Davalının, bir şirketin işçisi olarak çalıştığı sabit olmakla birlikte; davalının asıl işvereni, güvenlik görevlisi olarak çalıştığı şirketin olduğu anlaşıldığından, asıl işverenin işçilik alacaklarından sorumluluğu, kendi emrinde çalışılan süre ile sınırlı tutulmasının gerektiği- Güvenlik görevlisinin nöbeti sırasında uyuma eylemi, iş güvenliğini tehlikeye düşürdüğünden haklı fesih sebebi olup; işverenin süresinde yaptığı fesih haklı nedene dayandığından davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin yersiz olduğu-
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda, İş Mahkemeleri'nin görevli olduğuna dair özel bir düzenleme bulunmadığından çıraklar/stajyerler hakkında iş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan tazminat davaları yönünden hangi mahkemelerin görevli olacağı konusunda 6331 sayılı Kanun'un yürürlüğü ile birlikte mevzuatta boşluk doğduğu- Ölümlü iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin dava da; çırakların ve stajyerlerin, yaşı ve tabi olduğu yasa ne olursa olsun, kısa vadeli sigorta koluna tabi olacağı- 6331 sayılı Kanunda hüküm bulunmamakta ise de çırak ve stajyerlerin kısa vadeli sigorta koluna tabi olduğu gözetildiğinde, bu neviden davaların İş Mahkemelerinde görülmesi gerektiği- Özel uzmanlık gerektiren mahkemelerden bu davaların alınarak genel mahkemelere verilmesinin İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun ruhuna ve çıkarılış amacına aykırı olacağı-
Davacı devlet tarafından yasa ve yasanın verdiği yetki ile idari işlemle kurulan ve kamusal yetki ve ayrıcalıklardan yararlanan kamu tüzel kişilikleri ve bunlara bağlı kuruşlardan olmayan ilgili belediyenin hissedarı olduğu; özel hukuk hükümlerine tabi şirket işçisi olduğundan, ilave tediyeden yararlanma hakkının bulunmadığı, bu nedenlerle; davacının ilave tediye alacak talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-
Gemide garson olarak çalışan işçinin D. İş Kanunu'na tabi olduğu- D. İş Kanunu'nda ücret ve eklerine en yüksek mevduat faizi uygulanacağına dair herhangi bir hüküm olmadığı gibi kıdem tazminatına yürütülecek faize ilişkin de özel bir hüküm bulunmadığı- İş Kanununa tabi işçilik alacaklarına uygulanan ve kanunda açıkça düzenlenen mevduata uygulanan en yüksek faiz oranının gemi adamının alacaklarına uygulanması mümkün olmayıp, yasal faizin uygulanması gerektiği-
İşçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi için fesih bildiriminin yapıldığı tarihte işyerinde otuz ve daha fazla işçi çalıştırılmasının gerektiği- Adi ortaklık niteliğindeki işveren, kendisini oluşturan gerçek ve tüzel kişilerden bağımsız nitelikte olduğundan, iş güvencesi şartları arasında yer alan otuz işçi kıstasının belirlenmesi hususunda sadece adi ortaklık işverenin aynı işkolunda yer alan işyerleri dikkate alınması gerektiği-
İş kazası sonucu maluliyetten doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine ilişkin davalarda görevli mahkeme-
Uyuşmazlık; davacı vekilinin delil listesinde işyeri kayıtlarına dayandığı basit yargılama usulüne tâbi eldeki davada yargılama aşamasında sunulan 01.06.2008 düzenleme tarihli "...Co.” yazılı kart örneğinin süresinde sunulup sunulmadığı, işyeri kayıtları kapsamında bir delil olarak kabul edilip edilemeyeceği ve husumete ilişkin uyuşmazlığın çözümüne ilişkin olduğundan bahisle dikkate alınmasının gerekip gerekmediği; buradan varılacak sonuca göre davacının davalı ile organik bağ içinde bulunduğu çekişmesiz olan dava dışı şirket nezdinde çalıştığının ispat edilip edilemediği noktasında toplanmaktadır..
İşçinin asıl işverenden alınan işi kapsamında ve değişen alt işverenlere ait işyerinde ara vermeden çalışması halinde, işyeri devri kurallarına göre; değişen alt işverenlerin, işçinin, iş sözleşmesini ve doğmuş bulunan işçilik haklarını da devralmış sayılacağı; işçi veya alt işveren tarafından bir fesih bildirimi yapılmadığı sürece, iş sözleşmesi değişen alt işverenle devam edeceğinden, işyerinde çalışması devam eden işçi açısından, feshe bağlı haklar olan ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti talep koşullarının gerçekleşmeyeceği- Son alt işverenin de kıdem tazminatının tamamından diğer alt işveren ile birlikte müşterek ve müteselsilen sorumlu olduğu-
Davacının isteminin dayandığı hukuki sebep, "kendisi ile davalı arasında yapılan hizmet sözleşmesi ile davalının 'ücret' borcuna ilişkin olmayıp davacı ile davalı arasındaki borç ilişkisi iddiasına dayandığından, yani, davacı, almış olduğu senede dayanarak, davalıya verdiğini iddia ettiği borcu talep ettiğinden, uyuşmazlığın çözümünde, yanlar arasındaki hukuki ilişkide, öncelikle Borçlar Kanunu’nun karz akdi hükümleri ile kambiyo senedine dayanılması nedeniyle ticari hükümlerin uygulanması gerektiği- "Davacı işçinin, işverenin kredi çekememesi nedeniyle, talimatı üzerine, işveren için kredi çekildiği, hukuki ve kişisel bağımlılık nedeni ile iş ilişkisi kapsamında kredi çekilip işverene verildiği, davacının serbest iradesi olmadığı için tarafların eşit konumda olduğu ve serbest irade ile kararlaştırılan karz sözleşmesinden söz edilemeyeceği, uyuşmazlığın iş sözleşmesinden ve iş ilişkisinden kaynaklandığı, bu nedenle iş mahkemesinin görevli olduğu yönündeki bozmasının isabetli olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Soma'da meydana gelen iş kazası sebebiyle açılan tazminat davasında, tazminat miktarının; işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu -Ölenin olayda kusurunun bulunmadığının anlaşılıp iş kazasının meydana gelmesinde kusuru bulunanlar arasındaki kusur dağılımının ilerde kendi aralarında açılabilecek rücu davasında yeniden değerlendirilebileceği- Davacı yeniden evlendiği, bu davacının maddi zararının ancak yeniden evlenme tarihine kadar hesaplanacağı-