İşyerinin devri ile birlikte istihdam, organik bağ, tüzel kişilik perdesinin aralanması kavramları birbirinden tamamen farklı kavramlar olduğu, işyeri devrinde devredenin devralanla müteselsilen sorumluluğu belirli bir süre ve belirli alacaklar ile sınırlı iken, birlikte istihdamın varlığı hâlinde işverenlerin işçiye karşı ayrı ayrı müteselsilen sorumlu olduğu- Davalıların ortaklarının aynı olması veya adreslerinin aynı olması gibi unsurların işyeri devrinin kabulü için gerekli unsurlar olmadığı- Davalı Anonim Şirketi vekili "davacının kendi işçileri olmadığını, diğer davalıdan demirbaş ve hastane adı alımına yönelik sözleşme yapıldığını ve işyeri devri bulunmadığını" savunmuş ve mahkemece hastane ruhsatının devredildiği gerekçesiyle davalıların birlikte sorumluluğuna dair hüküm kurulmuşsa da, işyeri devrinin temel ölçütünün ekonomik birliğin kimliğinin korunması olduğu- Ekonomik birliğin, salt bir faaliyet olmayıp, birliğin kimliğinin, personeli, yönetim kadrosu, iş organizasyonu, üretim yöntemleri ve gerektiğinde kullanılan işyeri araçlarından oluşacağı- Davalılar arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin açıklığa kavuşturulması ve buna göre talep edilen alacaklardan sorumlu olabilecekleri miktarların belirlenmesi gerektiği- İşyeri devrinin varlığı hâlinde devreden işverenin feshe bağlı alacaklar nedeniyle herhangi bir sorumluluğunun olmayacağı, ayrıca diğer alacaklar yönünden devreden işverenin sorumluluğunun devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlı olduğu ve bu sürenin resen dikkate alınması gerektiği-
Davanın, 6098 sayılı TBK’nın 19. maddesine (BK 18) dayalı olarak açılan nam-ı müstear ile gizlenmiş muvazaa nedeniyle satış işleminin iptali istemine ilişkin olduğu- Uygulamada borçlunun, gerçekte kendi adına satın almak üzere bedelini ödediği bir taşınmazı (veya bir aracı) alacaklılarından kaçırmak amacı ile yakını adına tescil ettirmiş olması halinde, tasarrufun (hukuki işlem) dışarıdan üçüncü kişiler arasında yapılmış görünmesine rağmen, gerçekte bedeli borçlunun mal varlığından çıkmış fakat karşılığının borçlunun arkasına gizlendiği kişinin mal varlığına girdiği- Namı müstear (inançlı işlem) ile gizlenmiş muvazaalı işlemler hakkında iptal davaları açılabileceği Yargıtay uygulamaları ile kararlılık kazanmış olduğu- Kural olarak cebri icra yolu ile yapılan satışlar hakkında tasarrufun iptali veya muvazaa sebebiyle iptal davası açılamaz ise de, alacaklısından mal kaçırmak amacıyla alacak-borç ilişkisi yaratılan durumlar ile ihale alıcısı ile ilgili nam-ı müstear iddialarının bulunduğu durumlarda anılan davaların açılmasının mümkün olduğu- Davalı ihale alıcısının davalı borçlunun emir ve talimatıyla hareket ettiği iddia edildiğinden, mahkemece satış işlemlerinin nam-ı müstear ile gizlenmiş muvazaa kapsamında olup olmadığı, davalılar arasındaki ilişki ve sanık olarak yargılandıkları ceza dosyası da incelenmek suretiyle değerlendirme yapılması gerektiği, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davacı garson ve güvenlik görevlisi olarak çalışmış olmakla, eğitim öğretim kurumu olan ve davacının sigorta kaydının yapıldığı dava dışı şirketin de yemek ve güvenlik hizmeti sunmasının beklenemeyeceği, bu durumda davacının fiilen çalıştığı işyerinin holding bünyesinde olup olmadığı araştırılmalı ve bu işyerinin davalı holding bünyesinde olduğunun anlaşılması hâlinde dava dışı şirketle aralarındaki ilişkinin muvazaalı olduğu kabul edilerek dava konusu alacaklar bir değerlendirmeye tabi tutulmasının gerektiği-
Davacı aşçı olarak çalışmış olmakla, eğitim öğretim kurumu olan ve davacının sigorta kaydının yapıldığı dava dışı şirketin de yemek hizmeti sunmasının beklenemeyeceği, bu durumda davacının fiilen çalıştığı işyerinin holding bünyesinde olup olmadığının araştırılması gerektiği ve bu işyerinin davalı holding bünyesinde olduğunun anlaşılması hâlinde dava dışı şirketle aralarındaki ilişkinin muvazaalı olduğu kabul edilerek dava konusu alacaklar bir değerlendirmeye tabi tutulmasının gerektiği-
Aynı işyerinde çalıştıkları anlaşılan işçilerin açmış oldukları ve aynı gün temyiz incelemesi yapılan dosyalar hep birlikte değerlendirildiğinde, somut olayın özelliği dikkate alınarak ve hukuki güvenlik, belirlilik ve istikrar ilkeleri de gözetilerek somut dosya yönünden de davacının fiilen çalıştığı işyerinin holding bünyesinde olup olmadığının araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesinin gerektiği-
Davacının fiilen çalıştığı işyerinin holding bünyesinde olup olmadığı araştırılmalı ve bu işyerinin davalı holding bünyesinde olduğunun anlaşılması hâlinde dava dışı şirketle aralarındaki ilişkinin muvazaalı olduğu kabul edilerek dava konusu alacakların bir değerlendirmeye tabi tutulmasının gerektiği-
İş alacakları ve haksız fesih iddiasına dayalı kıdem ve ihbar tazminatları istenen somut uyuşmazlıkta davacının yıllık izin alacağı için başvuru tarihi itibariyle zamanaşımına uğradığı, davacının aralıklı olarak farklı dönemlerde çalıştığı, ilk çalışma döneminin kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanmayacak şekilde sona erdiği hususunun taraflarca ispat edilemediği gerekçesiyle reddi gerek olduğu-
Davalılar .... Genel Müdürlüğü ile A.Ş. arasındaki ilişkinin muvazaaya dayandığının kabul edildiği eldeki davada, davalılar arasında geçerli bir asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kurulup kurulmadığının tespiti için davalı ... Genel Müdürlüğüne özgü mevzuat hükümleri de değerlendirilmek suretiyle araştırma yapılmasının gerekli olup olmadığı- Davalı... Genel Müdürlüğü tarafından davalı A.Ş.’ye verilen işin kapsamı ile verilen işin asıl iş mi yardımcı iş mi olduğunun belirlenmesi, davacı işçinin sözleşme ve şartnamelerde tanımlanan iş kapsamında çalışıp çalışmadığı ile davacının çalıştığı sahada davalı ... Genel Müdürlüğünün davacı ile aynı işi yapan işçisinin bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerektiği ve bu itibarla gerekirse tanıklar yeniden dinlenerek ve yine gerektiği takdirde uzman bilirkişi aracılığıyla mahallinde keşif icra edilmek suretiyle dosya kapsamındaki tüm deliller ilgili mevzuat hükümleri ile birlikte değerlendirildikten sonra davalı şirkete verilen işin ne olduğu, asıl iş veya yardımcı iş olup olmadığı ve böylece davalılar arasındaki asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçerli olarak kurulup kurulmadığının belirlenmesi gerektiği-