Baba oğul olup arasındaki tasarrufların gerek İİK.nın 278/III-1 maddesi gerekse 280/1-2 maddesi uyarınca iptale tabi olduğu- İcra Hukuk Mahkemesinde görülen istihkak davası sonucunda verilen karar takip hukukuna ilişkin bir karar olup, sadece takip hukuku yönünden kesin hüküm olup maddi hukuk anlamında kesin hüküm oluşturmayacağı-
İİK’nun 97/13. maddesindeki tazminat oranının 05.07.2012’de yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un 19. maddesi ile %20’ye indirildiğinin dikkate alınmamasının isabetsiz olduğu- Alacaklı yararına tazminata hükmedilmesi için aranan yasal koşullar gerçekleşmediğinden kısa kararla alacaklı lehine tazminata karar verilmesinin doğru görülmediği-
Borçlu şirkete ait demirbaşların, taşınmazların, varsa araçların üçüncü kişi şirkete devredilip devredilmediği iki şirketin ticari kayıtları üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile saptanırsa, borcun doğum tarihinden sonra örtülü iş yeri devri yapıldığı sonucuna varılmasının ve İİK’nun 44. maddesindeki gereklerin yerine getirildiğinin iddia ve ispat edilememesi karşısında TBK’nun 202. maddesi uyarınca, devralanın da iki yıl süre ile işletmenin borçlarından sorumlu olacağı kuralı dikkate alınarak tüm mahcuzlar yönünden istihkak iddiasının reddedilmesinin gerekeceği, aksi kanaate varılması halinde davacının dayandığı finansal kiralama sözleşmeleri ve ekli proforma faturaların temini ile bunlara ilişkin satın alma hakkının kullanılıp kullanılmadığının öncelikle belirlenmesinin gerekeceği, davacı taraf mahcuzlara ilişkin satın alma hakkını kullanmamışsa mülkiyet kendisine geçmeyeceği için taraf sıfatının bulunmadığı gözetilerek bu mahcuzlar yönünden davasının reddedilmesinin, mülkiyet üçüncü kişiye geçmişse bu kez mahcuzların sözleşmeler kapsamında kalıp kalmadığının keşif ve bilirkişi incelemesi ile araştırılmasının gerekeceği, bununla birlikte davacının sunduğu faturaların mahcuzlara uygunluğu yönünde de keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak sonucuna göre karar verilmesinin gerekeceği-
Mahkemece, duruşma açılarak, alacaklı taraf da duruşmaya çağrılarak taraflardan delillerinin sorulmasının, haciz adresleri de dikkate alınarak gerektiğinde keşif yapılarak 21.06.2011 tarihli hacizli mallar ile 25.09.2011 tarihli hacizli malların aynı olup olmadığının belirlenmesinin ve sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Hacizden doğan istihkak davası açılabilmesi için gereken koşullardan biri de, hukuken geçerli bir haczin bulunması gerektiği-  “Haciz” olarak nitelendirilebilecek bir icra işlemi yoksa, kural olarak, istihkak davasından söz edilemeyeceği- Haciz tutanağı içeriğine göre, davacı üçüncü kişi haciz baskısı altında ve muhafaza işleminin yapılmasını önlemek amacı ile dava açma haklarını da saklı tutarak, dosya borcunun tamamını ödediğini belirtip, buna ilişkin dekontu sunduğu anlaşıldığından, borcun iradi ödenmesinden bahsedilmesinin mümkün olmadığı ve bu koşullarda haczin, yatırılan paraya ilişkin olduğunu kabul edilmesi ve ortada hukuken geçerli bir haczin varlığının kabulü ile istihkak davasına ilişkin olarak işin esasına girilip bir karar verilmesi gerektiği-
Alacaklı yararına tazminata hükmedilmesi için takibin taliki kararı ile birlikte alacaklının olası zararını karşılamak üzere, istihkak iddia eden kişiden İİK’nun 36. maddesinde gösterilen teminatlardan birisinin alınmasının zorunlu olduğu, dava konusu hacizli malların istihkak iddiasının reddine yönelik kararın kesinleşmesinin ardından zaten paraya çevrileceği, önemli olanın bu süreçte alacağın tahsilinin gecikmesinden kaynaklanan zararın da karşılanmasına elverişli bir teminatın üçüncü kişi tarafından yatırılmış olması olduğu, bu nedenle somut olayda alacaklı yararına tazminata hükmedilebilmesi için aranan yasal koşulların gerçekleşmediği dikkate alınmadan yazılı biçimde karar verilmesinin doğru görülmediği-
Mahkemece yapılması gereken işin; dava konusu araçların ilk tescil tarihinden itibaren kimler arasında el değiştirdiğinin belirlenmesi ile davacı üçüncü kişi ve borçlu şirketin haciz tarihinden itibaren geriye doğru tüm çalışanlarını gösterir SGK kayıtları ile ilk kuruluşlarından itibaren tüm ortak ve yetkililerini gösteren ticaret sicil kayıt örneklerini getirterek karşılaştırmak, ticari kayıtları üzerinden yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile tek elden yönetilen şirket gibi faaliyet gösterip göstermediklerini saptamak olmasının gerekeceği-
Davanın esasına yönelik ret kararı verildiğine göre; karar tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hacizli malların değeri ile alacak miktarından hangisi az ise onun üzerinden hesaplanacak nispi vekâlet ücretine hükmedilmesinin gerekeceği-
Teminatın yatırılmış olması nedeni ile takip durduğundan, İİK'nun Değişik 97/13. maddesi gereğince % 20 oranı ile davalı alacaklı yararına tazminata karar verilmesi gerekirken, gerekçesi karar yerinde tartışılmadan ve söz konusu değişiklik de gözönüne alınmadan Yasa'da yazılı olan % 20 tazminat oranı aşılarak, % 40 oranı ile davalı alacaklı yararına tazminata hükmedilmiş olmasının doğru olmadığı-
Mahkemece fatura dip koçanı, faturayı düzenleyen şirketten getirtilerek, Şirket yetkilisi dinlenerek, satıcı ve alıcı şirketlerin ticari defterlerinde faturanın, envanterinde ise mahcuzların kayıtlı olup olmadığı, mahcuzlarla faturada belirtilen menkullerin aynı menkuller olup olmadıklarının konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla saptanarak, davacı şirketle davalı borçlu şirket arasında organik bağ bulunup bulunmadığı Ticaret Sicil kayıtlarının getirtilerek belirlenmesinin, aralarında başka ticari ilişki olup olmadığı ve 29.12.2010 tarihli faturayı düzenleyen şirketin borçlu, alıcısının ise üçüncü kişi Şirket olduğunun tespiti halinde takibin 01.08.2006 ila 31.08.2009 arası işçi alacağından kaynaklı olup, takibin 26.08.2010 tarihinde başlatılmış olması nedeni ile takip tarihinin satış tarihinden önce olduğu da göz önüne alınarak, satışın muvazaalı olup olmadığı hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenerek, taraflar arasında muvazaalı satış işlemi olduğu belirlendiği takdirde şimdiki gibi üçüncü kişi Şirketin istihkak iddiasının reddine, aksi halde oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-