Hiç kimsenin kendi muvazaasına dayanarak hak elde edemeyeceği, davacının kendi muvazaasının sonuçlarından yararlanmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu-
Davalının vekalet görevini kötüye kullanması, inanç sözleşmesindeki edimini yerine getirmemesi ve kendisine duyulan inanç ve güveni yitirmesi sebepleriyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Azlin haksız olduğu kabul edilerek davacının alacaklı olduğu, bu ücretten indirim yapılarak belirlenen meblağın (3.508.103.435 YTL'den 87.175,42 YTL'ye) yasal faizi ile tahsiline karar verilmişse de, davacı avukatın talebi, sarfettiği emek ve manevi hak ve nezaket kuralları gözetildiğinde davacı alacağından yapılan indirim fazla olduğundan, mahkemece daha makul bir indirim yapılması gerektiği-
Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka kamu düzenine, kişilik haklarına (TBK. mad. 27) veya dürüstlük kurallarına aykırı (TMK. mad. 2) olduğu için geçersiz sayılan Avukatlık Ücret Sözleşmeleri- (TBK.’nun 26 ve 27. maddelerinin, avukatlık ücret sözleşmeleri bakımından da geçerli sınırlamalar olup, bu sözleşmeler bakımından da uygulanması gerektiği; avukatlık ücret sözleşmelerinin de ahlaka, kamu düzenine ve hukuka aykırı olmaması gerektiği, bunun tesbiti için, tarafların sözleşme ile amaçladıkları çıkarların dengede olması gerektiği gözönünde bulundurularak, sözleşme ile bir taraf için sağlanan hak ve menfaate denk düşmeyen ve fahiş olan menfaatin karşı tarafa sağlanmış olmasının -örneğin; sözleşmede kararlaştırılmış olan ücretin, müddeabihin tamamına yakın olmasının- iyiniyet kurallarına aykırı sayılacağı ve avukatlık ücret sözleşmesini geçersiz kılacağı)-
Dürüstlük ilkesi hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulmasının zorunlu olduğu, aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olacağı-
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı-
Üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmamasının, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmesinin gerekeceği-
Sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen ya da karşı tarafın mali durumunun iyi olduğunu ve geçinmek için nafakaya ihtiyacı olmadığını bilen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet, doğruluk-dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmayacağı-Ancak Borçlar Kanununun 19 ve 20. Maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmelerde, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa, sözleşme koşullarının değişen koşullara uyarlanacağı-
Tapuda kayıtlı bir taşınmaz satışının geçerliliği için TMK'nın 706, BK’ nın 213 (şimdi; TBK. mad. 237), Tapu Kanunu'nun 26, 1512 Noterlik Kanunu'nun 60. maddeleri hükümlerince resmi biçim koşuluna uyularak yapılması gerekir ve şekle uyulmadan yapılan sözleşmeler BK’ nın 11. maddesinde (şimdi; TBK. mad. 12) belirtildiği gibi sahih olmaz, bu bir sıhhat şartı olduğundan hakkın kötüye kullanılması kuralından bahsetmenin de hukuka uygun olmayacağı-
Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesinin ve özel bir parselasyon planının olup olmadığının veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının üzerinde özenle durulmasının, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiğinin saptanılmasının, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlığın MK.'nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesinin gerekeceği-