Dava konusu markaların borcun doğumundan sonra, borçlular ile organik bağ içinde olan diğer bir şirkete devredildiği, devirden sonra üçüncü kişi şirketin markayı kullanmadığı, dava dışı bir başka şirkete lisans yoluyla kullandırdığı - Markaların koruma sürelerinin dolduğu, üçüncü kişinin korumayı yenilemediği, bu hali ile mali değerinin çok düşmüş olduğu olguları birlikte değerlendirildiğinde, marka devrinin ticari kar amacının dışında sadece borçlunun alacaklılarından kaçırma amacı ile muvazaalı olarak yapıldığının anlaşıldığı, bu nedenlerle, davacının davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali istemine ilişkin olan davada, harcın dava değeri tasarrufa konu taşınmazın tasarruf tarihindeki değeri ile takip çıkışı alacak miktarından hangisi düşük ise düşük olan tutardan ibaret olduğu-
Davacının davayı açmaktaki amacının davalıdan olan zimmet alacağını tahsil etmek olduğu- Bu amaçla davalı Z.nin 1999 yılında aldığı taşınmazın 1/2 hissesinin muvazaaya dayandığı ve aslında N'nin zimmetten elde ettiği parayla alındığı gerekçesiyle iptalini istediği- Taşınmazın 1/2 hissesinin 14.10.1999 tarihinde üçüncü kişiden satın alındığı- Taşınmazın satın alındığı tarihteki 1/2 hissenin değeri dikkate alındığında davalı Z.'nin bu hisseyi satın alabilecek ekonomik güç ve imkâna sahip olduğu,- Dava konusu taşınmazın diğer davalı N.'nin davacı bankaya yönelik zimmet eylemi neticesi elde ettiği parayla satın alındığına dair herhangi bir delil bulunmadığı- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddinin gerektiği-
Dava konusu taşınmazların tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değerleri arasında misli fark bulunduğu ve borçlu ile alıcı davalının kardeş olduğundan dolayı yapılan satış işleminin iptali ile davacının takip dosyasındaki alacağı kadar bu taşınmaz hisseleri üzerinde cebri icra yapabilme yetkisi tanınmasına karar verilmesi gerektiği-
Nam-ı müstear işleminde bazen bir sözleşme yapmak isteyen kimse çeşitli düşünce ve hesaplarla o sözleşmenin tarafı olarak gözükmeyi istemez ve sözleşmede kendi yerine bir başkasının yer almasını sağlar, nam-ı müstear, sözleşmeyi kendi adına ancak gizlenmek isteyen kişi hesabına yapar ve onun bu sözleşmenin gerçek tarafı olmasının ve bilinmesini önler, böylece genel anlamda danışıklı bir işlem yapılmış olur, çünkü nam-ı müstear işleminin bir danışıklı işlem olduğu ve muvazaanın alt kategorisini oluşturduğu, sözleşmede taraf gözükmeyen kişinin sözleşmenin kendi hesabına yapılmış olduğunun tespitini isteyebileceği, tasarrufun iptali davası yönünden ise alacaklıdan mal kaçırmak isteyen borçlunun kendi adını gizli tutarak hukuki işlemi kendi hesabına, başka bir kişiye yaptırması olduğu- Ticaret şirketlerinde sınırlı sorumluluk ya da ayrı malvarlığı ilkesinin alacaklıların menfaatlerine zarar verecek şekilde kötüye kullanılması durumunda, alacaklıların hak ve menfaatlerini korumak için hukuk sistemlerinde hakkaniyet gereği “Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi”nin geliştirilmiş ve tüzel kişiliğin arkasına sığınılarak durumu kötüye kullanan ortakları, şirket borçlarından şahsen sorumlu tutma imkanı getirilmiş olduğu- Tasarrufun iptali davalarının ticari bir dava olmadığı, bu türden davalara bakma görevinin asliye hukuk mahkemelerine ait olduğu, davanın tasarrufun iptali davası niteliğinde olduğu, davada dayanılan hukuki sebeplerin Ticaret Kanununda düzenlenmediği, Borçlar Kanununda düzenlendiği ve davacının diğer davalılar ile arasında ticari veya gayri ticari nitelikte sözleşmesel bir ilişkisinin bulunmadığı göz önünde bulundurulduğunda davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu-
Uyuşmazlığın davacıların %46 oranında hissedarı bulunduğu davalı şirkete ait otelin, şirketin eski ve yeni yöneticileri olan davalılarca diğer davalıya geçerli bir yönetim kurulu kararı olmaksızın ve muvazaalı bir biçimde satıldığı - Davalı X adına olan tapu kaydının iptali ile davalı şirket adına tescilinin talep edildiği - Dava dilekçesinde olağanüstü genel kurulda alınan kararın iptalinin istendiği - Davacı tarafça davalı X'in kötü niyetinin ispat edilmemiş olduğu nazara alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğin bahisle davanın reddinin gerektiği-
İİK 277 vd. uyarınca açılan davanın hem İİK'nın 277 vd hem de TBK 19 koşulları yönünden birlikte değerlendirilmesi hatalı olmakla birlikte davalı üçüncü kişiler borçluların mali durumunu bilebilecek derece de akraba olduklarından davanın kabulüne ilişkin kararın isabetli olduğu-
Davalının en yakın mirasçıları mirası reddettiğinden terekenin iflas hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden dolayı mirasın reddi kararının mahallin Sulh Hukuk Hakimine bildirilerek mirasın iflas kurallarına göre tasfiyesinin sağlanması için anılan mahkemece atanacak ve yetkilendirilecek tereke temsilcisinin huzuru ile davaya devam olunması gerektiği, zira mirasın tasfiyesi işlemlerinin mirasın reddedildiğinin anlaşılması ile res'en yapılması gereken işlemlerden olduğu-
Davalı ile akrabalığı ve 3 no.lu bağımsız bölümün davacıya ait olduğunu bildiği hususlarının ispatlanamadığı, hakkın kazanılmasında asıl olanın iyi niyetin varlığı olduğunu, aksini iddia edenin ispatla mükellef bulunduğu, dosya kapsamına göre davalının kötü niyetinin ispatlanamadığından tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet hakkını kazanan kişi konumunda olduğu, bu itibarla aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının kabulünün mümkün bulunmadığı, aynı zamanda davacının 3 no.lu bağımsız bölümün tescilinin mümkün olmaması halinde yerine 7 no.lu bağımsız bölümün tescilini talep etmesinin de hukuken dinlenebilecek bir dava olmadığı, zira 7 no.lu bağımsız bölümün binadaki nitelik ve özelliklerinin ve değerinin çok farklı ve fazla olduğu, sözleşme uyarınca da 3 no.lu bağımsız bölüm yerine edim ifası şeklinde değerlendirilemeyeceği, davacının ancak geçerli sözleşmeye dayalı olarak kendisine verilmesi gereken taşınmazın dava tarihindeki kaim bedelini talep edebileceği, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olarak hazırlanan ve dosyaya sunulan bilirkişi raporu içeriğine göre de dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinin de 90.000,00 TL olduğu belirtilerek tapu iptali tescil davasının reddine, alacak talebinin kısmen kabulü ile 90.000,00 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacının bu davadaki amacının, borçlu aleyhinde başlatılan icra takip dosyasındaki alacağının tahsiline yönelik olarak, muvazaalı olduğunu ileri sürdüğü hukuki işlemin kendisi yönünden geçersizliğini sağlamak olduğu, yargılama sonunda davaya konu edilen satış işleminin muvazaalı olduğunun kanıtlanması halinde davacının, dava konusu maldan alacağını tahsili için yararlanabileceği ancak davacının bu hakkının ayni değil, şahsi sonuç doğuracağından, muvazaalı işlemin kanıtlanması durumunda, İİK'nun 283/1. maddesinin kıyasen uygulanarak, iptal ve tescile gerek olmaksızın taşınmazın haciz ve satışına karar verileceği -  Bu davada güdülen amaç bu olduğundan, davacının karşılanması gereken bir alacağının bulunup bulunmadığının belirlenmesi, satış işleminin muvazaalı olup olmadığının araştırılması, bu durumların gerçekleştiğinin anlaşılması halinde ise İİK'nun 283/1. maddesi benzetme yoluyla uygulanmak suretiyle davacının doğrudan alacağını almasını sağlamak için dava konusu taşınmazın haciz ve satışını isteyebilme yetkisi verilmesi yönünde hüküm kurulması gerektiğini, TBK’nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali davasında amaçlanan davacının alacaklıya alacağını tahsil etme imkanı olduğundan davanın kabulü halinde İİK’nun 283/1 maddesinin kıyasen uygulanması gerektiği - Snılan maddede davacı iptal davası sabit olduğu takdirde bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder hükmünü de içerdiğinden, bu davalarda tasarrufun iptali davasında olduğu gibi davacı tarafın aciz vesikası sunması bir dava şartı olmadığı, dava açıldıktan sonra davalı X'in dava konusu taşınmazı diğer davalı Y'ye devrettiği, dava konusu taşınmazın mülkiyetinin tekrar asıl borçluya geçtiğinden yargılamaya devam edilmesine gerek kalmadığı, esas hakkında karar verilmesine yer olmadığı-