TÜRK BORÇLAR KANUNU > - Genel Hükümler > - Borç İlişkisinin Kaynakları > - Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri > Madde 19 - D. Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler
Madde Listesi Madde 19 - D. Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler
Somut olaya gelince; davacı ile davalı V. arasında düzenlenen ve varlığı inkar edilmeyen 21.05.2012 tarihli "BELGEDİR" başlıklı sözleşmenin 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca inançlı işlemin belgesi niteliğinde olduğu açık olup, inançlı işlem iddiasının kanıtlandığı belirlenmek suretiyle tazminat isteğinin kabulüne karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmadığı- 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 97. maddesi hükmü gözetilmek suretiyle, davacının davalı V.’ye olan gerçek borç miktarı yöntemince saptanarak, bu miktarın dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinden mahsup edilmesi ile davacı yararına tazminata hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile çekişmeli taşınmazın davacının kullanımında olmadığı gözetilmeksizin, doğru olmayan yöntemle yazılı şekilde hesaplama yapılarak karar verilmesinin doğru olmadığı-
Somut uyuşmazlık bakımından, davalı tarafça davaya konu taşınmaz satışı işleminin muvazaalı olmadığı, gerçek bir satış olduğu ileri sürülmüş ise de; taşınmazın satış bedeli ile keşfen belirlenen gerçek bedeli arasındaki fahiş fark dikkate alındığında satış işleminin muvazaalı olduğu-
Takip alacaklısına karşı açılan davada, açıkça sıra cetvelinin iptali davası açtıkları hususu vurgulandığından ve maaş haczine ilişkin işlemler sıra cetveli hükmünde olduğundan, dava dilekçesinde ileri sürülen maddi olgulara göre açılan davanın muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davası olduğu ve takip borçlusunun davada yer almasına gerek olmadığı- "Maaş üzerinde birden fazla haciz varsa bunların sıraya konulacağı, sırada önde olan haczin kesintisi bitmedikçe diğerine geçilemeyeceği, maaş hacizleri ile ilgili yapılan bu sıralamanın sıra cetveli niteliğinde olmadığından davanın da sıra cetveline itiraz davası olarak nitelendirilemeyeceği, davanın TBK. 19 muvazaa nedenine dayalı iptal davası olduğu ve öncelikle taraf teşkilinin sağlanarak genel hükümlere ve ispat kurallarına göre yargılama yapılması gerektiği yönünde görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Anılan boşanma davasının sonucu beklenerek, bu dava sonunda davacının bir alacağı olmadığının anlaşılması halinde; davanın hukuki yarar yokluğundan reddine, aksi durumda yani bir alacağın var olması halinde ise; boşanma dosyası da değerlendirilmek suretiyle davalılar arasındaki akrabalık ve tanışıklık da göz önünde tutularak TBK’nun 19. maddesine göre muvazaa olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği irdelendikten sonra, muvazaanın ispatı durumunda davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Taşınmazın devredildiği tarihten 1-2 sene sonra davalı-borçlunun, davalı-alacaklıya nafaka ödemesi yaptığı görüldüğünden, taşınmazı nafaka borcunu ödemek için devredildiği iddiasının dinlenemeyeceği- Taşınmaz devri ödemelerden çok daha öncesinde yapıldığı ve taşınmazın tasarruf tarihindeki değeri ve dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerekirken mahkemece, satış işleminde muvazaa olmadığından davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davaya konu taşınmazı muvazaalı olarak iktisap eden davalının işgali iyi niyetli sayılamayacağı ve kendisinden mal kaçırılan davacıların, murisin ölüm tarihinden başlayarak dava tarihine kadar geçen süre için ecrimisil isteyebileceği-
Taraflar arasındaki davanın 'genel muvazaaya (TBK.m. 19) dayalı tasarrufun iptali davası olduğu- Bu tür davalarda 'alacağın gerçek olup olmadığının' ve 'alacağın doğum tarihinin' değerlendirilmesi gerekeceği- Tasarrufun iptali davalarında (doğru) geçici hukuki konumu olan 'ihtiyati haciz' (İİK. 281/II) yerine 'ihtiyati tedbir' talep edilmiş olması halinde mahkemece 'ihtiyati haciz kararı' (İİK. 281/II) verilmesi gerekeceği- 'İhtiyati haciz kararı' ile 'ihtiyati tedbir kararı' arasındaki temel farkların neler olduğu?
Dava konusu bononun, tarafların anlaşmaları üzerine feshedilen hisse devir sözleşmeleri ve iade edilen hisselerin bedeli karşılığı teklif edilen cazip fiyat karşısında verilmiş olduğu hususunun davacı alacaklı tarafından kanıtladığı, şirketi borçlandırmaya yetkili müdürün şirketi temsilen üçüncü kişinin borcu nedeniyle bono düzenlemesinin mümkün olduğu-
İcra takip dosyasında, hükmedilecek alacağın tahsili yönünden talepte bulunulmuş olduğundan mahkemece verilecek haciz ve satış isteme yetkisinin de belirtilen dosyalarla ilgili olarak verilmesi gerektiği, ilgili dosyalar açıkça belirtilmeksizin alacaklıya taşınmazla ilgili icra takibi yapması, haciz ve satış isteme hususlarında yetki verilmesinin doğru olmadığı-