Mahkemenin tasfiye konusu taşınmazın edinilmesine davacının çalışarak elde ettiği gelirle katkısının olduğuna yönelik kabulü yerinde ise de, tasfiye konusu taşınmazın edinme bedelinin tamamının davacı tarafından karşılandığına yönelik kabulün hatalı olduğu- Davacının taşınmazın edinilmesine çalışarak elde ettiği gelirle katkı iddiasında bulunduğu, davalının ise taşınmazın takılan altınları ile edinildiğini savunduğu, davacının çalışarak elde ettiği gelirle taşınmazın edinilmesine katkısının mevcut delillerle ispatlandığı, ayrıca özellikle tarafların ortak çocukları olan tanıkların davacı ve davalıdan duyumlarına dayalı beyanlarına göre de, davalının bir kısım altınlarının da taşınmazın edinilmesinde kullanıldığının ispatlandığı, ancak taşınmazın edinilmesinde kullanılan altınların miktarının tam olarak ispatlanamadığı anlaşıldığından, mahkemece, tasfiye konusu taşınmazın edinilmesine erkeğin çalışarak elde ettiği gelirle, davalı kadının da altınları ile katkısı olduğu kabul edilerek tarafların katkı oranı mevcut delil itibariyle belirlenmesi mümkün olmadığından hukuk ve hakkaniyete uygun bir katkı oranı takdir edilerek katkı payı alacağına hükmedilmesi gerektiği-
Affedilen veya hoşgörü ile karşılanan olaylar taraflara kusur olarak yüklenemeyeceği, feragat tarihinden sonra da tarafların boşanmayı gerektirir kusurlu bir davranışının varlığının ispatlanamamış olduğu ve erkeğin davasının kabulü koşullarının gerçekleşmediği, gerçekleşen bu durum karşısında erkeğin boşanma davasının da reddi gerektiği- Davacı-karşı davalı kadının ziynet alacağı davasında yapılan yargılama neticesinde; "...önceki boşanma davasında da talep edilen ziynetlerin eldeki dava dosyasında belirtilen ziynetler ile bire bir aynı olması sebebi ile HMK 311 maddesi hükmü dikkate alınarak bu hususta kesin hüküm bulunduğu..." gerekçesiyle davasının reddine karar verilmiş ise de yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı-karşı davalı kadının daha önce ... dava dosyasıyla boşanma davası ile birlikte ziynet alacağı davası açtığı, ancak 25.06.2020 tarihli dilekçe ile davasından feragat ettiği, açılan davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği görülmüş olup mahkemece feragatla sonuçlanan davada kadının açtığı boşanma ve ziynet alacağı davalarının birbirinden bağımsız nitelikte olduğu dikkate alınmadan boşanma davasına ilişkin hüküm kurulduğu, ziynet alacağı davasına yönelik ise hüküm kurulmadığının anlaşıldığı, bu nedenle ziynet alacağı davasına yönelik kurulmuş ve kesinleşmiş bir hüküm bulunmadığı ve bu durum karşısında yazılı gerekçe ile kadının ziynet alacağı davasının reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Kadının haberi olmaksızın, onun bilgisi ve rızası dışında müşterek konuta ses kayıt cihazı yerleştirilmek suretiyle elde edilen ses kayıtları hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu ve hukuka aykırı olarak elde edilen ses kayıtlarının dinlenmesi sonucu tanığın ses kayıtlarının aktarımını içeren beyanlarının da hükme esas alınamayacağı- Kadına yüklenen güven sarsıcı davranış vakıasını ispata yarar delillerin hukuka uygun yollarla elde edildiğinin kabulü mümkün olmadığından bu vakıanın kadına kusur olarak yüklenmesinin hatalı olduğu, kadına yüklenen diğer kusurlu davranışların ise gerçekleştiği anlaşılmakla, tarafların kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışları uyarınca boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olduklarının kabulü gerektiği- Boşanma sonucu manevî tazminata hükmedilebilmesi için tazminat yükümlüsünün kusurlu, tazminat talep eden eşin ise kusursuz veya diğerine göre daha az kusurlu olması gerektiği- Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda taraflar eşit kusurlu olup eşit kusurlu eş yararına tazminata hükmedilemeyeceği- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan tarafın, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz nafaka isteyebileceği gözetildiğinde, tarafların kusur durumları ile ekonomik ve sosyal durumları nazara alınarak kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Davalının askerde olduğu dönemde davalının abisi adına alınan plakayı, davalı askerden geldikten sonra beraber çalıştırdıkları, daha sonra plakanın davalıya devredildiği uyuşmazlıkta, ticari plakanın davalı ve abisine ait olup davalı tarafından abisinden devralınan kısmın, abisine düşen yarı payı bulunduğu, bu yarı payın kişisel malı niteliğinde olduğunun ispat yükünün davalıda olduğu, abiden alınan bu kısmın kişisel mal niteliğinde olduğu somut delillerle ispatlanamadığından, ticari plakanın karar tarihine en yakın tarihteki değerinin yarısının davacının edinilmiş malı kabul edilerek, bu kısım üzerinde davacı lehine katılma alacağına hükmedilmesi gerektiği- "Bilirkişi tarafından belirlenecek değere göre artırılmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla" ... şimdilik bir dava değeri gösterilmek suretiyle açılan katılma alacağına ilişkin davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu-  Mahkemece, davanın kısmi dava ve talep açıklama dilekçesinin de ıslah dilekçesi olarak kabul edilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece, (plaka yönünden verilen) bozma ilamına uyulduğuna göre, katılma alacağı talebinin niteliği gereği hukuki sebebi aynı olan tek alacak davası olması nedeniyle bozma ile bir önceki karar ortadan kalktığından, bozma sonrası verilecek yeni karar ile alacak miktarları ve kabul-ret oranları değişeceğinden, infazda tereddüt oluşmaması ve temyiz edilmeyerek bozma kapsamı dışında kalması yolu ile taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış hak oluştuğu da gözetilerek bozma kapsamı dışında kalan tasfiye konusu diğer mallar (taşınmaz ve araç) yönünden de yeniden hüküm kurulması gerektiği-
Edinilmiş malların, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleri olduğu - Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşyalar, mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, manevi tazminat alacakları ve kişisel mallar yerine geçen değerlerin ise kişisel mal olduğu - Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimsenin, iddiasını ispat etmekle yükümlü olduğu - Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal sayılacağı -
Anlaşmalı boşanma dosyasına sunulan protokol gereğince tarafların; davaya konu taşınmazın davalıya, aracın davacıya devredileceği hususunda anlaştıkları, davacının taşınmazdan kaynaklı katkı payı ve değer artış payı alacağının reddine karar vermek gerektiği-
Ziynet eşyası davalarında, ispat hukuku yönünden öncelikle davacı kadın eşin dava konusu edilen ziynet eşyalarının, cins, sayı, nitelik ve miktar olarak varlığının kanıtlanması gerektiği, bunu ispatlayan kadının ikinci olarak ise; bu ziynetlerin evlilik birliği içinde kendisinden alındığını ve tekrar iade edilmediğini veya bu şekilde elinden alındığına dair bir iddiası yoksa evden ayrılırken bu eşyaları yanında götürmesinin mümkün olmadığını ispat etmesi gerektiği- Başlangıçta, dava dilekçesinde "düğünde takılan tüm hediyeliklerin iade edilmesini" isteyen davacının ve davalının yargılama içerisindeki ifadeleri birlikte değerlendirildiğinde, "nişan töreninde hediye olarak takılan altın ve ziynet eşyalarının taraflar arasında yarı yarıya paylaşılacağı" konusunda anlaşma bulunduğu, "kendi hissesine düşen kısmın da davalı tarafından alındığını" ileri süren davacının bunu ispatlayamadığı, gider pusulaları ve tanık beyanıyla davalının "yalnızca kendisine ait hediyelikleri bozdurduğunun" ortaya konulduğu, mehir olarak takıldığı belirtilen bilezikler yönünden de davacının "bileziklerin kendisinden zorla alındığını, evden ayrılırken bu nedenle yanında götüremediğini" ispatlayamadığı-
Katılma alacağı davasında; mahkemece davalının kişisel mal savunmasına yönelik yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan hüküm kurulmasının hatalı olacağı- Somut uyuşmazlıkta; hükme esas alınan bilirkişi raporunda banka hesaplarının açılış kapanış tarihlerinin dikkate alınarak hesaplar arası aktarım olup olmadığı, hesapların birbirinin devamı olup olmadığı tespit edilmeden, 2006 öncesi kayıtlar olmadığı için mevcut paranın edinilmiş mal kabul edilerek artık değere katılma alacağı hesaplanması ve mahkemece elverişsiz rapora göre hüküm kurulmasının doğru olmayacağı-
Ziynet alacağı hakkı olduğunu iddia eden kadın eşin, varlığını kanıtladığı dava konusu ziynetlerin kendinde olmadığını şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanmakla yükümlü olduğu- Uyuşmazlık konusu ziynet eşyaları hakkında erkek eşin “evlilik birliği içerisinde bu eşyaların bozdurularak harcandığı ancak ziynetlerin miktarının iddia edilen kadar olmadığını” kabul ettiği, bu durumda erkek eşin, kadının kişisel malı niteliğinde kabul edilen bu eşyaları iade ettiği veya iade edilmemek üzere aldığı hususunda ispatla yükümlü olduğu- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce; dava konusu edilen ziynet eşyalarının erkek eş tarafından bozdurularak harcandığı beyanının delil ikamesi olduğu, delil ikamesi niteliğindeki bu beyanla ispat yükünün yer değiştirmediği, direnme kararının bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Davalı ve abisinin, plakanın davalıya devri öncesinde ticari plakayı beraber çalıştırdıkları dikkate alındığında, ticari plakanın davalı ve abisine ait olup, davalı tarafından abisinden devralınan kısmın, abisine düşen yarı payı bulunduğu, bu yarı payın kişisel malı niteliğinde olduğunun ispat yükünün davalıda olduğu, dosya kapsamına göre, abiden alınan bu kısmın kişisel malı niteliğinde olduğunun somut delillerle ispatlanamadığı, bu nedenle ticari plakanın karar tarihine en yakın tarihteki değerinin yarısının davacının edinilmiş malı kabul edilerek, bu kısım üzerinde davacı lehine katılma alacağına hükmedilmesi gerekeceği-