Davacının, davalı tarafından evlenme vaadi ile kandırıldığı ve bunun etkisi altında gerek fiziksel gerek ruhsal anlamda zarara uğratıldığı ve bundan elem ve üzüntü duyduğunun kabul edilmesi ve davacının hukuka aykırı olan eylemden dolayı bozulan manevi dengesinin eski haline dönüşmesi, duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar verenin de bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkonulması amacıyla uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Davacının satın aldığı bağımsız bölümdeki eksik ve ayıplı işlerin taraflar arasında düzenlenen bir belge ile tespit edildiği, açık ayıplar yönünden, teslim aldığı bağımsız bölüm nedeniyle, 4077 sayılı Kanun’un 4.maddesi gereğince malın teslim tarihinden itibaren 30 gün içinde davalıya ayıp ihbarında bulunmadığı, gizli ayıplar yönünden ise, ispat yükü ilkesi gereğince ayıp ihbarını süresinde yani “derhal” yerine getirdiğini davacının kanıtlaması gerekeceği-
Taraflar arasındaki neşir sözleşmesinin bir bası ile sınırlı olarak geçerli olmasına karşın, sonraki basılar yönünden geçerli bir sözleşmeden söz edilemeyeceğinden ve davacıların ihtarname tarihinden sonraki dönem için geçersiz sözleşmenin varlığına dayalı olarak 5846 Sayılı FSEK 69.maddesi uyarınca tecavüzün önlenmesi davası açmasının da hakkın kötüye kullanılmasını oluşturmayacağı-
Kira sözleşmesinde bulunan kira artış şartının, tarafların yenilenen dönemde de artış iradesini yansıtacağı, bu sözleşmeye dayanılarak açılan kira parasının tespiti davasında, kiralayanın ihtar çekmeye gerek kalmaksızın ve de dava dilekçesinin tebliğ tarihi de önemli olmaksızın, o dönem içinde kira parasının tespitini isteyebileceği-
Zararın varlığını ve tutarını kanıtlamak zorunda olan davacının, zararın gerçek tutarını kanıtlamakta zorlandığı veya kanıtlanmasının davacıdan beklenemeyeceği durumlarda yargıcın, işlerin olağan gidişi ve zarar görenin aldığı önlemleri gözeterek zarar tutarını kendiliğinden belirleyeceği, tarafların bölüşük kusurlu olduklarının kabulü gerekeceği-
Abone sözleşmesi yapmak zorunda olan üçüncü kişinin zorunlu tutularak kaçak kullanımdan oluşan borç için taksit sözleşmesi yapmasının “borcun nakli” anlamını taşımayacağı-
Haksız şikayet ya da haksız ceza davası açıldığı hukuksal sebebine dayanan manevi tazminat davalarında, şikayet ya da dava hakkının kötüye kullanılıp kullanılmadığı, şikayetin veya davanın hukuka aykırı olup olmadığı sorununun ancak, şikayetçinin veya davacının şikayetine dayanak yaptığı kanıtların hukuk hakimi tarafından değerlendirilmesi ile çözümleneceği-
Trafik kazası sebebiyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin uyuşmazlıkta; mahkemece zarar raporunun üzerine davacı tarafından maddi tazminat talebi ıslah edilerek artırıldığı ve bir davada ancak bir kere ıslah yapılabileceği (İBK. 04.02.1948 T. E: 1944/10 K: 3) hususları dikkate alınarak; karar gününe en yakın gündeki verilere göre düzenlenen ek bilirkişi raporuna göre ancak ıslah edilen miktarla sınırlı olmak üzere, sürekli işgöremezlik zararının ödetilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Rücu yolu ile tazminat istemine ilişkin davada davalı Karayolları Genel Müdürlüğü`nün trafik işaretlemelerini yapmaması sebebiyle sorumluluğu bulunduğu ileri sürülmüş, rücu istemi, davalı idarenin kendisine yönelik herhangi bir eylem veya işlemine dayandırılamamış olduğundan ve davalıya rücu edilmek istenilen tazminatın, davacının hukuki statüsü gözetildiğinde, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun kapsamında bir kamu alacağı olmadığı da belirgin olduğundan davaya bakma görevinin adli yargıya ait olacağı-
Borcun nakli için alacaklının açık muvafakatinin bulunmasının zorunlu olduğu (BK. 173)-