Kira alacağının tahsiline yönelik başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemi- Kooperatif başkanlığını temsilen kooperatif başkanı adına başlatılan icra takibi ve kooperatif başkanı adına açılan dava-
İcra müdürlüğünce yasanın İİK mad. 149/b (emredici) hükmüne rağmen taşınmazı takip tarihinden önce satın alan yeni malike icra emri gönderilmemesi ve dolayısı ile taşınmazın yeni malikine itiraz ve def ilerini ileri sürme hakkı verilmemesinin yasaya aykırı olduğu- Somut olayda, ihale konusu edilen ipotekli taşınmazı takipten evvel satın alanın, asıl borçlu yanında borçlu olarak gösterilmeden takip yapıldığı, tapu kayıtlarının getirtilmesi üzerine icra müdürlüğünce durumun fark edilerek, adı geçen malik takibe dahil edilmeden sadece bildirim yapılarak, kıymet takdiri ve satış ilanı tebliğ edilmek sureti ile satışın yapıldığı görülmekle, ipotek veren üçüncü kişi ile asıl borçlu arasında zorunlu takip arkadaşlığı bulunduğundan bu husus, mahkemece re'sen göz önünde bulundurulması gerektiği, üçüncü kişiye satış ilanı tebliğ edilmesinin usulsüz olan icra takibini usulüne uygun hale getirmeyeceği, üçüncü kişinin usulünce takibe dahil edilmediği halde takibin yürütülmesi ve taşınmazın ihale yoluyla satılması doğru olmadığından mahkemece ihalenin feshine karar verilmesi gerektiği-
1. HD. 07.11.2016 T. E: 12380, K: 10142-
Taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemi- Maddi hata sonucu davalının adının dava dilekçesine yanlış yazılması ve bu yanlışlığın da davacı tarafından düzeltilmesinin "hasım değiştirme" olarak kabul edilemeyeceği- Mirasın reddi halinde, buna ilişkin mahkeme kararı nazara alınarak davalıların pasif husumet ehliyeti yönünden değerlendirme yapılması gerektiği-
Kambiyo senedinde sıfatı olmayan (tüzel) kişi tarafından alınan ihtiyati haciz kararı ve buna bağlı olarak başlatılan icra takibinin, unvanın kısmen benzemesi nedeniyle yapılan maddi hatanın düzeltilmesi suretiyle gerçek hak sahibi tarafından HMK. mad. 124 çerçevesinde ve iradi taraf değişikliği ilkeleri uyarınca takibe devam edilebileceği-
Usul hukukumuzda dahili dava müessesesi bulunmayıp, HUMK'nun 49-52 nci maddeleri (6100 S.HMK.md.61 vd.) uyarınca, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen kişi, dava açıldıktan sonra ihbar ya da dahili dava dilekçesi ile davada taraf sıfatını kazanamayacağı gibi, ıslah yoluyla dahi davada taraf değişikliğinin olanaklı bulunmadığı ve husumetin mahkemece re'sen dikkate alınması gerektiği gözetilmeden hakkında usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmayan ve davada taraf sıfatı taşımayan dahili davalı konumundaki şirket hakkında hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Davacı tarafından davanın önce gerçek şahıs şirket temsilcisi aleyhine açıldığı, kararın bozulması üzerine ise davalı şirkete yöneltildiği, fakat şirket temsilcisi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği, taraf sıfatı kalmayan şirket temsilcisi hakkında HMK'nın 124 son maddesi gereğince karar verilmemesinin isabetli olmadığı, öte yandan davalının 5580 sayılı kanuna tabi, davacının da aynı kapsamda iş sözleşmesi ile çalışan eğitim elemanı olduğu, özel eğitim kurumları kanunu kapsamında çalışan davacıya izin yönünden MEB izin yönergesinin 7/10 maddesinin uygulanacağı, davalı şirket, davacı ile 5580 sayılı yasa kapsamında her öğretim ve eğitim yılı için bir yıllık yenilenen sözleşme imzalamasına rağmen, okullar tatil olduğunda kayden davacının çıkışını verdiği, okullar açıldığında da tekrar işe girişini yaptığı ve bu dönemi kuruma bildirmediği gibi ücretinin de ödenmediğinin anlaşıldığı, tatil zamanı ve izinli sayılan dönemin kuruma bildirilmemesi ve ücretinin ödenmemesinin sözleşme ve yasa hükmüne aykırı olduğu, davacının eğitim elemanı olarak tatil dönemi için ücrete hak kazandığı, bu dönemde iş sözleşmesinin askıda olduğu gerekçesiyle hizmet süresinin eksik tespiti ile ücretin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, eski hale getirilmesi ve ecrimisil istekleri-
Usul hukukumuzda dahili dava müessesesi bulunmayıp, HUMK'nun 49-52 nci maddeleri (6100 S.HMK.md.61 vd.) uyarınca, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen kişi, dava açıldıktan sonra ihbar ya da dahili dava dilekçesi ile davada taraf sıfatını kazanamayacağı gibi, ıslah yoluyla dahi davada taraf değişikliğinin olanaklı bulunmadığı ve husumetin mahkemece re'sen dikkate alınması gerektiği gözetilmeden hakkında usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmayan ve davada taraf sıfatı taşımayan dahili davalı konumundaki kurum hakkında hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
İşe iade davasının yalnızca asıl işveren veya alt işveren aleyhine açılması durumunda, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçersiz veya muvazaaya dayandığının belirlenmesi halinde mahkemece davanın hemen reddedilmemesi, davalı olarak gösterilmeyen asıl işveren veya alt işverene davanın teşmili için davacı tarafa süre verilmesi; verilen süre içinde, diğer dava arkadaşına teşmil edilirse davaya devam edilmesi, aksi halde davanın usulden reddedilmesi gerektiği- Taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına yönelik olarak yapılacak inceleme sonucunda, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kanuna aykırı olarak kurulması veya muvazaaya dayanması nedeni ile feshin geçersizliğine yönelik kararın gerçek işveren hakkında kurulması, geçersiz veya muvazaaya dayalı ilişkinin diğer tarafı hakkında sıfat yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmesi; HMK mad. 327/2 uyarınca taraf sıfatı olmadığı halde davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltarak kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verdiği için, davanın sıfat yokluğu nedeni ile hakkındaki davanın reddine karar verilen taraf lehine vekalet ücreti takdir edilmemesi gerektiği-