Söz konusu, 28.11.1993-27.11.1994 tarihleri arasındaki çalışmalarının davalı işveren nezdinde gerçekleşip gerçekleşmediği hususu ihtilaflı olan dönem çalışmaları yukarıda ki açıklamalar ışığında zamanaşımına uğramadığına göre davalı nezdinde gerçekleşip gerçekleşmediği tespit edilmeli davalı yanında geçmişse tüm çalışma süresi üzerinden hizmetleri birleştirilmek suretiyle kıdem tazminatı hesaplanmasının gerekeceği-
Davalının %100 kusurlu olarak sebebiyet verdiği kaza sonucu davacının %12,1 nispetinde malûl kaldığı ve davacının SSK emeklisi olup 400,00YTL. emekli maaşı aldığı dikkate alındığında takdir edilen 10.000,00 YTL manevi tazminatın hakkaniyete uygun olacağı-
Özelleştirme kapsamına alınan işyerlerinin tamamen veya kısmen satışı, kiralanması, işletme hakkının devri durumlarında işyerinin devri söz konusudur ve devrin hukuki sonuçları ortaya çıkar; işyerinin özelleştirmeye hazırlanması, özelleştirilmesi, küçültülmesi, faaliyetlerinin tamamen veya kısmen durdurulması nedenleriyle ise sözleşmelerin ancak bildirimli fesih yoluyla sona erdirilebileceği-
Gerek davacı gerekse davalı tanıklarının ifadelerinden işyerinde işçilerle işveren arasında bir takım sıkıntılar yaşandığı ve çözümü konusunda toplantı yapıldığı ancak sonuca ulaşılamadığı anlaşılmış olup işyerinde ekonomik sıkıntı olduğu tarafların kabulünde olup işçilik alacaklarının da ödenmediği dosya içeriğiyle sabit olduğundan akdin davacı tarafından haklı sebeple feshedildiği kabul edilerek kıdem tazminatı isteğinin hüküm altına alınmasının gerekeceği-
1475 sayılı Kanun zamanındaki 31. madde 4857 sayılı Kanun zamanında ortadan kaldırılmıştır; ancak kesinti konusu olan miktar, önceki kanun zamanında hukuki sonucunu doğurmuş olup anılan Kanun zamanındaki iade olayı ancak iş sözleşmesinin sonlanmasıyla gerçekleşeceğinden tüm ögeleriyle sözleşmenin ötesinde Kanunla kurulmuş hukuki ilişki yine o ilişkinin öğelerine uygun olarak çözülmesinin gerekeceği-
Davacının 18.04.2005 tarihi ayrılış yazısında, "tazminatımı ödeyeceğinizi hatırlatırım" ifadesi bulunup, davacının tazminatları ödenmesi için gerekenin yapılacağı sözü verildiğini ancak yasal olanakların olmadığı ifade edilmiştir; ancak tüm bu delillerin güven olgusu ile birlikte değerlendirilmesinden işverenin davacı işçiyi çıkaracağı beyanı yanında tazminatlarının ödeneceği konusunda güven verildiği anlaşıldığından davalı tarafın, kıdem tazminatı ödeme yükümlülüğü güven sorumluluğu gereği olup kıdem tazminatı isteğinin bir hesaplamaya tabi tutularak hüküm altına alınmasının gerekeceği-
Davalıya ait olan yapının 4.katında bulunan asansörün bozuk olduğu, kata kabinsiz geldiği, merdiven boşluklarının ışıklandırılmadığı, asansör önüne uyarıcı levha konulmadığı belirlenmiş olduğuna göre, bilirkişilerin raporlarında bildirdiği gibi işverenin işçisine el feneri gibi aydınlatma aracı vermesi İstanbul gibi bir yerde bulunan binada pek de hayatın olağan akışına uygun düşmediğinden gerçekleşen kazada işverenin işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili alabileceği bir tedbir bulunmadığı-
Davacı, işyerinde değişen vardiyalar halinde çalıştığını, toplu iş sözleşmesinin 41.maddesinde düzenlenen gece zammının ödenmesi gerektiğini belirterek talepte bulunduğu davasında her ne kadar bordrolarda işçi imzası bulunmamaktaysa da, işyerinde ödemelerin ne şekilde yapıldığı araştırılmalı, banka hesabına ödeme yapılması söz konusuysa ilgili banka ekstreleri getirtilmeli, dava konusu alacak ile ödeme yapılıp yapılmadığı kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Yeni iş arama izni, işçinin ihbar öneli içinde çalıştırıldığı günler için geçerli olup işçinin hafta tatili, bayram ve genel tatil izinlerini kullandığı günler için iş arama izni verme zorunluluğu bulunmadığından çalışılmayan günler için iş arama izni verilmesi gerekmediğine göre, iş arama izin ücretine de hak kazanılamayacağı-
Temyiz aşamasında, davacı tarafından ibraz edilen "ibraname ve tesellüm belgesi", davacının imzasını taşımadığından, borcu söndüren bir belge niteliğinde değildir ve diğer yandan anılan belge, davacının el yazısı ile yazılmış bir belge de olmadığından, yazılı delil başlangıcı kabul etme imkânının da bulunmadığı-