Davacı,dava dışı kişiden olan alacağının tahsili için başlattığı icra takibi sonrası ,borçlunun taşınmazı üzerinde haciz işlemi uyguladıklarını, taşınmazın tapu kaydında davalı bankanın 210.000-TL limitli ipoteğinin bulunduğunu bildirdiğini ancak alacak miktarını dosyaya tam olarak bildirmediğini, bu durumda taşınmazın satışı icrada gerçekleşmediğinden davalının alacak miktarının tespitini istediği, bu durum olumlu tespit davası niteliğinde olduğundan ,tespit davası ile 3. kişilerin hak ve alacaklarının tespitinin istenemeyeceği-
Taraflar arasında ortaklığın giderilmesi davasının bulunmadığı, taşınmaz ve muhdesatın kamulaştırmaya konu olduğuna ilişkin herhangi bir iddia,savunma, bilge ve belge de olmadığı anlaşıldığından, davacıların muhdesatın tespiti davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı-
Taraflarca hazırlama ilkesinin geçerli olduğu davada tanık olarak gösterilmeyen kişilerin dinlenmesinin usule aykırı olduğu, dinlenen davacı tanıklarının davalı işverene karşı açmış oldukları alacak davaları bulunsa da, bu hususun tek başına tanıkların gerçeği söylemediklerini göstermeyeceği-
Taşınmazın kira sözleşmesine konu edilmesinden sonra aynı taşınmaz hakkına yeni bir sözleşme yapıldığı anlaşıldığından, 3 yıl sonra düzenlenmiş olan son kira sözleşmesinde yer almayan kişinin bu sözleşmenin imzalandığı tarihten sonraki kira borçlarından sorumlu tutulamayacağı ve bu durumda yenilenen bu sözleşmede taraf olmayan kişinin mirasçılarının da sorumlu tutulamayacağı-  Hangi dönem için ne kadar aylık kira bedeli istenildiği açıklanmamış olduğundan, mahkemece, öncelikle davalı kiraya verene bu konudaki talebinin açıklattırması ve aylık kira bedelinin belirlenmesi yönünden taraf delillerini toplaması gerektiği-
6306 sayılı Kanun kapsamında risk tespiti yapıldığından bahisle yıktırılmasına karar verilen taşınmazın riskli yapı olup olmadığının tespiti talebi ile açılan davanın tespit davası niteliğinde (HMK. mad.106) olduğu ve davanın adli yargıda görülmesi gerektiği- İdari işlemlere esas olacak şekilde tespit kararı verilemeyeceği hususu da nazara alınarak işin esasının incelenmesi gerektiği-
Davacı vekili ve davalı vekili için kabul edilen ve reddedilen brüt kira bedelleri üzerinden hesaplanan vekalet ücretlerinin 2011 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine uygun olduğu-
Davacı kiracı aleyhine KDV talebi ile kiralayan belediye tarafından icra takibi yapılarak tahliye endişesi ile davacı kiracının bu bedeli ödemek zorunda kalabileceği ve davalı tarafından ihtar ile KDV talebi olduğuna göre, davacının tahliye tehdidi altında kendisine sunulan sözleşmeyi imzalamayarak, KDV ödememek ve tahliye tehlikesinden kurtulmak için görülen davayı açmakta hukuki yararının mevcut olduğu-
Eldeki dava; davalının yasaya aykırı şekilde çıkardığı muarazanın giderilmesine ilişkin olup TBK 302 maddesi uyarınca sözleşmede aksine bir kararlaştırma da olmadığından KDV ödeme yükümlülüğü kiralayana ait olup davalının kamu gücünü kullanarak KDVnin ayrıca kiracı tarafından ödenmesine ilişkin ek sözleşme yapma konusundaki dayatmasında davacının bu aşamada muarazanın giderilmesi amacı ile tespite ilişkin dava açmasında hukuki yarar görüldüğü, bu aşamada eda davası açmasının mümkün olmadığı-
Taraflar arasındaki 15/05/2003 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli kira sözleşmesinin 16. maddesindeki ''Taraflar, sözleşmenin sona ermesinden 180 gün önce,yeni dönem için kira koşulları belirleyerek yazılı mutabakat sağlamak amacı ile bir araya gelirler. Anlaşma sağlanamaması halinde geçerli olan mevzuat uygulanır.'' hükmünün artış şartı olarak değerlendirilmesi gerektiği, bu halde 15/05/2013 tarihinde başlayan dönem için 30 gün önceden artış ihtarı çekilmesinin gerekmediği, dönem sonuna kadar kira tespit davasının açılabileceği-