Ticari ilişkinin karmaşık olduğu hallerde alacak miktarının bilinemeyebileceği bu nedenle davacının tespit talebinde hukuki yararının bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği- Davacı dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak alacak miktarının tespit edilmesini, tespit edilecek miktarın davalılardan müştereken tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş olup mahkemece alacak miktarının tahsili yönünde hüküm kurulmuş olmasına rağmen tespit talebi yönünden olumlu ya da olumsuz karar verilmemesinin hatalı olduğu-
Muhdesatın tespiti davalarının, ortaklığın giderilmesi davasının yargılaması sırasında muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğini açıkça kabul edenler dışında kalan ve muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazda paydaş olan tapu maliklerine karşı açılacağı-
Gerek tanık beyanları gerekse tüm dosya kapsam dikkate alındığında, binanın yapımına davacı ile murisin birlikte yaşadıkları dönemde (murisin sağlığında) başlanıldığı sabit olup muhdesatın tamamının (tek başına) davacı tarafından yapıldığının tereddüde mahal bırakılmayacak şekilde ispatlanmış olmadığı, bu durumda mahkemece ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Raporun iptalinde taraf olması gerekenin şikayeti yapan ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 92. maddesi uyarınca inceleme denetimi yaptıran ve işçilik alacakları belirlenen işçiler olduğu, bu rapora karşı iptalin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 92. maddesi kapsamında itiraz olarak değerlendirilmesi ve başvuran işçilere taraf sıfatının verilmesi ve davanın yöneltilmesi gerekeceği-
Ev ve ahırın muris tarafından yapıldığının tespitine karar verilmesine ilişkin davada, miras bırakanın ölüm tarihine göre murisin terekesinin elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olduğu, elbirliği mülkiyetinde mirasçıların tereke malları üzerinde belli pay veya payları olmayıp haklarının, taşınmazın tamamı üzerine yayılmış olup terekenin tamamını kapsayacağı-
"Taşra teşkilatı ile eczane arasında imzalanan sözleşmelerin uygulanmasından doğan uyuşmazlıklarda sözleşmeyi yapan taşra teşkilatının bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.”  şeklindeki düzenlemenin geçerli bir yetki sözleşmesi olmadığı-  HMK. mad. 10 uyarınca,  haksız cezai işlemin tespitine ilişkin davanın sözleşmenin ifa yerinde açılabileceği-
Davacının davayı açmakla birlikte geçersiz sözleşme nedeniyle davalı tarafa ödediği bedellerin de bulunduğu dikkate alındığında taleplerine konu hususlarda güncel bir yarar sağlayamayacağı, davalıya karşı eda davası açarak aynı sonuca ulaşabileceği anlaşıldığından, mahkemece, hukuki yarar yokluğundan tespit davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Aval veren kişinin teminat altına aldığı borcun şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerli olacağı- Davacı olan her iki avalistin de icra dosyasına yapılmış kabul beyanlarının bulunduğu ve bu durumda artık haciz baskısından da söz edilemeyeceğinden, açılan menfi tespit davasının reddine karar verilmesi gerektiği- 
İnceleme konusu, davada işçilerin muvazaalı çalıştırılıp çalıştırılmadığının tespitine göre davacının davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanma imkanının doğabileceği, taraf sendikaya üye ise iş sözleşmesinin devamı sırasında yıllık ücretli izin süresinin belirlenmesi ve kullandırılmayan yıllık ücretli izin alacağı konusunda eda davası açma imkanı bulunmayan davacının Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 106 çerçevesinde bu tür bir dava açmakta güncel hukuki yararının mevcut olduğunun kabulü gerekeceği-