Taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğunda, borçlunun başlangıçtan beri mütemerrit olduğu söylenemeyeceği, alacağın istenilebilir hâle getirilmesi ve beraberinde faiz talep edilebilmesi için borçlunun temerrüde düşürülmesi, bunun için de ihtarın zorunlu olduğu- "Haksız şartın baştan itibaren yazılmamış olma hâlini doğurduğu, yapılan kesintilerin haksız şart olduğu kabul edildiğinde ise artık sözleşmeye göre bir kesitinin varlığından bahsedilemeyeceği, olaya sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanması gerektiği ve dolayısıyla ihtara lüzum olmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Hazine Müsteşarlığı kanundan aldığı yetki ile zorunlu sigorta genel şartlarını belirlediğinden, zorunlu sigorta genel şartlarını, TBK’nun 20. maddesinde düzenlenen genel işlem koşulu kapsamında değerlendirmenin mümkün olmadığı- Hazine Müsteşarlığının, zorunlu mali sorumluluk sigortası hizmeti veren bir kuruluş olmadığı gibi, hizmeti alan taraf ile bir sözleşme ilişkisi içinde de bulunmadığı- Kaza tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Trafik Kanunu’nunda sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber desteğin kusuruna denk gelen destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin sigorta teminat kapsamında olduğuna ilişkin bir düzenleme olmadığına göre, davacıların davalı zorunlu mali sorumluluk sigortacısından destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakkının bulunmadığı- Davalı Sigorta A.Ş, trafik sigortasını yaptığı aracın sebebiyet verdiği zarar bakımından poliçe limitleri dahilinde sorumluysa da, işleten tarafından ileri sürülecek tazminat talepleri teminat kapsamı dışında olduğu-
TTK’nin 18/2 maddesi gereğince; her tacirin ticaretine ait faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiği, basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümü aslında objektif bir özen ölçüsü getirmekte ve tacirin ticari işletmesiyle ilgili faaliyetlerinde, kendi yetenek ve imkânlarına göre ondan beklenebilecek özeni değil, aynı ticaret dalında faaliyet gösteren tedbirli, öngörülü bir tacirden beklenen özeni göstermesinin gerekli olduğunun kabul edildiği, bu bağlamda; davacıya yüklenmesi gereken basiretli işadamı gibi hareket etme yükümlülüğü, taraflar arasındaki sözleşmedeki belirsizlik karşısında, bilinmesi mümkün olmayan bir hususa karşı önlem alınmasını gerektirecek şekilde aşırı bir yoruma tabi tutulmamasını gerektirdiği, bu durumda; taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin yoğun güven ilişkine dayandığı ve davacıya kredi limiti dâhilinde kredi kullandırılacağına dair güven oluşturulduğu, her ne kadar davalı bankanın davacının erken kapama talebini kabul etme yükümlülüğü bulunmamaktaysa da, davalının bu hakkını kullanırken dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uymak zorunda olduğu, erken kapama ücretinin belirlenmesinde de davalı bankanın bankacılık uygulamalarını gözeterek dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uygun davranması gerektiği, o hâlde; kredinin erken kapatılmasının her iki tarafın da menfaatine olduğu, tarafların serbestçe erken kapama ücretini belirleyebilecekleri, ancak bunun sınırının dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı olduğu, tüketici kredisi niteliğindeki konut finansmanı kredilerinin erken kapatılması hâlinde dahi erken kapama ücreti alınmasının mümkün olduğu gözetilerek, diğer bankaların dava konusu krediler ile aynı özellikteki (kullanım tarihi, vade tarihi, taksit ödeme aralığı, miktarı, erken kapama tarihi) kredilerin erken kapatılması hâlinde alacakları erken kapama ücreti tespit edilerek, her iki tarafın menfaatleri de dikkate alınıp TMK’nin 2. maddesi çerçevesinde, bahsedilen hususlar da gözetilerek erken kapama ücretinin belirlenmesi gerektiği-
Çift taraflı trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemi-
Bankadan kullanılan cari hesap kredisi sonucu doğan alacak için menkul rehninin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan ilamsız takibe vaki itirazın iptali davasında; bankanın, alacağın bir miktarını diğer davacıya temlik etmesi ve davacının geriye kalan miktar için davasını sürdürmesi, temlik alan davacının da temlik aldığı miktar yönünden davayı sürdürmesi halinde bankanın uhdesinde tuttuğu alacak yönünden davanın tamamen reddedilmesinin, temlik edilen miktardan yönünden ise davalının borcunun bu miktardan çıkarılarak kalanın reddedilmesinin yerinde olduğu-
Davalı, fuar katılım sözleşmesi gereğince fuara katılmamış olsa da, sözleşme uyarınca katılmasa dahi zamanında davacıya bildirim yapılmadığından davacının ücrete hak kazandığı-
Davalı bankanın davacıya kullandırmış olduğu ticari kredi nedeniyle komisyon ücreti, kredi tahsis ücreti gibi giderleri sözleşme hükümlerine dahil etmesinin ticari kredi sözleşmesinin niteliği göz önüne alındığında genel işlem koşullarına aykırılık teşkil etmediği- Dava konusu kredi sözleşmesinde erken ödemeye dair düzenlemelere yer verilmediği, ticari krediler bakımından erken ifa halinde indirim talep edilmesini gerekli kılan bir düzenleme veya adet bulunmadığından esasında erken ifa halinin kredi borçlusunun lehine bir durum olduğu, diğer bankaların benzer türdeki kredi sözleşmelerinde erken kapama ücreti ve dosya masrafının benzer olduğu, fahiş olmadığı, davacının "kesinti oranlarının fahiş olduğuna" dair bir itirazının da bulunmadığı, alacaklı banka tarafından tek sefer de kesinti yapabileceği gibi, zamana bölmek suretiyle masraf adı altında alacağını tahsil edebileceği, önemli olanın mükerrer ve fahiş oranda kesinti yapılmaması olduğu anlaşıldığından, banka uygulmasının yerinde olduğu- 
Ticari nitelikteki kredi sözleşmesinden kaynaklanana tacirler arasındaki davanın "ticari dava" niteliğinde olduğu- Sözleşmenin düzenlendiği tarihte 818 s. Borçlar Kanunu yürüklükte olup, 6098 s. TBK.'nun genel işlem koşulları hükümlerine göre hazırlanan bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağı- Davalı tacir olan davalının basiretli şekilde hareket etmesi gerektiğinden, sözleşme hükümleri ile bağlı olduğu, sözleşme hükümleri değerlendirilerek davaya konu kredi tahsis ve değerlendirme ücreti istenip istenemeyeceği, istenebilecekse ne kadar istenebileceği tespiti amacıyla yeni bir bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Somut olayda; taşınmazın gezdirilmesi, gösterilmesi tellallık amacıyla ve buna bağlı hukuki sonuçların doğması iradesiyle yapıldığından, hukuki işlemin içindeki maddi vakıa oldukları, hukuki fiil olmadıkları anlaşıldığı-  Bu durumda, taraflar arasında düzenlenen sözleşmede davaya konu taşınmazın gezdirildiği, gösterildiği belirtilmesine karşın aksinin tanıkla ispatının kabul edilemeyeceği- Davalı matbu ve boş olarak imzaladığını belirttiği sözleşmeye sonradan davacı tarafından davaya konu taşınmazın bilgilerinin eklenmiş olduğunu iddia ettiğine göre, sözleşmenin taraflar arasındaki anlaşmaya uygun bir şekilde doldurulduğunun karine olarak kabul edilmesi, hukuki işlem olan bu durumun aksini ise yani iradesine aykırı doldurulduğunu ancak yazılı delille davalının ispatlaması gerektiği-
Taraflar arasındaki anlaşmazlık ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderildiğinden, davacılar yararına "yarısı" nispetinde vekalet ücreti takdirinin hatalı olduğu, vekalet ücretinin "tamamına" hükmolunması gerektiği-