Her üç çocukla baba arasında infazda duraksamaya yol açmayacak şekilde kişisel ilişki kurulması gerekeceği-
Davacı kadının, dava dilekçesinde yer almayan, ilk defa tahkikat duruşmasında ileri sürülen yoksulluk nafakası isteğinin, talep sonucunun genişletilmesi niteliğinde olduğu-
Kişisel ilişki düzenlemesinde öncelikle çocuğun fikri, bedeni ve ahlaki yönden gelişimine esas yararı göz önünde tutulup buna göre, kişisel ilişki için sadece kararlaştırılan belirli hafta sonları ve bayram günlerindeki ilişki süreleriyle yetinilmesi gerekeceği-
Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre; müşterek çocuk yararına takdir olunan iştirak nafakasının az olduğu-
Velayeti anneye verilen müşterek çocuklar ile davalı baba arasında kişisel ilişkinin düzenlenmesi gerekeceği-
Anne yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilemediği halde anne bakım ve şefkatine muhtaç çocuğun velayetinin anneye verilmesi gerekeceği-
Velayetin kullanılması kendisine kendisine verilmeyen eşin çocuklarla kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde çocuğun sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararlarının esas tutulması gerektiği-
Davacı-davalının müşterek çocuğunun sünnet töreninin yapılacağı güne mahsus olmak üzere kişisel ilişkinin değiştirilmesi davasının konusuz kalmış olduğu, bu nedenle mahkemece ret hükmü kurulmayıp "konusu kalmayan dava hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına" şeklinde karar verilmesi ve davanın açılış tarihindeki haklılık durumu dikkate alınarak yargılama gideri ve vekalet ücreti konusunda hüküm kurulmasının gerekeceği-
Velayeti anneye verilen müşterek çocuklar lehine uygun miktarda iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Maddi ve manevi tazminata hükmolunurken tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatleri nazara alınarak TMK 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu 50 ve devamı maddeleri hükmü nazara alınması gerekeceği-