Tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespitinin büyük önem taşıdığı, gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunduğu bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması gerektiği-- Kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği-
Paylaşmanın geçerli kabul edilebilmesi için tüm paydaşlara her taşınmazda pay verildiğinin saptanması gerektiği- Dava konusu edilen bir kısım taşınmazlar bakımından davacının doğrudan gelir desteği ödemesinden yararlandığı, ancak bu konuda da yeterli araştırma yapılmadığı anlaşıldığından, davacının hangi taşınmazlar ve dönemler için doğrudan gelir desteği ödemesi aldığının belirlenerek mahallinde uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılarak, hangi taşınmazı hangi paydaşın tasarruf ettiğinin saptanması her bir paydaşın zeminde kullandığı yerin infaza elverişli rapor ve krokiye yansıtılarak sonucuna göre elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istekleri yönünden bir karar verilmesi ecrimisil yönünden karar verilirken resmi verilerden yararlanılması gerektiği-
Devletin, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlendiği, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağladığı, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğunu kabul ettiği, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunun olduğu- -TMK' nin 1023. maddesine göre, tapu kütüğündeki sicile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunacağı, aynı ilkeyi tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddenin 1. fıkrasına göre, bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3. kişinin bu tescile dayanamayacağı-
Somut olayda dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerden; tarafların 11.07.2013 günü kesinleşen karar ile "anlaşmalı olarak" boşandıkları; davacının 11.11.2013 tarihinde yeniden evlendiği; eldeki nafaka indirim davasını ise 28.04.2014 günü açtığı; taraflar hakkında yapılan sosyal ekonomik durum araştırmasına göre, davacın kombi teknik servisi olarak çalıştırdığı işyerini kapattığı belirtilmiş olmasına karşın tanık beyanlarına göre serbest olarak tesisat ve tamirat işleri yaptığının anlaşılmış oldığı, davalının ise özel bir şirkette çalıştığı, aylık 1.350 TL ücret aldığı ve aylık 800 TL kira ödediğinin tespit edildiği, bu durumda; mahkemece, tarafların sosyal ekonomik durumları ile müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, genel ihtiyaçları ve anlaşmalı boşanma davasının sonuçlandığı tarih ile eldeki davanın açıldığı tarih arasında henüz bir yıllık sürenin dahi geçmemiş olduğu ve böylece uyarlama koşullarının bulunmadığı gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin doğru görülmeyip, bu hususun bozmayı gerektirdiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda zamanaşımı söz konusu olmayıp, işlemin muvazaalı olması durumunda üzerinden bir zaman geçmesi halinde geçerli hale gelmeyeceği ve herhangi bir süreye bağlı olmaksızın her zaman açılabilip, muris muvazaasına dayalı olarak dava açılmasının hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilemeyeceğinden mirasbırakanın davalıya yaptığı temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığı belirlenip karar verileceği-
Önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, davalı fiili taksim savunmasında bulunduğundan davalının bu savunması araştırılıp, fiili taksimin gerçekleşip gerçekleşmediği tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Hukuken geçersiz sözleşmelerin haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı ve hakkaniyet gözetilerek, sözleşme tarihinde satış bedeli olarak verilen paranın, taşınmazın iadesinin talep edildiği dava tarihi itibariyle enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak sureti ile uyarlama sonucu ulaşacağı alım gücünün reel değeri tespit edilerek, alıkoymada hükme esas alınması gerektiği-
Davalı iddiası, olaya ilişkin tutulan tutanaklar, davalı iddiasını doğrular mahiyette davalı tanık anlatımları ve tüm dosya içeriği dikkate alındığında, davacının şirkete ait iş başvuru formlarını başka bir firma ile paylaştığı, olay günü kendisine ziyarete gelen başka firma çalışanına iş başvuru formlarının yer aldığı klasörü verdiği, kendisine gelen bu firma çalışanın kaydını kapı güvenliğine telefon açarak sildirdiği, davacının bu tutum ve davranışlarının işyerinde olumsuzluklara yol açtığı, sadakat ve bağlılık kuralına aykırılık teşkil ettiği, davalı işyerindeki iş ilişkisinin olumsuz etkilendiği, davacının eylemi sonucunda işverenin güvenini yitirdiği, kendisine menfaat sağlamasa dahi güven probleminin doğduğu ve bu sebeple iş ilişkisinin sürdürülmesini davalı işveren yönünden imkansız kıldığı, bu itibarla işveren açısından geçerli nedenlerin bulunduğu anlaşıldığından, davalı işverenin iş sözleşmesini feshetmesinin geçerli nedene dayandığı ve davanın reddi gerektiği-
Vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği- Davacı ve diğer bir kısım mirasçıların intikal, taksim, satış vs. yetkilerle davalıyı yetkilendirdikleri, bu vekaletnameler kullanılarak davacının babasından kalan taşınmazların 20.04.1999 tarihinde taksim edildiği, annesinden kalan malların ise 04.04.2006 tarihinde taksim edildiği, dava konusu taşınmazın geldi parsellerinin rızai taksim sonucu dava dışı ... adına tescil edildiği ve tevhitle oluşan taşınmazın bu kişi tarafından bizzat hareketle davalıya satıldığı, resmi şekilde yapılan rızai taksim sözleşmelerinin değer ve miktar farkı gözetmeksizin yapıldığı görülmekle, somut olgular , bir kısım tanık anlatımları, resmi işlemler, olayın oluşu birlikte değerlendirildiğinde temlikin iradi olduğu, davacının, vekili davalının kendi talimatına uygun davranmadığını, vekilinin sadakat ve özen borcuna aykırı hareket ettiğini ispat edemediği-
Muvazaa iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkin davada, hiç kimse kendi muvazaasına dayanarak bir hak talep edemeyeceği, kaldı ki böyle bir hak talebi herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzenince korunamayacağı-