Birlikte görülen mal rejimi ile boşanma davasında her iki davanın da feragat nedeniyle reddine karar verilerek kesinleşmesinden sonra buradaki feragat beyanının, daha sonra açılan eldeki mal rejimi davasında dikkate alınıp alınamayacağı- TMK. mad. 225/2 uyarınca, eşler arasındaki mal rejiminin, kabulle sonuçlanan boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiş olduğu ve dolayısıyla daha önce yapılan beyanın, doğmamış haktan feragatin hukuki sonuç doğurmayacağına ilişkin kural gereğince, eldeki davaya bir etkisinin bulunmadığı- Davacının boşanma ile birlikte açtığı mal rejimine ilişkin davanın yargılaması sırasında mahkemeye sunduğu dilekçede yer alan beyanlarının mahkeme içi ikrar niteliği taşımadığı, davacının eşi ile tekrar birlikte yaşamaya başlaması nedeniyle evlilik birliğinin yürütülmesini sağlamak amacıyla davasından vazgeçtiği, davacının bu davranışının genel hayat tecrübelerine uygun olduğu, bu nedenle de bu beyanın klasik anlamda ikrar niteliği taşımayıp, feragat beyanının gerekçesine ilişkin açıklamalar niteliğinde olduğu- Mahkemece feragatin kesin hükmün sonuçlarını doğurduğu, davacının bu mallarda hak sahibi olmadığını beyan ettiği ve haklarından vazgeçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- "Davacının vermiş olduğu dilekçe içeriğinin, doğmamış haktan feragat niteliğinde olmadığı, davacının yaklaşık üç yıl önce mahkemeye sunduğu dilekçede, bu davanın konusu olan para ve mallarda kendi hakkının olmadığının imzalı dilekçe ile bildirilmesinin mahkeme içi ikrar niteliğinde olup, kesin delil teşkil ettiği"  şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Taraflar arasında taşınmazın devir tarihinden evvel tartışmalar bulunduğu, uyguladığı şiddet sebebiyle davalının evden uzaklaştırıldığı, tartışmalar sonrası davalının Cumhuriyet Savcılığına şikayet edildiği dikkate alındığında, TMK. mad. 229/2 gereğince davalının kardeşine yaptığı devrin, taşınmazın tasfiyede dikkate alınmasını engellemeyeceği, eklenecek değer olarak dikkate alınmasının yerinde olduğu ve bu durumda taşınmaz her ne kadar boşanma öncesi devredilmiş ise de, mal rejiminin sona erdiği nitelikleri itibariyle karar tarihine en yakın değeri üzerinden belirlenecek piyasa sürüm değeri artık değer kabul edilip, yarısı oranında katılma alacağına hükmedilmesi gerektiği- Diğer mesken ise, 2006 yılında aidatlarını ödeyemeyen bir kooperatif üyesinden satın alma yoluyla devralınarak, aidat ödemeye devam edilmesi neticesinde 16.12.2009 tarihinde, edinilmiş mallara katılma rejimi döneminde davalı adına tescil edilmiş, 21.11.2012 tarihinde arkadaşına devredilmiş olup, aksi ispatlanamadığından, kural gereği edinilmiş mal olarak kabulü gerektiği- Bu taşınmazla ilgili gerek borç alındığından, gerekse bankadan 48 aylık kredi çekilerek ödendiğinden, taşınmazın satışı ile elde edilen paranın gerek Almanya'daki gerekse Türkiye'deki borçların ödenmesinde ve lüks harcamaların karşılanmasında kullanıldığından bahsedilmekte ise de, bu savunmaya ilişkin herhangi bir bilgi ve belge olmadığına, davalı tarafça savunmaya ilişkin herhangi bir delil sunulmadığına, bu husus diğer delillerle de ispatlanamadığına göre, savunmaya itibar edilmemesinin yerinde olduğu- 48 aylık kredinin son taksiti de mal rejiminin sona erdiği tarihten önceye isabet etmekte olup, çalışma karşılığı elde edilen gelir de edinilmiş mal olduğundan, bu durumun da edinilmiş mal olma niteliğini değiştirmeyeceği-
8. HD. 13.02.2018 T. E: 2016/12636, K: 2050-
Mal rejiminin tasfiyesi- Her ne kadar taşınmaz, en son mahkeme kararı ile satış (şufa gibi) yoluyla davalı eş adına tescil edilmişse de; mahkemece, sonradan verilen tapu iptal ve tescile ilişkin karar yenilik doğurucu (inşai) nitelikte olmayıp, önceden doğmuş mülkiyet hakkının belirlenmesi niteliğinde olduğundan ve taşınmazın tasfiyeye konu 1/2 hissesi davalı eş tarafından satış yoluyla edinildiğinden mülkiyetin bu tarihte kazanıldığının kabul edilmesi gerektiği-
Katkı payı ve katılma alacağı alacak isteği-
Edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu tarihte satın alınmak suretiyle davalı eş adına tescil edilmiş olan taşınmazın, boşanma dava tarihinden yaklaşık 6 ay önce satılarak elden çıkarıldığı, satış tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar geçen 6 aylık kısa süre içinde taşınmazın satış bedelinin harcanmış olmasının “hayatın olağan akışına uygun düşmediği” iddiasının davalı eş tarafından kanıtlanması gerektiği, davalı eşin satış bedelinin makul seviyede harcandığını kanıtlayamadığı, o halde TMK.'nin 229/2. maddesi uyarınca davalı eşin, davacı eşin katılma alacağını azaltmak maksadıyla dava konusu taşınmazı elden çıkardığının kabulü ile mal rejiminin sona erdiği anda mevcut kabul edilerek tasfiyeye dahil edilmesi gerektiği-
Tasfiyeye konu taşınmazın satışından elde edilen paranın davalı tarafından evin ve çocukların ihitiyaçlarına harcandığını savunmasına karşı davacının harcanmadığına yönelik yeminli beyanına göre, taşınmazın davacının katılma alacağını azaltma kastı ile devredildiği kabul edilerek katılma alacağına hükmedildiği, davalı adına satın alınan tasfiyeye konu bağımsız bölümün boşanma dava tarihinden yaklaşık iki yıl önce devredildildiği anlaşılmış olup mal rejimin sona erdiği tarihte tasfiye konu mevcut mal olmadığına göre, TMK 229 maddesine göre eklenecek değerlerin varlığını yani, mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devir olduğunu davacının ispatlaması gerektiği- Davacı tarafından taşınmazın devir parasının mevcut olduğunun iddia ve ispat edilmemiş, ayrıca davalının diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devir yaptığı ispatlanamamış olup ispat külfeti davacı da olmasına rağmen mahkemece yemin hakkı yanlış tarafa yöneltilmiş olduğu, bunun yerine, mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Mal rejiminin, boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ereceği- Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden, evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olduğu- Tasfiyeye konu bağımsız bölüm, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 2003'de satın alınarak davalı eş adına tescil edilmiş olup, mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümlerin uygulanacağı- Tasfiyeye konu taşınmazın, davalı adına 2001'de evlilik birliğinden önce edinilen ve 2003'de devredilen bağımsız bölümün satışından elde edilen bedelin kullanılarak satın alındığı, davacı tanıkları, tasfiyeye konu taşınmazın 36.000,00 TL ye alındığını beyan etmesine rağmen, mahkemece tasfiyeye konu taşınmazın bilirkişi tarafından tespit edilen edinme tarihindeki değeri esas alınarak denkleştirme yapılarak artık değere katılma alacağı hükmedilmesinin doğru olmadığı- Taşınmazın davacı tanıklarının beyanında belirttikleri bedel dikkate alınarak, bu değer üzerinden artık değere katılma alacağına hükmedilmesi gerektiği-
Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiş olduğu- Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu- Tasfiyeye konu taşınmaz, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu tarihte satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiş olup mahkemece, davanın katılma alacağı davası olduğu gözetilerek öncelikle, davanın kaldığı yerden devamı ile tasfiyeye konu edilen taşınmazın davalı eş tarafından edinme ve satış tarihlerini gösterir şekilde tedavüllü tapu kayıtları ilgili tapu müdürlüğünden getirtilerek mal rejimi sona erdiğinde mevcut durumun tespitine çalışılması, ve davacı tarafın katılma alacağı talebi hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Davayı takip veya müdahale yönünde beyanı bulunmayan, yöntemine uygun kendisine husumet yöneltilmeyen, ayrıca asli veya feri müdahil konumunda bulunmayıp, HMK. mad. 62 uyarınca dava kendisine ihbar olunan üçüncü kişi hakkında hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-