Yargıtay’ın yerleşen içtihatlarına göre hak düşürücü süre yönünden vekilin ıttılaının asilin ıttılaı olarak kabul edilemeyeceği-
Hak düşürücü sürenin geçirildiği savunması davalı tarafından ispatlanmadığına göre, davacının öğrendiğini bildirdiği tarihe nazaran davanın süresinde ikame edildiğinin kabulü gerekeceği-
Belirli bir satışta önalım hakkını kullanmaktan vazgeçme yazılı şekle tabi olup, satıştan önce veya sonra yapılabileceği-
Satıştan sonra alıcı ve satıcı tarafından davacıya kanuni anlamda bir bildirimde bulunmadığından davanın süresinde açıldığının kabulü gerekeceği-
Davalının süre savunmasının defi olmayıp, itiraz ma­hiyetinde olduğu-
Paylı mülkiyette satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi gerekeceği–
Satıştan önce önalım hakkı sahibine payı satın alması teklif edildiği halde, satın almamasının önalım hakkından zımnen feragat sayılmayacağı-
Paydaşı olduğu taşınmazdaki diğer payın, kendisinin şuf’a hakkını kullanmasının önlenmesi amacıyla davalıya bağış olarak gösterilip aslında satıldığını, işlemin yapıldığı gün öğrenen davacının üç aylık süre içerisinde «payın davalı adına olan tapusunun iptali ile kendisi adına tesciline karar verilmesi için» dava açması gerekeceği; kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle üç aylık yasal hak düşürücü sürenin mahkemece re’sen gözetilmesi gerekeceği–
Hak düşürücü sürenin yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği-
Şuf’a davasında, üç aylık -743 s. önceki MK.’da bu süre bir ay idi- hak düşürücü sürenin geçmiş sayılması için; iştirak halindeki malikleri- nin hepsinin satışı -kendilerine noter aracılığı ile yapılan bildirim ile- öğrenmiş olması ve en son paydaşın öğrenmesinden sonra üç aylık -743 s. önceki MK.’da bu süre bir ay idi- sürenin geçmiş olması gerektiği-