İİK'nun 89. maddesine dayalı menfi tespit istemine ilişkin davada davalının vefat ettiği tarih ile dava tarihi arasındaki zaman dilimi gözetildiğinde, davacı tarafından, davalının ölmüş olduğunun bilinmemesinin mazur görülebilir bir maddi hatadan kaynaklandığı (HMK. 124/4) kabul edilerek, davacıya, davalının mirasçılarını davaya dahil etmesi için süre verilmesi ve sonucuna göre davaya bakılması gerektiği-
Gerekçeye bakılmaksızın dahi; yasa koyucunun daha ağır usul hatası olan tarafın yanlış gösterilmesinde kabul edilebileceğini belirttiği iradi taraf değişikliğinin, diğerine göre daha hafif usul hatası içeren temsilde yanılma halinde de yapılabileceğinin kabulü gerekeceği, bu nedenle HMK'nun 124. maddesinin temsilcide yanılma suretiyle tarafın hatalı gösterilmesi halinde de uygulanabileceği, somut olay değerlendirildiğinde; davanın Maliye Hazinesi'ne yöneltilmesi gerekirken, Adalet Bakanlığı'na yöneltilmiş olmasının temsilcide yanılma olarak kabul edilmesi gerekeceği, bu durumda, Bölge Adliye Mahkemesince öncelikle davacıya süre verilerek dava dilekçesinin Maliye Hazinesi'ne tebliği ile taraf teşkili sağlandıktan sonra uyuşmazlığın esası hakkında hüküm kurulması gerekeceği-
Davacı mirasçıları tarafından sunulan mirasçılık belgesi incelendiğinde müteveffanın bu kişiler dışında başka mirasçılarının bulunmadığı anlaşıldığı gibi temyiz dilekçesinde isimleri yer alan şahısların eldeki davada taraf olduklarına dair dosyada herhangi bir bilgi de yer almadığından, davada taraf sıfatı bulunmayan adı geçen şahıslar adına verilen temyiz dilekçesinin reddi gerekeceği- Davacının gerçek amacının kayıt maliki olan Hazine aleyhine dava açmak iken, davaya konu taşınmaz üzerinde adliye lojmanları bulunması nedeniyle temsilciyi Adalet Bakanlığı zannederek temsilcide hata yaptığının oldukça belirgin olduğu, sonuç itibariyle mahkemece yapılacak işin; davanın temsilcide yanılgı nedeniyle Adalet Bakanlığına yöneltildiğinin kabulü ile Hazineye davetiye tebliğ edilerek davaya katılma ve kendisini savunma olanağı verilmesinden sonra yargılamaya devam edilerek davanın esası hakkında bir karar vermekten ibaret olması gerekeceği-
Davacının gerçek amacının kayıt maliki olan Hazine aleyhine dava açmak iken, davaya konu taşınmaz üzerinde hastane binası bulunması nedeniyle temsilciyi Sağlık Bakanlığı zannederek temsilcide hata yaptığının kabulü gerekeceği, mahkemece yapılacak işin; davanın temsilcide yanılgı nedeniyle Sağlık Bakanlığına yöneltildiğinin kabulü ile Hazine'ye davetiye tebliğ edilerek davaya katılma ve kendisini savunma olanağı verilmesinden sonra yargılamaya devam edilerek davanın esası hakkında bir karar vermekten ibaret olması gerekeceği-
Tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasında husumetin Hazineye yöneltilmesi gerektiği, davacı Orman Yönetimine husumeti yönelterek dava açmış ve yargılama sırasında Hazine davaya dahil edilmişse de, dava açıldıktan sonra ihbar ya da dahili dava dilekçesi ile davada taraf sıfatı kazanılamayacağı gibi, ıslah yoluyla dahi davada taraf değişikliğinin olanaklı bulunmadığı ve husumetin mahkemece res'en dikkate alınması gerektiği gözetilmeden hakkında usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmayan Hazine aleyhindeki davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
TMK. mad. 1007 uyarınca, tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olduğu, davada hazine yerine tapu müdürlüğünün davalı gösterilmesi ve Hazinenin vekili tarafından temsil edilmiş olmasının temsilcide yanılgı olarak değerlendirilmesi gerektiği- Temsilcideki yanılmanın sonradan düzeltebilir nitelikte olduğu ve temsilcide yanılmanın hukukî yaptırımının, hasımda yanılmada olduğu gibi, davanın reddi gibi ağır bir sonuç doğurmayacağı- Temsilcide yanılma halinin mahkemece re'sen gözetileceği ve davanın Hazineye yöneltilmesi için davacı yana olanak verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında hüküm kurulmuş olmasının hukuka aykırı olacağı-
22. HD. 25.03.2019 T. E: 2017/20964, K: 6510-
Dava dilekçesinde tarafın yanlış gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığı esas alınarak, davacının terditli şekilde ileri sürmüş olduğu taraf değişikliği talebinin, gerek asıl dava gerekse de birleşen dava yönünden, açık bir şekilde ara karar tesis edilmesi suretiyle kabul edilmesi, davanın tarafı olmaktan çıkartılacak şirketin kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet vermediği dikkate alınarak, 6100 sayılı Kanun’un 124. maddesine göre lehine yargılama giderine hükmedilmesi gerektiği-
22.HD. tarafından davacının kesintisiz çalışmasını ispat edemediği, bu nedenle davacının çalışma süresinin Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına itibar edilerek belirlenmesi gerektiği gerekçesi ile bozulma sonrasında, yerel mahkeme tarafından bozmaya uyulduğundan davacının davalıya teklif etmiş olduğu yeminin davalı tarafından eda edilmemesi nedeni ile davacının çalışmasının kesintisiz olduğunun kabulünün, davalı lehine oluşmuş usulü müktesap hakkın ihlali niteliğinde olduğu- 
Hizmet tespiti davalarının amacı, hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunması olduğundan, tespiti istenen dönemde kişinin sigortalı niteliği taşıyıp taşımadığı ile yapılan işin kanun kapsamına girip girmediğinin araştırılması gerektiği- Çalışma olgusunun her türlü delille ispatlanabileceği- Tanıkların, hizmet tespiti istenen tarihte, iş yeri veya komşu iş yeri sigortalısı ya da işvereni olup olmadıklarının araştırılması, davalı Kurumdan, bu kişilerin belirtilen tarihte sigortalılık bildirimlerinin hangi iş yerinden yapılmış olduğu da sorularak, elde edilen bilgilerin ifadelerde belirtilen olgularla örtüşüp örtüşmediğinin de irdelenmesi, iş yerinin kapsam, kapasite ve niteliği ile bu beyanların kontrol edilmesi gerektiği- Hizmet tespitine yönelik olarak açılan dava kamu düzenini ilgilendirdiğinden HMK’nın 124’üncü maddesinde düzenlenen ‘Tarafta İradi Değişiklik’ durumunun dava konusu olayda uygulanamayacağı-