Alacak talebine konu taşınmaz redle sonuçlanan ilk boşanma davasından çok kısa süre önce elden çıkarılmış olmasına ve tarafların bu davadan sonra bir daha bir araya gelmediklerinden, hayatın olağan akışına göre; bu devrin TMK'nun 229/2. maddesi uyarınca diğer eşin katılma alacağını azaltmak kasdıyla yapıldığının kabulü gerekeceği-TMK'nun 229/2. maddesinde düzenlenen duruma uygun düşen şekilde yapılan devirlerde; devir sonucu elde edilen karşılığın (satış bedelinin), mal rejiminin sona erdiği tarihte mevcut olmaması; artık değere katılma alacağının talep edilmesine engel olmadığı, TMK'nun 229/2. maddesi uyarınca devredilen bu taşınmaz malın "eklenecek değer" olarak kabul edilip, TMK'nun 232 ve 235/2. maddeleri gözetilerek gerektiğinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak, davacının hesaplanacak, artık değere katılma alacağının hükmedilmesi gerekeceği-
8. HD. 30.03.2016 T. E: 2014/27374, K: 5781-
Boşanma dava tarihinden önce emekli olması nedeniyle davalıya ödenen veya ödenmesi gerektiği halde ödenmeyip aktarılan miktarın sorularak tereddüte yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve TMK'nun 228/2.maddesi gereğince bu miktarın mal rejiminin sona erdiği tarihten sonraya isabet eden bölümünün peşin sermaye değerinin davalının kişisel malı olduğu dikkate alınarak bakiye miktarın artık değer kabul edilmesi ve buna göre davacının katılma alacağının hesaplanması gerektiği- Kooperatif üyeliğinin TMK'nun 235/1 maddesi uyarınca tasfiye tarihindeki (karar tarihindeki) güncel karşılığı bulunması ve bulunan bu değerin mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 01.01.2002 tarihi öncesinde ödenen bölümüne davacı kadının katkısının %077 olduğunun kabulü ile davacı ve davalının kişisel malları belirlendikten sonra 01.01.2002 tarihinden sonrasına karşılık gelen payın ise edinilmiş mal olduğunun kabulü ile yarısı üzerinde davacı eşin artık değere katılma alacağının bulunduğunun düşünülmesi, bu kabullere göre talep hakkında bir karar verilmesi gerektiği- Hükmedilen alacağın katkı payı alacağı bölümüne dava tarihinden itibaren; katılma alacağı kısmına karar tarihinden itibaren faiz başlatılması gerektiği-
Davacı tarafça, mal rejiminin tasfiyesini talep edilerek, davalı eş tarafından işletilen işyerinin mal kaçırmak amacıyla üçüncü şahsa devredildiğini belirilmiş olup, mahkemece, her ne kadar gerekçeli kararda bu işyeri ile ilgili iddianın ispatlanamadığı gerekçesi ile değerlendirmeye alınmadığı belirtilmiş ise de; davacının bu talebi ile ilgili olarak olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanacağı- Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olduğu- Tasfiyeye konu vadesiz TL hesabı ile bu hesaba bağlı yatırım hesabı üzerinde bankacı-mali müşavir bilirkişi eliyle inceleme yaptırılarak tasfiye tarihi olan boşanma dava tarihi itibariyle bu hesapta ve bu hesaba bağlı yatırım hesabında tasfiye edilecek bir değer bulunup bulunmadığı, bu değerin TL olarak karşılığının ve tasfiye tarihinden daha önce toplu olarak elden çıkarılmış mevcutlar bulunup bulunmadığının araştırılması; tasfiye tarihinde mevcut bir değer varsa bunun tasfiyeye tabi tutulması, daha önce bu hesaptan ve bu hesaba bağlı yatırım hesabından TMK. mad. 229/2 gereğince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yapılan devir ve tasarruflar bulunup bulunmadığının da değerlendirilip, bulunuyorsa bunun da tasfiye hesabına dahil edilmesi ve talep miktarı da gözetilerek alacak talebi hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Dava dilekçesinin içeriği ve yargılama aşamasındaki beyanlardan davacı tarafın isteğinin hangi malvarlığına ilişkin olduğu açık olmadığı; HMK. mad. 31 uyarınca hakimin davayı aydınlatma görevi kapsamında davacı tarafın talebi açıklattırılıp, davacı tarafın gösterdiği tanıkların da ifadelerine başvurulması ve buna göre hüküm tesis edilmesi gerektiği-
TMK. mad. 222/3. uyarınca, taşınmazlardaki payların edinme tarihi itibariyle "edinilmiş mal karinesi"nin aksini, bu payların miras yoluyla intikal eden kişisel malı olduğunu ispat yükü davalıda olup; davalının tüm dosya kapsamı, taşınmaza ilişkin tapu kayıtları ve alınan tanık beyanları ile bu karinenin aksini kanıtlayamadığı; aksi ispat edilemediğinden bu üç taşınmazdaki payların davalının edinilmiş malı niteliğinde olduğu; her ne kadar taşınmazlardaki davalıya ait paylar mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihi itibariyle mevcut değil ise de; boşanma dava tarihinden yaklaşık iki ay önce davalının bu payları devrettiğinin tapu kayıtlarından anlaşıldığı; payların zorunlu bir ihtiyaçtan dolayı devredildiği de ispat edilemediğinden TMK. mad. 229/2 gereği bu taşınmazlar yönünden diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yapılan bir devir olduğunun kabul edilmesi gerekeceği; payların TMK 235/2.maddesi uyarınca devir tarihindeki sürüm değerleri üzerinden hesap bilirkişi raporunda bu taşınmazlar yönünden belirtilen alacak miktarı da eklenerek ve talep miktarı da gözetilmek suretiyle alacağa karar verilmesi gerekeceği-
Kadının bankadaki hesabından çekilen paranın, mal rejiminin sona erdiği anda mevcut olmadığı, TMK'nun 229/1 ve 2. maddesindeki durumun da mevcut olmadığı, mal rejiminin sona erdiği ana kadar geçen üç bucuk aylık sürede belirtilen miktardaki paranın harcanmış olması da hayatın olağan akışına uygun olup aksi karşı tarafça kanıtlanamadığından, bu alacak talebi yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Mal rejiminin sona ermesinden sonra ancak tasfiyeden önce, edinilmiş mal grubuna ait mevcut bir mal; evlilik birliğine ilişkin giderler kapsamında diğer eşin rızası veya mahkeme kararıyla tüketilerek elden çıkarılmış olmadıkça, bu malın tasfiyede varmış gibi değerlendirilerek artık değere katılma alacağı hesabına dahil edilmesi gerektiği-
Boşanmış olan eşler arasında devam eden mal tasfiyesine ilişkin dava sırasında eşlerden birinin diğerinden mal kaçırmak için evlilik birliği içinde edindikleri nizalı taşınmazı muvazaalı olarak diğer davalıya devrettiği iddiasıyla açılan tasarrufun iptali davasında, tasfiye talep eden davacı eşin diğer eşten dava neticesinde alacaklı olma ihtimali bulunduğundan, mal tasfiyesine ilişkin davanın sonucunun bekletici mesele yapılarak hasıl olacak duruma göre bir karar verilmesi gerektiği-
