve net bir değerlendirmenin bulunmadığı, raporun bu hali ile hüküm kurmaya elverişli olmadığı, zira, takip hukukunda asıl olan borcun ödenmesi olup, borçlunun mutlaka meskeniyet şikayetinde bulunduğu yerde veya o yere yakın bir yerde meskeninin bulunması zorunlu olmadığından borçlunun daha mütevazi niteliklere sahip yerlerde haline münasip meskeni edinebileceği miktarın belirlenmesi zorunlu olup, mahkemece bilirkişilerden ek rapor alınarak borçlunun bulunduğu yerden daha mütevazi koşullara sahip  yerlerde haline münasip evi alabileceği değerin net bir şekilde belirlenerek, bu tespitten sonra borçlunun haline münasip evi alabileceği miktar, mahcuzun değerinden az ise mahcuzun satılarak, borçlunun haline münasip ev alması için gerekli bedelin kendisine, artanın alacaklıya ödenmesine, satışın borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına karar verilmesi gerektiği-
Meskeniyet nedeniyle haczedilmezlik şikayetinde; ispat külfeti borçluya ait olup, ispatın ise mahallinde yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi ile mümkün olduğu-
Borçlunun tek başına yaşadığı ve daha mütevazi semtte ve vasıflarda bir evde oturabileceği hususu gözönünde bulundurularak borçlunun haline münasip evi alabileceği miktarın bilirkişi aracılığı ile tespiti ile belirlenen bu değer, mahcuzun değerinden az ise mahcuzun satılarak, borçlunun haline münasip ev alması için gerekli bedelin kendisine, artanının dosya borcuna ödenmesine, satışın borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılmasına karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, borçlunun sosyal ve ekonomik durumu yöntemince araştırılmadan rapor tanzim edildiği dosya kapsamıyla sabit olduğu, takip hukukunda asıl olan borcun ödenmesi olup, borçlunun mutlaka meskeniyet şikayetinde bulunduğu semtte veya o yere yakın semtte meskeninin bulunmasının zorunlu olmadığından, bilirkişi kurulu raporunda, borçlunun daha mütevazi yerlerde haline münasip edinebileceği meskenin değerinin net ve kesin olarak tespit edilmediği anlaşılmakta olup; bu haliyle rapor hükme elverişli olmadığı,o halde, mahkemece; öncelikle, borçlunun haciz anında kanunen bakmakla yükümlü olduğu kişilerin kimler olduğunun, bu kişiler adına kayıtlı taşınmaz bulunup bulunmadığının, geçimlerini nasıl temin ettiklerinin de belirlenmesi suretiyle borçlunun sosyal ve ekonomik durumunun usulünce saptanması, sonrasında bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak borçlunun İstanbul'un daha mütevazi semtlerinde haline münasip evi alabileceği değerin açık, net ve tek rakam olarak tespit edilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesis edilmesinin isabetsiz olduğu-
Genel haciz yolu ile başlatılan ilamsız takipte borçlunun, haczedilen taşınmazın haline münasip evi olduğundan bahisle haczin kaldırılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece şikayetin reddine karar verildiği, kararın temyiz incelemesinde bozulmasına karar verilmesi üzerine mahkemece, taşınmazın satışına, satışın 100.000TL' den az olmamak üzere yapılmasına, satış bedelinin 100.000 TL'sinin borçluya bırakılmasına, kalanının alacaklıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, mahkemece bozmaya uyulmakla alacaklı yararına oluşan usulü kazanılmış hak ilkesi gözardı edilmek suretiyle bozma ilamına uyularak tekrardan bilirkişi incelemesi yapılarak şikayetin kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Aracın, makam aracı olarak kullanılması, onun fiilen kamu hizmetinde kullanıldığı anlamına gelmeyeceği gibi, kamu hizmetinin yürütülebilmesi için belediye başkanının makam aracının bulunmasının da gerekmeyeceği, zira belediyelerin görevleri 5393 Sayılı Yasanın 14. maddesinde açıklanmış olup, bu görevlerin yerine getirilebilmesi için belediye başkanının makam aracının bulunmasının zorunlu olmadığı, kaldı ki belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisi olan belediyenin borcu var iken belediye başkanının makam aracı kullanmasının başta Anayasa’ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırılık oluşturabileceği gibi kamu vicdanını da rahatsız edeceği, sonuç olarak belediyenin makam aracının, kamu hizmetinin yürütülmesi için zorunlu olmadığı gibi niteliği itibariyle de fiilen kamu hizmetinde kullanılmadığından, haczinin mümkün olduğu-
Şikayet dava olmadığından, şikayet dilekçesinin HMK’nun 119. maddesinde yazılı şartları taşımasının zorunlu olmadığı- Haczedilmezlik şikayetine konu icra dosyasının yanlış gösterilmesi veya hiç bildirilmemiş olmasının sonuca etkisi olmadığından mahkemece şikayetçiye, doğru dosya numarasını bildirmek üzere süre verilip, asıl şikayet konusu dosya incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
İcra Mahkemesi'nce, borçlunun, ailesiyle birlikte barınması için, zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise, satılmasına karar verilmesi ve satış bedelinden kanunda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktarın borçluya bırakılması, kalanının alacaklıya ödenmesi gerekeceği-
Asıl işi çiftçilik olan borçlunun yan gelir elde etmek amacıyla yan işler yapması çiftçilik sıfatını ortadan kaldırmadığı gibi örneğin çiftçi olan borçlunun, emekli maaşı almasının da çiftçilik vasfını ortadan kaldırmayacağı, şikayetinin çiftçi olması halinde borçlunun kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazinin miktarın, haczedilen, haczedilmeyen tüm taşınmazların keşif ve bilirkişi incelemesi ile belirlenmesi ve borçlunun elde ettiği ek gelirler de dikkate alınarak hesaplama yapılması gerekeceği-