İlk Derece Mahkemesince ilk kararda bahsedilmeyen yeni hususlara yer verildiği, bozmadan sonra kararın gerekçesinin değiştirilerek yeni gerekçeyle karar verildiği, “direnme” olarak adlandırılan kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı-
Davacı arsa sahiplerine ait .......... Ada .......... ve ......... parsellere ilişkin davalı ............ İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. arasında ............ Noterliğinin ........... tarih ve ................... yevmiye numaralı Düzenleme Şeklinde Kat Karşılığı İnşaat Yapım Sözleşmesi akdedildiği, sözleşmeye göre davalı yüklenici tarafından toplam 4 Blok ve 42 adet daire yapılacağı, inşaat ruhsat tarihinden itibaren 18 ay içerisinde anahtar teslim şeklinde bitirilerek teslim edileceğinin kararlaştırıldığı, mahkemece yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda işin büyük oranda tamamlanmadığının tespit edildiği, sözleşmenin geriye etkili feshine karar verildiği, bu karara karşı davalı yüklenici tarafından istinafa gelinmediğinden fesih kararının kesinleştiği, davacı arsa sahipleri ile davalı yüklenici arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesi geriye etkili olarak feshedildiğinden, davacı arsa sahiplerinin, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptâl ve tescilini ve taşınmaz üzerine yüklenici borcundan dolayı diğer davalılar lehine tesis edilen takyidatların fekkini talep edebilecekleri-
Mahkeme ilamıyla dava konusu hissenin iptali ile mirasçılar olan davacılar adına hissenin tesciline karar verildiği, kararın Yargıtayca onandığı, bu karar henüz kesinleşmeden önce satış vaadi sözleşmeleri ile taşınmazlar/hisseler yönünden satış vaadi yapıldığından satış vaadi sözleşmelerinin şufa yolu ile kazanılan payı kapsamadığı, taşınmazların kamulaştırıldığı, kamulaştırılan taşınmazla ilgili olarak davalıların kamulaştırma bedeli kadar sebepsiz zenginleştikleri kabul edilmekle, kamulaştırma nedeniyle elde edilen bedelin faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi gerektiği-
Taraflarca dosyaya sunulan iki sözleşme içerik olarak aynı olup, imza kısımlarının farklı olduğu, davalı ............ sözleşmeyi dava dışı arsa sahibi ............ Yatırım Yapı A.Ş. ile imzaladığını, davacının sözleşmede taraf olmadığını, tapu payını bedel karşılığında davacıdan satın almış olduğunu savunmuş ise de, davacıya ödeme yaptığını ispat edemediği, devralmış olduğu payı kısa zaman aralıkları ile diğer davalılara devrettiği, dava dışı şirketin davacının sözleşmenin tarafı olduğunu kabul ettiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacı arsa malikinin davalı yüklenici ............. ile aralarındaki sözleşme ilişkisinin varlığını ispat ettiği, öte yandan davacı tarafından davalı yüklenici ...........'e yapılan temlik arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında avans mahiyetinde olup, davalı yüklenici sözleşmeden kaynaklanan edimini yerine getirmediğinden davalı yükleniciden pay satın alan diğer davalıların da TMK’nın 1023. maddesi kapsamında iyiniyetinin korunmasının mümkün olmadığı, o halde mahkemece yapılacak işin, sözleşmenin geriye etkili olarak feshi ile tapu iptali ve tescile karar verilmesinden ibaret olduğu-
Davacı malik olmayan eş tarafından TMK 194 uyarınca açılan ipoteğin kaldırılması istemli davanın yargılaması sırasında, davacının ölümü nedeniyle dava konusu taşınmazın aile konutu olma özelliğini kaybettiği gözetildiğinde, taşınmazın zaten maliki durumunda olan davalı eş tarafından tesis edilmiş bulunan ipotek işleminin "aile konutuna tanınan hukuki koruma" gereğince kaldırılmasına karar verilemeyeceği- "Sağ kalıp malik olmayan eşin mirasçı sıfatından dolayı haklarının bulunması ve davayı açtığı sırada var olan hukuki yararının yargılama aşamasında malik eşin ölümünden sonra da devam ettiğine" yönelik içtihatların somut olayda uygulanma imkânı bulunmadığı-
TBK 19 uyarınca muvazaa iddiasına dayalı olarak dava açılabilmesi için davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmasa da davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olması için diğer dava koşullarının yanında davacının davalı borçludan alacaklı olması gerektiği- Zimmet suçu nedeniyle oluşan zararın dava veya takip yoluyla haksız fiil faillerinden talep edilmesi, bu talebin karşılanmaması halinde haksız fiilden kaynaklanan alacağın tazminine yönelik TBK 19 uyarınca muvazaa iddiasına dayalı davanın açılması gerektiğinden, bundan önce davacının, sadece ceza yargılaması nedeniyle mahkum olan davalının taşınmaz ve araçları elinden çıkardığından bahisle dava açmasında hukuki yarar bulunmadığı-
Hile ve yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin davada davacı aldatıldığını 08.09.2017 tarihli bilirkişi raporu ile öğrendiğini ileri sürdüğü- Davalının da buna ilişkin bir itirazı olmadığı anlaşılmakla öğrenmeden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılan davanın süresinde olduğunun kabulü ile mahkemece işin esasına girerek incelenmesi hile iddiasının sübut bulmaması halinde ise ıslahla ileri sürülen yolsuz tescil iddiası yönünden bir karar verilmesi gerekeceği-
İnançlı işlem konusu olduğu iddia edilen mal, üçüncü kişiye devredilmişse, davanın kayıt maliki yanında inanılana da yöneltilmesi gerektiği- İnançlı işlem konusu malın muvazaalı olarak devredildiği iddiası nedeniyle son kayıt maliki aleyhine açılan davanın dinlenebilmesi için öncelikle davacı ile ilk el arasındaki temlikin inanç sözleşmesine dayalı olduğunun kanıtlanması gerektiği- "Tapu iptali ve tescil davalarının kural olarak son kayıt malikine açılması gerektiği, davacının bu davada inançlı işlemin varlığını ve davalının taşınmaz ediniminin iyiniyetli olmadığını bilebilecek durumda olduğunu ispatlayarak tapunun iptal edilmesini sağlayabileceği, ispat yükü kurallarına göre (inanılan) önceki malikin davada yer almasının zorunlu olmadığı, gerek maddi hukuk kuralları gerekse mecburi dava arkadaşlığına ilişkin usul kurallarının da bunu gerekli ve zorunlu kılmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Tapu iptali ve tescil istemine ilişkin eldeki davada; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup olmadığı, tapu kütüğüne güvenerek iyiniyetle devralma olgusunun eldeki davaya etkisinin bulunup bulunmadığı- 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17 nci maddesi çerçevesinde koşulların varlığı hâlinde orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, aynı Kanun'un 14 üncü maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi hâlinde imar ve ihya yoluyla kazanılması mümkün bulunmaktadır. Bu nedenle imar ihya yolu ile kazanılması mümkün olan taşınmazların 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16 ncı maddesinde düzenlenen kamu malı niteliğinin bulunmadığı dikkate alındığında iktisapta bulunan tapu kayıt malikinin iyiniyetli olup olmadığının tespiti gerektiği-
Birleştirilen dava ile asıl davanın birbirinden bağımsız olduğu, bağımsızlığını koruyan her bir dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği- Asıl ve birleştirilen davaların bağımsızlıklarını korudukları gözetilerek her bir dava hakkında HMK'nın 297 nci maddesine uygun bir hüküm kurulması gerektiği-