Evliliğin boşanma sebebiyle sona erdirilmesine karar verilmesi hâlinde, mal rejiminin dava tarihinden geçerli olmak üzere sona ereceği- Somut olayda; taraflar arasında yurtdışında açılan boşanma dava tarihi tespit edilerek sonucuna göre tasfiyeye dahil edilecek malla belirlenerek tasfiyenin gerçekleştirilmesinin gerektiği-
Tasfiyeye konu taşınmazın mal rejiminin sona erdiği tarihte mevcut olduğu kabul edilerek karar verilmesi gerektiği- Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar ile mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirlerin mal rejiminin sona erdiği anda mevcutmuş gibi tasfiyeye dahil edileceği- Mahkemece taşınmaz ve aracın devir tarihi ile tarafların ayrı yaşamaya başladıkları tarih ve boşanma dava tarihi göz önünde bulundurulduğunda taşınmaz ve aracın eklenecek değer olarak kabul edilerek tasfiyede dikkate alınması gerektiği-
Davalı erkeğin dükkanın işletmesini evlilik birliği içinde devraldığı, taraflar arasındaki darp olayından sonra, boşanma dava tarihinden önce davalı erkeğin kız kardeşine dükkanın işletmesini devrettiği anlaşıldığından, mahkemece dükkanın işletmesinin devir tarihi ile taraflar arasındaki darp olayının tarihi ve önceki boşanma dava tarihi göz önünde bulundurulduğunda TMK 229. maddesi gereğince dükkanın devir parasının eklenecek değer kabul edilerek tasfiyede dikkate alınması gerekeceği-
Ücret alacağının hakedildiği dönemin evlilik birliği içinde olduğu anlaşıldığından, mahkemece çalışma karşılığı elde edilen edinimlerin (TMK mad. 229/1 inci bent) edinilmiş mal olduğu göz önünde bulundurularak, mahkeme kararıyla kesinleşen ücret alacağından kadının katılma alacağı olduğu kabul edilerek artık değere katılma alacağına hükmedilmesi gerekeceği-
Mahkemece, dava konusu meskenin devir tarihindeki durumu (nitelik ve özellikleri) dikkate alınarak tasfiye tarihi itibariyle (bozma ile günceliğini yitireceğinden verilecek karar tarihine en yakın tarih itibariyle) sürüm (rayiç) değerinin belirlenerek, buna göre artık değere katılma alacağı hesaplanması gerekirken, taşınmazın devir tarihindeki değeri esas alınarak artık değere katılma alacağı hesaplanmasının doğru olmadığı-
İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davalının taşınmazı 2014 yılındaki 3. kişiye devrinin katılma alacağını azaltma kastıyla yapılmadığı kabul edilerek, davacı tarafın katılma alacağı talebi reddedilmiş ise de, boşanma dava dosyasında dinlenen tanık beyanlarına göre, tarafların Ekim 2014 yılında meydana gelen tartışma sonrası ayrıldıkları, bu tartışmadan sonra yeniden bir araya geldikleri, 2015 yılının sonuna doğru yeniden anlaşmazlığa düştükleri ve ayrıldıkları, bu anlaşmazlık sonrası açılan boşanma davası sonrasında boşandıkları, davalının davacıyla Ekim ayındaki tartışmaları sonrasında, 11.11.2014 tarihinde taşınmazı 3. kişiye devrettiği, daha sonra boşanma davasından sonra 2018 yılında yeniden taşınmazı devraldığı dikkate alındığında, davalının davaya konu taşınmazı davacının katılma alacağını azaltma kastıyla devrettiğinin kabulü gerekeceği, buna göre, dosyadaki toplanmış veya toplanacak deliller hep birlikte değerlendirilmek suretiyle, davacının artık değere katılma alacağı talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekeceği-
Tasfiyeye konu TOKİ projesi kapsamında yer alan taşınmazın, peşinat ödenmesi için davacının ziynet eşyaları kullanılmışsa da davacı bu alacağı için ayrıca dava açtığından mahkemece evlilik birliği içinde ödenen taksitlerin, taşınmazın edinme değeri içindeki oranı belirlendikten sonra, bu oranın, davalı lehine yapılan denkleştirme sonrası ortaya çıkan, taşınmazın karar tarihine en yakın güncel değeriyle çarpılması neticesinde bulunan artık değerin yarısına katılma alacağı olarak hükmedilmesi gerektiği-
Mal rejiminin tasfiyesi hakkında nihai karar verilmesiyle başlayan tasfiye sürecinin, alacak miktarının tahsil edilmesiyle tamamlanacağı- Borçlu eşin mal varlığının ya da terekesinin tasfiye borcunu karşılamaya yetip yetmediği ancak bu sürecin ilerleyen aşamalarında belli olacağından, üçüncü kişinin daha tasfiyenin başlangıcında (mahkeme kararıyla) borçtan sorumlu tutulmasının hatalı olduğu- Eşle birlikte eşten kazandırma veya devralan üçüncü kişiye karşı dava açılması durumunda, mahkemece, üçüncü kişiye karşı açılan dava hakkında “ayırma kararı” verilerek davanın ayrı bir esasa kaydının sağlanması; bu davada eski eşe karşı açılan mal rejiminin tasfiyesi davası sonucunun ve alacağa karar verilmiş ise, eşten tahsil edilebilme durumunun “bekletici sorun” yapılması gerektiği-
2005 yılında satın alma suretiyle edinilen, işyeri niteliğindeki balık lokantası olarak faaliyet gösteren taşınmaza ilişkin katılma alacağı davasında, tapu kaydındaki hisse dikkate alınmaksızın, dava konusu balık lokantasının davalı kadına devredildiği, hisse devrinin balık lokantası için yapıldığı, bu nedenle davaya konu balık lokantasının bozma sonrası karar tarihine en yakın güncel sürüm değeri artık değer kabul edilerek katılma alacağı hesabının yapılması gerekirken, tapuda yazılı hisse üzerinden karar verilmeyeceği-
Ölüme bağlı mal rejiminin tasfiyesi ile artık değere katılma alacağı isteği- Mahkemece, davacının 639 parselde 3 nolu bağımsız bölüme yönelik katılma alacağı talebinin davalının kardeşi tarafından verilen 70.000 USD, borç olarak kabul edilerek reddine karar verilmiş ise de, davalının kardeşinin USD hesabının yapılan incelemesinde, muris tarafından hesaba evlilik birliği içinde 'bona alımı' ibaresi ile internet bankacılığı aracılığıyla peyderpey para gönderildiği, gönderilen miktarlarla menkul sermaye iradı alındığı, bu biriken sermaye iradlarının bir kısmı bozdurularak 70.000 USD'nin murise gönderildiği; taşınmazın tarafların ortak beyanlarına göre 70.000 USD ve 5.000'er TL den oluşan 45.000 TL şeklinde düzenlenen senet ile alındığı, senet borcunun 5.000 TL sinin muris ölmeden önce, kalan senet borcunun da bir kısmının mirasçı davacı eş, bir kısmının da mirasçı davalılar anne-baba tarafından ödendiği anlaşılmakla ve bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edileceğinden, mahkemece, bu para evlilik birliği içinde muris tarafından gönderilen paralar ile oluştuğuna ve yine evlilik birliği içinde 5.000 TL senet borcu da ödendiğine, dosyadaki mevcut delillere göre de 70.000 USD ve 5.000 TL'nin murisin kişisel malı olduğu ispatlanamadığına göre, edinilmiş mal kabul edilerek, taşınmazın alınmasında kullanılan bu miktarların taşınmazın edinme tarihindeki oranı bulunup sonucuna göre davacının artık değere katılma alacağı hesaplanması gerektiği-