831 sayılı yasa ile suya ilişkin tasarrufların idareye görev olarak verilmiş olması ya da su tahsis kararının bulunması, bir hakka yapılan müdahalenin önlenmesi için açılan davanın idari yargı yerinde görülmesi için yeterli sayılamayacağından, davacının da kullandığı suya davalı köyler tarafından yapılan müdahalenin önlenmesine yönelik bulunan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümlenmesinin gerekeceği-
Desteğin ölümü ile sonuçlanan trafik kazasında destek 6/8 oranında kusurlu olup, ağır kusuru söz konusu değildir ve kazaya karışan diğer aracın şoförü ise olayda 2/8 oranında kusurlu olduğundan üçüncü kişi sıfatıyla eldeki davayı açan davacı tarafın, gerçekleşen trafik kazasında kısmi kusurlu olan desteklerinin sürücüsü olduğu aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısından destek tazminatı isteyebilecekleri-
Davalının serbest iradesi ile davacı üniversiteye böyle bir taahhütname (yüklenme senedi) vermesini yasaklayan yasal bir düzenleme olmadığı gibi, doktora eğitimi yapması için kendi iradesi dışında da gönderilmiş olmadığından bu taahhütnamenin davalıyı bağlar nitelikte olduğu-
Davacıya verilen işinden geçici olarak uzaklaştırma cezası kesinleşmemiş ve daha sonra idare mahkemesi tarafından iptal edilmiş olduğundan davacının bu nedenle bilirkişilik görevi alamadığı iddiası soyut olup bu konuda dosyada herhangi bir kanıta da rastlanmadığı-
3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu'nun 23/1 maddesi uyarınca “kiralayan finansal kiralama bedelini ödemede temerrüde düşen kiracıya verdiği 30 günlük süre içinde de ödememesi halinde sözleşmeyi feshedebilir. Ancak, sözleşmede süre sonunda mülkiyetin kiracıya geçeceği kararlaştırılmış ise bu süre 60 günden az olamaz.” hükmü emredici nitelikte olduğundan, yasada belirtilen sürelerin sözleşme ile kısaltılamayacağı-
Borçlar Kanununun “Ölüm Takdirinde Zarar Ve Z.n” başlıklı 45. maddesine (şimdi; TBK. mad. 53) göre mahkemece hüküm tarihindeki duruma göre zarar hesaplanmasının ve buna göre de hüküm tarihine en yakın tarihteki asgari ücret destek hesabında nazara alınmasının gerekeceği-
Sonradan ortaya çıktığı iddiasıyla gizli ayıbın varlığına dayanılarak eldeki dava açıldığından ve önceki davada gizli ayıba ilişkin inceleme yapılmadığından, inşaatın uzman bilirkişilere incelettirilerek, gerektiğinde karot deneyleri de yaptırılmak suretiyle, varsa gizli ayıbın ve giderim bedelinin saptanması, makul sürede bunların ihbar edilip- edilmediğinin üzerinde durulması, sonucuna göre hüküm kurulmasının gerekeceği-
Mahkemenin muris muvazaasının kabulüne ilişkin nitelemesi kesinleştiğinden, davacı da tazminata ilişkin kararı temyiz etmemekle pay isteminden dönüp, tazminat hükmüne razı olmakla talebini tazminata dönüştürmüş olduğundan; mahkemece buna bağlı olarak oluşturulan eda davasının çözümü gerektiği-
Dava, kira alacaklarının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine ilişkin itirazın iptali talebine ilişkindir. Kiralananın tahliye ve teslim edildiğinin kabulü için fiilen boşaltılması yeterli değildir; anahtarın da teslimi gerekir. Tahliye tarihi taraflar arasında ihtilaflı ise kiracı, “kiralananın fiilen boşaltıldığını ve anahtarın teslim edildiğini” ispat etmek zorundadır. Kiracı, “taşınmazı tahliye ettiğini” ispat edemezse, kiralayanın bildirdiği tahliye tarihi esas alınmalıdır. Kiralananın anahtarının teslimi, hukuki işlemin içerisinde yer alan maddi vak’a olmakla birlikte, kira sözleşmesinin feshine yönelik hukuki sonuç doğurduğundan, ne şekilde ispatlanacağı hususu yıllık kira miktarı dikkate alınarak HUMK’un 228. maddesi kapsamında değerlendirilmelidir. Yıllık kira miktarı, senetle ispat sınırının üstünde ise ve kiraya verenin açık rızası yoksa teslim ancak senetle ispat edilebilir. Kiraya veren “anahtarı teslim almaktan kaçınıyorsa”, kiracının mahkemeye başvurup tevdi mahalli
BK.’nun 31. maddesinde (şimdi; TBK. mad. 39) öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin hileye maruz kalan kimsenin bunu öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı, mağdurun öğrenme tarihi olarak ileri sürdüğü tarihin esas alınacağı belirgin olup; diğer tarafın öğrenmenin (ıttılaın ) bu tarih değil de daha önce olduğunu iddia etmesi durumunda, bu iddiasını ispat zorunluluğunda olduğu-